Devrim Muhafızları eğitim verdi
Yurt Haberleri Servisi - Hizbullah militanları güvenlik güçlerine ve DGM'lerde verdikleri ifadelerde, örgütün İran'dan destek aldığını itiraf ettiler. Militanlar ifadelerinde, İranlı yetkililer tarafından kendilerine askeri ve siyasi eğitim verildiğini anlattılar. Silahların sökülüp takılması ve kullanılması, el bombası ile patlayıcı maddelerin yapımı, kullanılması konularında teknik bilgiler de aldıklarını itiraf eden militanlar Tahran yakınlarındaki yasak bölge ilan edilen dağlık alanda pratik eğitim gördüklerini de açıkladılar.
Örgütten kaçtıktan sonra Diyarbakır polisinin yakaladığı Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu 'nun kuryesi Abdülaziz Tunç , Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Başsavcılığı'na verdiği ifadelerde ilk kez İran-Türk Hizbullahı bağlantısını bütün yönleriyle anlattı. Örgütün karargâhının Tahran'daki Türk Büyükelçiliği'nin yakınlarında olduğunu belirten Tunç, Tahran yakınlarında yasak bölgede Devrim Muhafızları tarafından eğitilen Hizbullahçıların eylem yapmak üzere Türkiye'ye gönderildiğini açıkladı.
Abdülbaki Öz 'ün ardından örgütün ikinci itirafçısı olan Tunç, 20 yıla yakın bir süre örgüt içerisinde yer aldığını ve Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu' nun kuryeliğini yaptığını anlattı.
Tunç, itiraflarında Türkiye'de ilk kez Hizbullah'a İran tarafından sağlanan dış desteği de açık açık anlattı. Tunç, Diyarbakır DGM Başsavcılığı'na verdiği ifadelerde Hizbullah örgütüne katılmasında Batman'da 1980 öncesi kurulan Milli Türk Talebe Birliği'nde (MTTB) tanıştığı örgüt mensuplarının etkili olduğunu belirtti.
Batman'da 1985 yılında Abdurrahman Ensari tarafından Hizbullah örgütünün İlim grubu lideri Hüseyin Velioğlu ile tanıştırıldığını anlatan Abdüzaziz Tunç şunları söyledi:
''Ensari'nin evinde düzenlenen toplantılarda Velioğlu ders veriyordu. Velioğlu'ndan örgütsel nitelikli dersler aldım ve bu süreç içerisinde Hizbullah örgütünün yapılanması ve taban oluşturması çalışmalarına katıldım. 1988 yılında Velioğlu daha iyi bir eğitim almam için beni İran'a göndereceğini söyledi. 1988 yılının mart ve nisan aylarında Diyarbakır'da örgüt mensubu Edip Gümüş 'ün evinde yapılan toplantılara katıldım. Bu toplantılar sırasında Ahmet Seyitoğlu, İhsan Yeşilırmak, Osman Uslu, İsa Ay, Hamit Yazgan, Nusrettin Güzel ve 'Seyfullah' kod adlı Necat isimli bir şahısla İran'a gönderilmemiz kararlaştırıldı. 1988 yılının mayıs ayı içinde dört kişi Van'ın Başkale ilçesi üzerinden İran topraklarına geçerek Kelaraşe köyüne vardık. Edip Gümüş ve Ömer adlı örgüt mensubu bizi köyde bırakarak bilmediğimiz bir yere gittiler. Kısa bir süre sonra İran Devrim Muhafızları'yla birlikte yanımıza geldiler. Resul isimli şahsın komutasındaki Devrim Muhafızları tarafından köydeki karakola, ardından Urumiye, Salmas ve Tebriz üzerinden başkent Tahran'a vardık.''
Tahran'da Türk büyükelçiliğinin yakınındaki bir villaya yerleştirildiklerini belirten Tunç, buradaki çalışmalarıyla ilgili şu bilgileri verdi:
''Bu villada kısa bir süre kaldıktan sonra Hüseyin Velioğlu'nun yanımıza gelmesiyle birlikte İranlı yetkililer tarafından bizlere askeri ve siyasi eğitim verilmeye başlandı. Derslerde 'cemaat', 'cemaatleşmede dikkat edilecek hususlar', 'cemaat içerisinde sır gizleme', 'itaat', 'düşman tarafından takip ve antitakip' gibi konuları ihtiva eden siyasi eğitim aldık. Yine bulunduğumuz yerde bizlere İranlı yetkililer tarafından getirilen silahların sökülüp takılması ve kullanılması, el bombası ve patlayıcı maddelerin yapımı ve kullanılması konularında teknik bilgiler verildi. Teorik ve askeri eğitimi takiben Tahran yakınlarındaki yasak bölge ilan edilen dağlık alanda pratik eğitim gördük. Bir ay süren bu eğitimlerden sonra Türkiye'ye geri döndük.''
Hizbullah'ın arşiv sorumlusu da olan Abdülaziz Tunç, Tahran'da Devrim Muhafızları'ndan ders aldıktan sonra Türkiye'ye eylem yapmak üzere gönderildiğini söyledi. Tunç, onlarca Hizbullah karşıtını ve PKK'lileri kaçırarak sorguladıklarını ve birçoğunu öldürdüklerini ayrıntılarıyla anlattı.
Diğerleri
1982-84 tarihleri arasında yakalanan Kasımpaşa Hizbullahı mensupları ile 1993 yılındaki operasyonda ele geçirilen 19 İslami Hareket üyelerinin İran bağlantıları da resmi tutanaklara yansıdı.
Mahkeme tutanaklarına göre Batman Hizbullahı'nın önde gelenlerinden İrfan Çağırıcı , ağustos ayında kardeşi Rıdvan ve Metin Torun ile birlikte Erzurum'dan Doğubeyazıt güzergâhını izleyerek İran'a geçmiş, daha önce tanışıkları Ahmet Sacoi 'nin yardımıyla çeşitli silahlarla askeri eğitim almışlar.
Ekrem Baytap, Tevfik Durmaz ve Mehmet Kaya , 1986 yılında İran'daki Mako şehri ile ülkenin dini merkezi Kum kentine giderek dini konularla şeriat devleti sistemi hakkında eğitim aldıklarını söylediler. 1988-89 yıllarında ise Alaaddin ve Adil Ateş isimli şahıslarla birlikte, başkent Tahran'a 40 dakikalık bir mesafedeki kampta askeri eğitim alarak Avusturya-Yugoslavya hattı üzerinden Türkiye'ye döndüklerini anlattılar.
Mehmet Ali Şeker , 1988 başlarında, İran'a gidip ''Hizb-ül Dava'' adlı İslamcı örgüt elemanlarıyla görüşerek Suriye'ye geçip oradan Batman'a döndüklerini söyledi. Bir yıl sonra yeniden İran'a gidip Kemal ve Akif kod adlı şahıslarla, silah eğitimi aldığını, özellikle patlayıcı maddeler konusunda 40-45 günlük eğitimden geçtikten sonra İstanbul'a döndüklerini açıkladı.
Gudbettin Gök , merak ve tanıma amacıyla 1986 yılında İran'a gittiğini, sonra İstanbul'da görevlendirildiğini söyledi.
Mehmet Zeki Yıldırım , Haziran 1991 yılında İstanbul'dan hareketle, sahte pasaportla İran'a geçtiğini, üç arkadaşıyla Tahran yakınındaki bir kampta yaklaşık 1.5 haftalık takip, yakın takip, sabotaj, silah eğitimi aldığını itiraf etti.
Fahrettin Baytap , 1987 yılında gittiği İran'ın Tahran ve Kum kentleri civarındaki kamplarda askeri eğitim (kültürfizik, yakın dövüş, silah atışı, bomba vs.) aldıktan sonra Batman'a döndüğünü anlattı.
Hizbullah 1982 yılında kuruldu
Hedef: Şii bir İslam devleti kurmak
Dış Haberler Servisi - Hizbullah İran askeri istihbaratının desteğiyle 1982 yılında Lübnan'da Şii bir İslam devleti kurmak amacıyla faaliyete geçti.
Örgüt İran ile bağlarını, Şii dünyasının lideri olan bu ülkenin İsrail işgaline karşı yürüttüğü mücadelesine verdiği destekle açıklarken İran Devrim Muhafızları'ndan aldığı desteği de gizlemiyor. Hizbullah'ın siyasi doktrini de Humeyni söylemi üzerine kurulu: 'Büyük Şeytan' la savaş...
Günümüzde Rus yapımı Katyuşa roketleriyle Güney Lübnan'daki İsrail mevzilerine saldırılar düzenleyen Hizbullah'ın, 70 binin üzerinde sempatizan kitlesi olduğu sanılıyor. Hizbullah, Güney Lübnan'da 4 binin üzerinde silahlı milis gücü ve dünya çapında eylemler düzenleyen yüzlerce teröristiyle, Lübnan'daki en güçlü örgüt konumunda.
Hizbullah'ın örgütsel yapısı, katı bir hiyerarşik düzen göstermiyor. 17 kişiden kurulu yüksek şûra kolektif liderlik kadrosunu oluşturuyor. Örgütün idari merkezleri de Lübnan'da Bekaa vadisinde yer alan eğitim kampları, Güney Lübnan'daki bölgesel üsler, Beyrut'un güney mahallelerinde yer alan eylem planlama bürosu ve Tahran'daki komuta merkezi olarak gösteriliyor.
Hizbullah'ı yaratan İran'ın yanı sıra Suriye, Libya ve Sudan'ın da örgütle ilişkileri olduğu biliniyor. Hizbullah tedhiş eylemlerini Kanada'dan Fildişi Sahili'ne Afganistan'dan İngiltere'ye dek yaymış durumda. Örgütün yaygın olarak eylemler düzenlediği bir diğer ülke de Türkiye. Hizbullah'ın uluslararası eylemlerinde, İran elçilik yetkililerinden destek aldığı savunuluyor.Hizbullah'ın, Filistin'de Hamas, Cezayir'de İslami Selamet Cephesi gibi köktendinci örgütlerle de bağlantısı bulunuyor.
Yurt Haberleri Servisi - İstanbul'da Hizbullah'ın hücre evlerinde 9 cesedin bulunması, örgütün eylem yöntemlerini yeniden gündeme getirdi. Hizbullah eylemlerini nasıl yapıyor, insanları nasıl kaçırıyor, nasıl sorguluyor ve nasıl infaz ediyor. Örgütün kendi kaynaklarından elde edilen bilgilere göre şeriatçı örgütün yapılanması ve bu yapılanma içindeki eylem stratejisi şöyle gelişiyor:
Model: Çoğunlukla il ve ilçelerde bir sorumlu başkanlığında hücre örgütlenmesi söz konusudur. Sorumlu kişi, alt, üst ve yatay ilişkilerinin çok geniş olduğu çevredeki il ve ilçelerdeki örgüt mensuplarıyla eşgüdümlü hareket etmektedir. Odak durumundaki bu sorumlular, örgütsel istihbarat, eğitim ve eylem gibi faaliyetleri birlikte yürütebilmekte, hatta doğrudan doğruya silahlı eylem koyabilmekteler.
Örgüt evi: Eylem planlama ve örgüt üyelerini barındırma amacıyla kiralanır. Sempatizanlar, gerçek kimlikleriyle kendi adlarına kiraldıkları bu evleri, örgüt elemanlarına teslim ederler. Kirayı örgüt öder. Değişik yerleşim yerlerinden gelen sempatizan veya militanlar da bu evlerde kalabilmektedir. Komşuları rahatsız etmemek ve dikkati çekmemek için bağnaz dini bir yaşantı sürdürülmez.
Sığınak: Örgüt elemanları veya aleyhteki insanların kaçırılarak saklandığı son derece gizli mekânlar. Genelde hücre evleri veya cami zeminindeki toprak kazılarak yapılan bu sığınaklarda, kaçırılan kişiler uzun müddet zincirlere vurularak saklanır, gerekli sorgulama yapılır. Sığınaklar, ilk kez Diyarbakır'ın Silvan ilçesine bağlı Hizbullah üssü sayılan Yolaç Köyü'ndeki bir caminin altında bulunarak kamuoyuna yansıdı.
Jandarma Genel Komutanlığı tarafından yayımlanan Haziran 1997 tarihli bir raporda sığınaklara ilişkin şu bilgiler yer alıyor: ''Örgütün silah, sığınak ve dokümanlarının yerlerini, güvenlik güçlerince deşifre olmamış örgüt mensupları bilebilmektedir. Örneğin sığınaklar, başka ilden getirilen ve bölgeyi hiç tanımayan birkaç militana hazırlatılmaktadır... Deşifre olan sığınaklar hemen terk edilmektedir...''
İstihbarat: İzlenen veya hedef haline getirilen şahıs hakkında bilgi toplamanın kolaylığı, bölgenin feodal yapısı ile yerleşim birimlerinin küçük oluşundan kaynaklanmaktadır. Hizbullah, istihbarat faaliyetlerinde özellikle küçük çocukları kullanıyor.
Sorgu: Cemaat aleyhinde faaliyette bulundukları tespit edilen birtakım kişilerin sorgulanmak üzere kaçırılıp başka bir yere götürülmesi görevini ''sorgu ve infaz birimi'' yerine getiriyor. Kişi hakkında istihbarat çalışması yapmak buna dahildir. Bilgi toplayan siyasi kanat mensubu bir kişinin de içinde bulunduğu 3 kişiden oluşur bu birim. Buna ''Tövbe fiillerini icra etmek'' denilir. Kaçırılan kişi sorgulanıp kendisinden tövbe etmesi ve bildiklerini anlatması istenir. Ses bantları bir üst birime gönderilir. Üst kademenin emir ve talimatına uygun oyarak kaçırılan kişiye ceza verilir. Kaçırılan kişiler ''diyet'' adı altında cezalandırılır. Diyetin bedeli para cezasıdır. Örgüte karşı eylemlerde bulunanlar da diyetin dışında tutup infaz edilir.
Sorgulama yöntemleri: Hizbullah'a yönelik operasyonlar sırasında ele geçen ve Diyarbakır 2 No'lu DGM tarafından görülen ''İlimciler Diyarbakır Grubu'' dava dosyasında ''Hizbullah'ın Sorgulama Yöntemleri'' adlı bir broşür bulunuyor. Broşürde konu şöyle irdeleniyor:
Sorgu, ''Hizbulşeytan'' veya ''kâfir, düşman, münafık'' diye nitelenen kişilerin, örgütün askeri kanadına bağlı ''sorgu ve infaz birimi'' tarafından kaçırılması ve gizli mekânlarda konuşturulması olayıdır.
Yurt Haberleri Servisi - Beykoz operasyonunda Hizbullah'ın en tehlikeli kanadı ve vurucu gücü İlimcilerin kurucusu Hüseyin Velioğlu 'nun öldürülmesi, beyin takımından Cemal Tutar ve Edip Gümüş 'ün yakalanması örgütün büyük darbe yemesine yol açtı. Binlerce militana hükmeden örgütün 8 kişilik beyin takımından 5 kişiyi de polis her yerde arıyor. Hizbullah'ın kurucusu ve kanlı saldırılarla Güneydoğu'da korku salan İlimciler kanadının lideri Hüseyin Velioğlu, 1952 yılında Batman'ın Gercüş ilçesinde doğdu. Durmaz olan soyadını 1978 yılında Velioğlu olarak değiştirdi.
1980 öncesinde Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde (SBF) Abdullah Öcalan ile birlikte okudu. Hizbullah'ın tohumlarının atıldığı Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) ve Akıncılar içerisinde faaliyet yürüttü. SBF'deki yakın arkadaşlarına göre, aslında Velioğlu, Mısır merkezli ''Ihvanı Müslümin'' in (Müslüman Kardeşler) sempatizanı olarak biliniyordu. Yine yakın arkadaşlarına göre Velioğlu, ''silik'' ve etliye sütlüye karışmayan bir profil çiziyordu.
Okul döneminde Akıncıların gençlik kanadı ''Akıncı Gençlik'' ve ülkücüler içerisinde de çok iyi tanınıyordu. Güneydoğu'da 1950'lerde bir dönem hareketlenen Müslüman Kardeşler'in yerel önderlerinden feyz aldığı söyleniyordu. Velioğlu 1980'den itibaren Diyarbakır'da yaşamaya başladı. 1987'den itibaren o dönemde Menzil Kitabevi çevresinde fikri çalışmalar yürüten gruptan ayrılarak Batman'a geçti. İşte daha sonra kamuoyunda İlimciler diye ünlenen örgütün en acımasız kanadına adını verecek olan İlim Kitabevi'ni bu şehirde açtı.
Velioğlu, bir dönem PKK ile daha sonra da Menzilcilerle girdiği çatışmadan galip çıktı. Fikri mücadele veren Menzilcileri tasfiye ederken çok sayıda sempatizanı da öldürttü.
Hizbullah'ın Aposu olarak tanımlanan Velioğlu'nun son yıllarda Irak-İran sınırındaki Kürt Hizbullahı kamplarında olduğu ileri sürülüyordu.
Lider kadrosu
Beykoz'daki operasyonda yakalanan Edip Gümüş ise Hizbullah-İlim terör örgütünün askeri siyasi lideri. Hasan oğlu, 1958 Batman Hasankeyf Aksu köyü nüfusuna kayıtlı. Hüseyin Velioğlu'nun MTTB'den arkadaşı. Militanları İran'a götürüp eğittikten sonra geri getiren kişi. Birçok Hizbullah itirafçısı onun adını verdi.
Hücre evinde yakalanan ikinci militan da Cemal Tutar. Hizbullah İlim örgütü Diyarbakır askeri kanat üyesi. Mahmut oğlu, 1972 Diyarbakır Çınar ilçesi nüfusuna kayıtlı. Hüseyin Velioğlu'nun çok yakın arkadaşı. Örgütün beyin takımından. Uzun süredir aranıyordu.
Aranıyorlar
Bu operasyonun ardından polis, örgütün beyin takımından beş militanı arıyor. Emniyet yetkilileri, çok yoğun operasyonlara karşın örgütü ayakta tutmayı başaran bu militanların da yakalanmasıyla Hizbullah'ın beyin takımının çökertileceğini söylediler.
Mehmet Sudan : Hizbullah İlimciler kanadı üst düzey yöneticisi. Şûra üyesi. Faik oğlu, 1957 Bingöl'ün Genç ilçesi Cumhuriyet Köyü'nde kayıtlı. Örgüt içinde fetvaları çok etkili. Birçok kişinin ölüm emrini verdi. Sudan'ın çabalarıyla Bingöl bir dönem örgütün üssü oldu.
Haşim Alabalık : Hizbullah İlimciler kanadı Diyarbakır askeri kanat üyesi. M. Arif oğlu, 1978 Diyarbakır Merkez Tezgeçer Köyü nüfusuna kayıtlı.
Mehmet Arif Alabalık : Hizbullah İlimciler kanadı Diyarbakır askeri kanat üyesi. M. Arif oğlu, 1975 Diyarbakır Merkez Tezgeçer Köyü nüfusuna kayıtlı. Birçok yakını halen Diyarbakır DGM'de Hizbullah davalarında yargılanıyor.
Metin Ülsen : Hizbullah İlimciler kanadı Diyarbakır askeri kanat üyesi. Ahmet oğlu, Diyarbakır Lice Gökçe Köyü nüfusuna kayıtlı. Çok sayıda kişiyi öldürdüğü iddiasıyla DGM'de yargılanan askeri kanat üyelerinden Veysi Ülsen 'in de yakını.
Murat Aktaş : Hizbullah İlimciler kanadı Diyarbakır askeri kanat birim sorumlusu. Hamza oğlu, 1975 Diyarbakır Merkez Kılıçtay Köyü nüfusuna kayıtlı. Hizbullah'ın Mardin sorumlusu Kaan Aktaş 'ın yakını.
Nazmi Akdağ, Mersin- Evinin önünden 15 Temmuz 1998 tarihinde silahlı üç kişi tarafından kaçırılan İslamcı feminist Konca Kuriş' e ait belgelerin Hizbullah'ın hücre evinde bulunması, ailesini yeniden umutlandırdı. Kuriş'in cesedinin Adıyaman'da gömülü olduğuna ilişkin iddialar henüz aydınlatılamadı. İstanbul'da ortaya çıkartılan cesetlerden birinin Kuriş'e ait olup olmadığı ise otopsiden sonra netleşecek.
İslamcı feminist Konca Kuriş, TV kanallarında yaptığı Kuran'ın Türkçe okunması ve kadınların da cenaze namazı kılmaları gerektiği açıklamaları ile radikal İslamcıların tepkisini çekmişti.
Bir dönem Hizbullah örgütü içinde yer alan İslamcı feminist Konca Kuriş, 15 Temmuz 1998 tarihinde evinin önünde silahlı üç kişi tarafından kaçırılmış ve o günden bugüne kadar kendisinden hiç haber alınamamıştı. Geçen yıl Gaziantep'te Hizbullah tarafından yapılan açıklamada Konca Kuriş'in öldürülerek bir kuyuya atıldığı belirtilmişti. Hizbullah bu konuda bir basın bildirisi dağıtarak olayı üstlenmişti.
Ancak yapılan çalışmalar ve yüzlerce kuyuda yapılan aramalar sonunda ihbarın asılsız olduğu anlaşılmıştı. Yine Batman'da bir evin altındaki hücrede bulunan bir kadın cesedinin de Konca Kuriş'e ait olmadığı tespit edilmişti.
Kuriş'in bulunması için Mersin'de sürdürülen çok sayıda operasyondan da sonuç alınamamıştı. Eski Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Halil Kuriş, aynı zamanda gelini olan Konca Kuriş'le ilgili haberleri basından takip ettiğini belirterek ''Resmi kanallardan Konca'nın öldüğüne dair bize bir bilgi verilmedi. Olayın duyulması üzerine Mersin Emniyet Müdürlüğü kaçırılma olayını araştıran iki elemanını İstanbul'a gönderdi. Konca'nın hâlâ sağ olarak evine geleceğine olan inancımızı sürdürüyoruz'' dedi.
Güneydoğu'yu son 15 yıllık eylemleriyle kan gölüne çeviren Hizbullah örgütü, bölgedeki operasyonların yoğunlaşması üzerine iyice sıkışınca, Akdeniz- Marmara hattındaki yapılanmasını da kullanarak yeni üs olarak İstanbul'u seçti. Beykoz'daki operasyonda öldürülen Hüseyin Velioğlu ile yakalanan iki şûra üyesi Cemal Tutar ve Edip Gümüş'ün ''öncü kadro'' olarak bölgeye yerleştiği belirlendi. Hizbullah'ın Türkiye'nin en kalabalık kentini seçmesinin kökeninde, ''hem şeriatçı İBDA-C örgütü ile diğer İslamcı örgütlerin yapılanmasını bozmak, hem ekonomik açıdan güçlenmek hem de bu kanatta tek hâkim olma düşü'' yatıyor.
Beykoz operasyonuyla tarihinin en b üyük darbesini alan Hizbullah, liderini kaybetmeseydi İstanbul'u şeriatçı örgütün üssü haline getirmeyi planlıyordu. Hizbullah'ı bu hedef yönelten süreç Mardin'de örgütün geçen yıl ortaya çıkartılan sığınağında 1995'de başlatılmıştı. Güvenlik birimlerine göre örgüt lideri bu sığınağı 2 yıl kullanmış, operasyonların artacağı endişesiyle Kuzey Irak'a kaçmıştı.
Mardin'de bu sığınağın ortaya çıkarılmasını sağlayan örgütün arşivcisi Abdülaziz Tunç bu konuyu itiraflarında anlattı. Tunç'un itiraflarına göre Hüseyin Velioğlu , Güneydoğu'daki kuryelerden gelen bilgileri bizzat kendisi aracılığıyla bilgisayarlara yükletiyor, örgütün batıya açılma çalışmalarına da burada yön veriyordu.
Karargâha, İstanbul'da yakalanan Edip Gümüş'ün de sık sık geldiğini belirten Tunç, bu kişinin talimatıyla Diyarbakır'dan Mardin karargâhına çağrıldığını ve örgütün 20 bin kişilik arşivini hazırladığını bildirdi. Tunç, şunları anlattı: ''Mardin'de kullandığımız hücre evinde Hüseyin Velioğlu uzun bir süre kalmıştı. Mardin'deki sığınakta Hizbullah örgütünün ana arşivinin bulunduğu bilgisayarı kullanmaya başladım. Diğer illerdeki örgüt mensuplarından gelen notları örgüt evinde bilgisayarda disketlere yüklüyorduk. Daha sonra bu disketleri Velioğlu'na gönderiyorduk. Kaldığımız örgüt evine Mardin bölge sorumlusu Kasım kod adlı Mehmet Salih ile Batman sorumlusu Fahrettin kod adlı Mehmet Sudan (aranan şûra üyesi) ve Diyarbakır'dan örgütsel not getiren Cemal Tutar (Yakalandı), Çınar sorumlusu M. Sait Varol sık sık gidip geliyorlardı.''
Örgütten kaçtıktan sonra 1998'in Nisan ayında Diyarbakır'da yakalandığını anlatan Tunç'un itiraflarıyla, başlatılan operasyonlarda geçen yılın sonunda 1500'e yakın Hizbullahçı gözaltına alındı, 350'si tutuklandı. Tunç'un itiraflarında Hizbullah'ın İstanbul, Adana, Mersin ve Antalya'da da örgütlendiği ve bu yörelerde Akdeniz ve Marmara bölge sorumluluklarını oluşturduğu ortaya çıktı.
Güvenlik birimlerinin saptamalarına göre Velioğlu Mardin karargahını terketmesinin ardından İran'a gitti. İran'dan sonra bir süre Kuzey Irak'taki Kürt Hizbullahı kamplarında kaldığı öne sürülen Velioğlu, PKK kamplarına yönelik operasyonlarda darbe yiyeceği ya da Öcalan benzeri bir operasyona kurban gideceği iddiasıyla bölgeyi terketti. 1998 yılı içinde yurda geldiği ve örgütün batıya kaydırılması çalışmalarını sürdürdüğü bildirilen Velioğlu, Hizbullah'a yönelik 1999 yılı içinde yapılan operasyon nedeniyle süreci hızlandırdı. Vasat Grubu' nu oluşturarak önce Gaziantep'e daha sonrada Hicret Grubu ve Vasat yapılanmasıyla Adana ve Mersin'e, daha sonra da yine Hicret Grubu yapılanmasıyla Bursa merkezli olarak Marmara'ya açıldı.
Velioğlu geçen yılın sonunda hem Güneydoğu'daki operasyonlardan kaçmak
hem de daha güvenli bölgede barınmak için İstanbul'u üs tuttu. Velioğlu'nun
hedefi ''Şeriat devleti kavgasını 2 bin yılında İstanbul'dan sürdürmek...''
diye tanımlandı.
Hizbullah nedir? | Hizbullah haberleri | Islamiyet Gerçekleri
Islamiyet Gerçekleri (yedek link)