Çengelköy sırtlarında bahçe içindeki tek katlı hücre evinde bulunan 10 ceset, Hizbullah militanlarının vahşetini gözler önüne serdi.
Önce işkence yapılan 10 kişi, kurşunlanarak veya tel ve iple boğulduktan sonra evin kömürlüğüne ve bahçesine gömüldü, üzerlerine de beton döküldü. Cesetler çıkarıldıkça çevreye ağır bir koku yayıldı. Ölenlerin tümü çıplaktı ve elleriyle ayakları bağlıydı. İşte vahşetin detayları...
KİM ÇIKARDI?
Cesetleri, gömüldükleri yerlerden Üsküdar Belediyesi İmar İşleri'nde çalışan işçiler çıkardı. Kazma ve kürekle çalışan ve maske takan işçilere, sonradan bahçe ve evin girişinde yapılan çalışmalarda kompresör ve kepçe eklendi.
BETON DÖKÜLMÜŞ
Cesetlerin ikişer, üçer kömürlüğün birkaç ayrı yerine gömüldükleri anlaşıldı. Her ceset gömüldükten sonra üzerine kalın bir beton tabakısı dökülmüştü.
İPLERİ ÇIKARMAMIŞLAR
Ölenlerden dördü en az iki ay önce, diğerleri de bir iki hafta önce gömülmüştü. Üzerleri toprak ve taşla örtülüp sonra da betonlanan cesetlerin, boyunlarında hala boğuldukları ipler vardı. Elleri de arkadan veya göğüs hizasında bağlıydı. (Resim için tıklayınız)
ÇÜRÜSÜN DİYE SU
Cesetlerin çıkarılması işlemine katılan ambulans şoförü Mustafa Toprakel, ‘‘Cesetlerin bir an önce çürümesini sağlamak için, üzerlerine bol bol su dökülmüş. Cesetler sudan şişmişti. Bazılarının kafalarında kurşun delikleri var’’ diye konuştu.
TEŞHİS EDEN ÇIKMADI
Kayıp işadamlarının yakınları, tehşis için morga getirildi. Kayıp Zehra Eğitim ve Kültür Vakfı Başkanı İzzettin Yıldırım'ın kardeşi Cesim Yıldırım ile kayıp işadamlarından Mehmet Salih Dündar'ın oğlu Yılmaz Dündar ve Mehmet Şehit Avcı'nın yakınları da teşhis amacıyla Adli Tıp Kurumu'na geldi. Teşhis için morga alınan Yılmaz Dündar, kendisine gösterilen cesedin büyük ihtimalle babasına ait olduğunu söyledi.
BAZILARI PARÇALANMIŞ
Öğleden sonra kayıp işadamlarının yakınları ve Mehmet Sümbül'ün eşi Mine Sümbül tek teker polis nezaretinde içeri alınıp cesetler gösterildi. Ancak hiçbiri kesin teşhis yapamadı dışarı çıktıktan sonra cesetlerin tanınmayacak halde olduğunu söyleyen yakınları, ‘‘Tanınmayacak haldeler, bazıları parçalanmış’’ dediler.
HEPSİ ÇIRILÇIPLAK
Vücutlarında işkence izleri olan çırılçıplak cesetlerin, kafalarına poşet geçirilip ip veya tel ile boğuldukları belirlendi.
KURŞUN DELİĞİ DE VAR
Bazı cesetlerin kafalarında kurşun delikleri olduğu ve eğer infaz da aynı evde gerçekleştiyse, muhtemelen susturucu takılı tabanca ile öldürüldükleri bildirildi.
Yakınları bile teşhis edemedi
KAYIP işadamlarının yakınları, 10 cesetin bulunmasının ardından yakınlarını teşhis edebilmek amacıyla Adli Tıp Kurumu'na geldi. Hepsi çıplak olan, kafalarına naylon geçirilmiş cesetlerin parmak izleri, maskeli ekipler tarafından yapıldı.
Ne şekilde öldürüldükleri kesinleşmeyen cesetleri teşhis için gelenler arasında İzzettin Yıldırım'ın kardeşi Cesim Yıldırım da vardı. Cesim Yıldırım da dahil, kayıp işadamlarının yakınları cesetleri kesin olarak teşhis edemedi. Yalnız Salih Dündar'ın oğlu Yılmaz Dündar, babasını sağ kolundaki işaretten tanıdığını söyleyerek, ‘‘Yüzü ezildiği için tam olarak tanımlayamadım. Her ne kadar bir umudum olsa da yüzde 90 ceset babama ait’’ dedi. Üç çocuk babası kayıp işadamı Salih Dündar'ın yakını Dursun Yılmaz ise ‘‘Bir sürü insanı öldüren bu insanların dinle alakası yok’’ dedi.
Aynı zamanda bacanak olan Mehmet Şehit Avcı ile Mehmet Kanlıbıçak'ı teşhis etmek için gelen kayınpederleri Hıdır Koca da cesetleri teşhis edemedi. Reşitpaşa Dializ Merkezi'nde laborant olarak çalışırken kaybolan Ahmet Atçı'nın babası Veysi Atçı da cesetleri teşhis edemediğini belirterek, ‘‘Oğlum işadamı değil. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi laboratuar bölümünü bitirdi. Laborant olarak çalışıyordu. 24 Aralık gecesi hiçbir iz bırakmadan kayboldu’’ dedi.
Başarı sarhoşu olmayacağız
İSTANBUL Emniyet Müdürü Hasan Özdemir, Hizbullah'a yönelik operasyonu
değerlendirerek, ‘‘İşimiz çok zor.
Belgelerin büyük kısmını yakmışlar’’ dedi. Son bir yılda kentte meydana
gelen önemli olaylar ve İstanbul polisinin
uygulamalarına ilişkin basın toplantısı düzenleyen Hasan Özdemir, Hizbullah
operasyonunun başarılarına başarı kattığını belirtti. Özdemir, ‘‘Bu, devletin
milletin başarısıdır. Başarıda, medyanın katkısı büyüktür.
Ama biz başarı sarhoşu olmak istemiyoruz. Operasyonlar devam ediyor, ne olur bizi rahat bırakın da çalışalım’’ diye konuştu. Özdemir, Kavacık'ta, çatışmanın yaşandığı villanın içinden bazı basın yayın kuruluşlarına sızan görüntülerle ilgili olarak da, ‘‘Bu konuda soruşturma başlattım. Sorumlular cezalandırılacaktır’’ dedi.
Kavacık operasyonu DGM'ye gönderildi
KAVACIK'ta yasadışı Hizbullah örgütüne karşı düzenlenen ve 1'i ölü 3 kişinin ele geçirildiği operasyonla ilgili soruşturma dosyası, Beykoz Cumhuriyet Başsavcılığı'nın ‘görevsizlik kararı’ ile İstanbul DGM'ye gönderildi.
Kavacık, Mühendis Çıkmazı Sokak'taki yasadışı Hizbullah örgütünün hücre evi olduğu belirlenen villaya düzenlenen operasyonla ilgili soruşturmayı yürüten Beykoz Cumhuriyet Savcısı Ömer Faruk Gamzeli, olayın yasadışı örgüt bağlantılı olması nedeniyle ‘‘görevsizlik kararı’’ verdi. Bu karar üzerine dosya, görevli olan İstanbul DGM Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderildi.
Bu arada, güvenlik kuvvetleri ile teröristlerin 4 saat çatıştığı villada yapılan aramada, silah ve patlayıcı maddelerin yanı sıra, aralarında dolar ve markın da yer aldığı yabancı paraların ele geçirildiği bunlardan bir kısmının sahte olduğu belirlendi.
Evde ipucu niteliği taşıyan malzeme ve belgelerin bir kısmının yırtılmış, bir kısmının yanmış, bir kısmının da ıslanmış olduğunu vurgulayan savcılık yetkilileri, örgüt üyelerinin bunları imha etmeye çalıştığının belirlendiğini kaydettiler.
Hücre evler hep çıkmaz sokakta
GÜNEYDOĞU'dan 'Hicret' ederek İstanbul'da yeni bir yapılanmaya giriştikleri sırada polisin düzenlediği operasyonla çökertilen yasadışı Hizbullah örgütü, hücre evleri için hep çıkmaz sokakları seçtiler. Gözden uzak, dikkat çekmeyen müstakil evleri seçen Hizbullahçıların polis baskınına uğramamak için özellikle çıkmaz sokakları seçtikleri belirtiliyor.
Diğer sol ve sağ örgütlerin 'kalabalık arasında kaybolma' teorisiyle
apartman ve sitelerde tuttukları hücre evlerin yanı sıra Kavacık ve Çengelköy'de
ortaya çıkarılan Hizbullah hücrelerinin çıkmaz sokaktaki müstakil evlerden
oluştuğu tesbit edildi.
Kavacık, Mühendis Çıkmazı'nda bahçe içindeki tripleks villayı 360 bin
dolara satın alan Hizbullah militanlarının, Çengelköy, Hasippaşa Mahallesi
2. çıkmaz Sokak 26 numarada bulunan tek katlı bahçeli müstakil evi de 5
ay önce Adapazarı'nda evi çöken depremzede olduklarını söyleyerek 50 milyon
liraya kiraladıkları tesbit edildi.
Yine diğer örgütler eylemlerini hücre evin dışında gerçekleştirip, buraları sadece gizlenmek için kullanırken Hizzbullahçıların ise herşeyi evde bitirdiklerini belirten uzmanlar, ‘‘Daha çok adam kaçırma, rakip gördükleri kişileri yoketme gibi eylemler yapan Hizbullahçılar kaçırdıkları kişileri hücre eve götürüyorlar, burada işkence yapıp sorguluyorlar ve öldürüyorlar. Ya da hazırladıkları mahzenlerde günlerce, aylarca tutuyorlar’’ dediler.
Kuriş sorguda sürekli ağladı
Operasyonda ele geçirilen kasetler arasında iki yıl önce kaçırılan İslamcı feminist yazar Konca Kuriş'in sorgu kaseti de bulundu. Sorgusu sırasında sürekli gözyaşı döken Kuriş'in infazdan önce kasetteki son sözleri ise ‘‘Ben bir Hizbul İslamım, yaşasın Hizbullah’’ oldu.
Operasyonlar sırasında ele geçen 2959 teyp kaseti ile 374 video kasetinin arasında, iki yıl önce kaçırılan, İslamcı feminist yazar Konca Kuriş'in sorgu kasetine de rastlandı. 10 dakikalık sorgu kasetinde sık sık ağladığı dikkat çeken Kuriş'in ‘‘Ben örgütümden ayrılmakla hata ettim. Savunduğum fikirler de yanlıştı. Ancak bazı kişiler ve gruplar beni yönlendiriyordu. Ben de onların desteğiyle kamuoyuna ulaştım. Hatta Amerikalı bir grup beni ülkelerine davet etti. Kaçırılmasaydım, Amerika'ya gidip konferanslar verecektim’’ dediği bildirildi. Polis yetkilileri, sorgu bantının, Konca Kuriş'in iki dakika süren hıçkırıkları ve ‘‘Yaşasın Hizbullah’’ sloganıyla bittiğini söylediler.
Hizbullah operasyonu sırasında yakalanan ve Mersin polisinin teşhis ettiği Akdeniz bölge sorumlusu Emin Ekici'nin, örgütün infazcı olduğu ortaya çıktı. Emin Ekinci, Konca Kuriş'in kaçırılma talimatını verdiğini, Çengelköy'deki evde cesedi bulunanları da kendisinin öldürdüğünü itiraf etti. Mersin ekibinin örgütün il ve Akdeniz sorumlusunu teşhis etmesi üzerine Konca Kuriş olayında, ilk kez bu kadar önemli mesafe alındı. Kısa bir sorgulamaya alınan Emin Ekinci, ‘‘Konca Kuriş'in, kaçırılma emrini ben verdim. Konca'yı evinin önünden kaçıran ekip, bir mahallede başka bir ekibe teslim etti. Bu ekip de, Konca'yı bir kamyonetle başka bir adrese götürdü’’ dedi.
Kuriş'in kaçırılması emrini ben verdim
Operasyon sırasında sağ yakalanan örgütün Akdeniz bölgesi sorumlusu baştetikçi Emin Ekinci (ortada), Konca Kuriş'in kaçırılma emrini kendisinin verdiğini itiraf etti. Ekinci, ‘‘Cesetleri bulunan işadamlarını da ben öldürdüm’’ dedi.
Kazdıkça ceset çıktı
Polis, Hizbullah'ın mezbahaya dönüştürdüğü Çengelköy'deki hücre evinde toplu mezarlık buldu. Evin kazılan her yerinden ceset fışkırdı.
Kurşun, tel veya ip
Hizbullahçı katiller, cesetleri bulunan 10 kişiye önce işkence yaptılar. Sonra da bazısını kafasına kurşun sıkarak, bazısını da telle veya iple boğarak öldürdüler. Çırılçıplak soyulan kurbanların boğuldukları ipler bile boyunlarında bırakıldı. Cesetler daha sonra evin kömürlüğüne ve bahçesine gömüldü. Üzerlerine de beton döküldü.
Baştetikçi anlattı
Örgüt mezarlığına dönüştürülen Çengelköy'deki bahçeli evi, Hizbullah'ın ‘‘baştetikçi’’si Emin Ekinci gösterdi. Örgüt tarafından geçtiğimiz ağustos ayının sonunda kiralanan Çengelköy, Hasippaşa Mahallesi 2. Çıkmaz Sokak 26 numaradaki gecekondu, dün sabaha karşı saat 03.30 sıralarında polis ekiplerince ablukaya alındı. Evde kimse yoktu.
İlk ceset gece yarısı
Daha sonra eve götürülen ‘baştetikçi’ Emin Ekinci, kaçırdıkları kişileri bu evde sorguladıktan sonra öldürüp gömdüklerini söyledi. Evdeki ilk kazıda bir ceset bulundu. Kazı dün sabah yeniden başladı. Terörist Emin Ekinci de başına kar maskesi takılarak eve getirildi. Evin kömürlüğündeki kazıda 8 ceset, girişten ise bir ceset daha çıkarıldı.
OPERASYONLAR SÜRÜYOR
10 terörist daha ele geçti
İstanbul Kavacık'ta basılan örgüt merkezinde sağ olarak ele geçirilen Hizbullah'ın İç Anadolu-Ege ve Marmara Sorumlusu Edip Gümüş ve Askeri Kanat Sorumlusu Cemal Tutal'ın sorguları sürerken, devam eden operasyonlarda da çeşitli semtlerdeki hücre evlerinde 10 terörist daha kıskıvrak yakalandı.
Operasyonlara Diyarbakır, Batman ve Mersin'den gelen uzman polisler de katıldı. Mersin'den gelen ve Konca Kuriş soruşturmasını yürüten polisler, teröristlerden birinin örgütün Akdeniz Sorumlusu ve ‘‘Baştetikçi’’ Emin Ekinci olduğunu belirlediler.
Yeniden sorgulanan Ekinci kısa sürede çözüldü ve Çengelköy sırtlarındaki hücre evini açıkladı. Emin Ekinci, Konca Kuriş'in kaçırılma talimatını verdiğini, Çengelköy'deki evde cesedi bulunanları da kendisinin öldürdüğünü itiraf etti.
Cesetler kime ait
Çengelköy’deki hücre evinden çıkartılan cesetler adli tıbba götürüldü. Daha sonra ceset çukurları, kireç doldurularak kapatıldı. Cesedi bulunan kişiler arasında, İstanbul'da bir süre önce peş peşe kaçırılan Zehra Eğitim ve Kültür Vakfı Başkanı İzzettin Yıldırım ve vakıf üyeleri, Şafak Otomotiv'in sahipleri ve Malki cinayeti sanıklarından 4 aydır kayıp olan Mehmet Sümbül ile yeğeni olduğu sanılıyor.
--
Peşpeşe kaçırıldılar
İSTANBUL'da, son bir buçuk ay içinde, aralarında Nurcu Zehra Vakfı'nın Başkanı İzzettin Yıldırım'ın da bulunduğu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu kökenli 7 kişi benzer şekilde ortadan kayboldu. Seri kayıp olaylarının ilk örneği, geçtiğimiz yıl Kasım ayının son günlerinde meydana geldi. İddiaya göre, Mehmet Salih Dündar, 35 milyar liralık çekin tahsiline yardımcı olması için, Abid Taşan'la görüştü. Dündar, Abid Taşan, Ramazan Aslan ve soyadı belirlenemeyen Yunus isimli kişi, 29 Kasım günü saat 09.00'da, Laleli'deki Tınaz Otel'in lobisinde biraraya geldi. Dündar daha sonra, Taşan ve Yunus isimli şahısla birlikte, otelden ayrılıp kayıplara karıştı.
BENZİNCİDE BULUŞALIM
Aynı gün öğle saatlerinde, Şafak Otomotiv'in sahibi Ramazan Yaşar'ı cep telefonundan arayan Mehmet Salih Dündar, ‘‘Üsküdar'daki benzinlikte buluşalım’’ dedi. Bu sırada şirket dışında olan Yaşar, ortağı ve kayınbiraderi Cihangir Gaffari Negiş'i arayarak, ‘‘Yanına İsmail'i de al ve Üsküdar'daki benzinliğe gel’’ dedi. Ramazan Yaşar, Cihangir Gaffari Negiş ve İsmail Aksoy da o andan itibaren kayıplara karıştılar.
Bu olaydan yaklaşık bir hafta sonra, Metro hattında personel şefi olarak çalışan Mehmet Kanlıbıçak, 27 Aralık sabahı saat 10.30'da, MPS Kent Hizmetleri Genel Müdürü Yasir Turan'ı arayarak, ‘‘Memleketten misafirlerim gelmiş. Beni Üsküdar'da bekliyorlar’’ dedi ve ayrıldı. Kanlıbıçak, bir gün sonra, şirketin ortağı ve bacanağı olan Mehmet Şehit Avcı'yı cep telefonundan aradı. ‘‘İftardan sonra CarrefourSA'ya gel.Görüşmemiz lazım’’ dedi. Mehmet Şehit Avcı, 28 Aralık akşamı iftardan sonra yola çıktı. Aynı akşam saat 22.00 sıralarında şirket yöneticilerinden birini arayan Avcı, ‘‘Mehmet Kanlıbıçak'a bir kaç gün izin verin. İşe gelemeyecek’’ dedi.
Kanlıbıçak ve Avcı, bir gün sonra evlerini telefonla arayarak, eşlerine, ‘‘Çok iyiyiz. Bizi merak etmeyin. Halletmemiz gereken bir iş var. Yakında geleceğiz’’ dediler.
SİZİNLE GELMEYECEĞİM
29 Aralık sabahı saat 08.30'da, Nurcu Zehra Eğitim ve Kültür Vakfı Başkanı İzzettin Yıldırım'ı telefonla arayan Mehmet Şehit Avcı, ‘‘Bazı kişilerle görüşme içindeyim. Bir konuyla ilgili görüşmek için birlikte senin yanına geleceğiz’’ dedi. Aynı gün saat 18.30'da Yıldırım'ın Üsküdar'daki evinin kapısı çalındı. Kapıyı, Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde eğitim gören ve Yıldırım'ın evinde kalan Hasan Bakır açtı. İçeri giren iki kişi Yıldırım'la, görüştü. Yıldırım, şahıslarla birlikte dışarı çıktı. İzzettin Yıldırım'ın, ‘‘Sizinle gelmeyeceğim’’ demesi üzerine dışarı çıkan şahıslardan biri, cep telefonuyla Mehmet Şehit Avcı'yı aradı. Avcı ile görüşen Yıldırım, gitmek konusunda ikna oldu.
Mehmet Sünbül'ün eşi bilgi almaya geldi
HİZBULLAH Operasyonunda kimlik bilgileri ve isminin yazdığı bir kaset ortaya çıkan kayıp işadamı Mehmet Sünbül'ün eşi Mine Sünbül, dün İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne gelerek konu ile ilgili bilgi almaya çalıştı. Yetkililerin, eşinin öldürüldüğünün henüz kesin olmadığını söylediklerini kaydeden Mine Sümbül, ‘‘Mehmet'in öldüğüne kendimizi inandırmadık. Tam üç aydır ortadan yarıldık, çatladık. Devlet zamanında davransaydı, Konca Kuriş öldürülmezdi, kocam da zamanında bulunurdu. İnanıyorum ki bu tür canilerin bulunması istenmiyor’’ dedi.
Vasiyet yazdırıp öldürdüler
BEYKOZ'daki Hizbullah villasında, kapları kırıldıktan sonra su dolu küvete atılarak imha edilmek istenen video bantlarında, Zehra Vakfı Başkanı İzzettin Yıldırım’ın sorgusu da bulunuyor..
Kaçırılan Zehra Vakfı Başkanı İzzettin Yıldırım'ın sorgulama kasetinin ellerinde olduğunu belirten polis yetkilileri, şu bilgileri verdiler:
‘‘İzzettin Yıldırım'ı, örgütün lideri Hüseyin Velioğlu ile askeri kanat sorumlusu Cemal Tutar sorgulamışlar. İzzettin Yıldırım, yanlış yolda olduklarını söyleyip Hizbullahçıları uyarmış. Bu yüzden de Hüseyin Velioğlu tarafından tehtid ediliyor. Ölüm kararını soğukkanlılıkla karşılayan Yıldırım, sorguyu yapanların isteği üzerine, borçlu olduğu kişilerin isimlerinin yeraldığı bir vasiyetname hazırlıyor. Bu kişilere borcunun ödenmesini istiyor.’’
100 KİŞİLİK LİSTE
Örgüt Lideri Hüseyin Velioğlu'nun kendi el yazısıyla hazırladığı raporların da ele geçirildiğini belirten polis yetkilileri, ‘‘PKK'nın çöküşünden sonra Kürt kökenli işadamlarını kaçırarak üzerlerinde baskı oluşturmak istediğini, raporlarda açık açık belirtmiş. Örgütün bu süreç içinde kaçıracağı 100'e yakın işadamının adı da raporlarda yeralıyor’’ dediler. Ele geçirilen belgeler arasında, Hüseyin Velioğlu'nun 1991 yalında ‘‘Yeşil’’ kod adlı Mahmut Yıldırım ile görüştüğü'ne dair bilgilere de rastlandı. Ancak, görüşmenin içeriği hakkında kayıt bulunamadı.
İstanbul dışında iki silahlı korumayla dolaşan Hüseyin Velioğlu'nun, 'Hicret evi' adını verdikleri Beykoz'daki eve yerleştikten sonra kendini güvende hissedip korumalarını yanından uzaklaştırdığı ortaya çıktı. Velioğlu'nun, Beykoz'daki trpileks villaya yakın ikinci bir villa alma hazırlığı içinde olduğu, iki villayı tünelle birleştirip, kaçıracakları işadamlarını bu tünelde saklayacakları ortaya çıktı.
KARA ZEYTİN TALİMATI
Örgütün askeri kanadına bile harcamaları konusunda dikkatli davranmaları konusunda uyarıda bulunan, Hüseyin Veloğlu'nun ‘‘Yiyeceğiniz sadece kara zeytin ve ekmek olacak’’ yazılı talimatı da ele geçirildi.
Yıldırım ve Velioğlu eski dosttu
İZZETTİN Yıldırım'ın başkanı olduğu Zehra Eğitim ve Kültür Vakfı, küçük olmakla birlikte Güneydoğu'da giderek etkinliğini genişleten bir vakıf olarak tanınıyor. İzzettin Yıldırım ve Hizbullah-İlim Kanadı Başı Hüseyin Velioğlu aslında genç yaştan itibaren birbirini yakından tanıyan insanlar. Öyle ki aynı yerde bulunmuş, aynı kitapları okumuşlar. Velioğlu'nun İzzettin Yıldırım'la Milli Türk Talebe Birliği içerisinde birlikte yeraldığı daha sonra siyasi anlaşmazlık yüzünden ayrıldıkları belirtildi. Ancak Güneydoğulu bir nurcu olan Yıldırım'ın başkanı olduğu vakıf, legal çalışmalardan yana ve Velioğlu'nun tam tersi silahlı mücadeleye karşıydı. Özellikle Hizbullah'ın 90'lı yıllardan itibaren bölgede yarattığı dehşet ortamında, Hizbullah'tan ürken insanlar için bir çekim alanı konumunda oldu, çok taraftar topladı. Velioğlu ve arkadaşlarının, Yıldırım'a ve vakfa yönelik tavırlarının, yaratılan alternatif tavırdan kaynaklandığı düşünülüyor.
Not: Daha sonra Konca Kuriş'in de cesedi, Konya'daki bir mezar evde bulundu.
Hizbullah nedir? | Milliyet'ten | Cumhuriyet'ten | Islamiyet Ve Şiddet | Islamiyet Gerçekleri | Hizbullah cinayetleri
Islamiyet Gerçekleri (yedek link)