Önce PKK sonra laik cumhuriyet 

Bölüm 4, Cumhuriyet 22.01.2000


Güneydoğu'da tek hâkim güç olmak isteyen Hizbullah, bunun için önce PKK'yi temizleme kararı aldı. Ardından halkı devlete karşı 
ayaklandırarak şeriat devleti kurmayı planlıyordu 

Hizbullah batıya açılmada muhafazakâr kesimin yoğun olduğu Bolu, Düzce ve Bursa'yı kullandı. Buradaki yapılanma aslında örgütün 
İstanbul'a açılmasında da etken oldu. 10 yıllık sürede 20 bin kişilik bir militan ve sempatizan ordusunu hazırlamayı başaran Hizbullah, artık 
''Hizbulşeytan'' olarak tanımladığı hedeflere yönelme kararı aldı. 

Hizbullah güneydoğuda Batman, Diyarbakır ve Mardin üçgenine sıkıştırdığı yapılanmayı, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun tamamına yaymak için 1995 yılından itibaren yoğun çalışma başlattı. Bu yapılanma ileriki dönemlerde güneydoğuyu aşarak önce güney ve Akdeniz illerine ardından Marmara'ya doğru kaydırıldı. 

Bingöl Hizbullahı da örgütün güçlenmesinde önemli etken oldu. Hizbullah türban eylemlerinde öne çıktı. Solhan'da militanlar kaymakamlığa 
yürüdü. 

Muş 'ta örgüt, 'İlimciler' kanadı bünyesinde gelişti. Bu iki kentte de kaçak Kuran kurslarında taban bulan örgüt, türban eylemlerinde öne çıktı. 
Ancak özellikle Muş'ta fazla ilerleyemedi. 

PKK'nin taban bulamadığı Urfa 'daki Hizbullah grubunda ise iki kanada da rastlandı. Diyarbakır, Batman, Bingöl, Kızıltepe ve Nusaybin 
yörelerinde güvenlik güçlerinin yoğun operasyonları sonucu etkinliğini yitiren Hizbullah, Olağanüstü Hal (OHAL) Bölgesi dışına çıkmak için Şanlıurfa ve Viranşehir'deki Kuran kurslarını kullandı. Buralarda örgütlenme çalışması yaparken yakalanan 7 militan hakkında Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde (DGM) 12 yıl ağır hapis cezası istemiyle dava açıldı. 

Kuran kurslarında örgüte adam kazandırmaya çalışan militanların propaganda çalışmalarını da camilerde yürüttükleri belirlendi. 
Viranşehir'deki Göl Camii'nin de aralarında bulunduğu 20 kadar camiyi üs olarak seçen örgüt üyelerinden bazılarının silahlanması duyumunun alınması üzerine bölgede 1998'de yoğun bir operasyon başlatıldı. 

Örgütün 7 militanı Reşit Aslan, Mehmet Acet, Mehmet Ali Akgül, İsmet Doğru, İsmail Altun, Mehmet Durmaz ve Mahmut Takkeli parasal 
sıkıntıları aşabilmek ve silah gücünü arttırabilmek için Viranşehir ilçesinde zekât ve fitre adı altında vatandaşlardan zorla para toplarken yakalandılar. Militanlar hakkında Diyarbakır DGM'de 12 yıl ağır hapis istemiyle dava açıldı. 

Hizbullah'ın " Mele'' (Molla) olarak tanımlanan iki üst düzey yöneticisi PKK'lilerce Suruç'ta ağızlarından kurşunlanarak öldürülmüştü. 
Suruç'taki bu olayın, 7 PKK'linin öldürülmesinden sonra yaşanması dikkat çekti. Hizbullah'ın bazı militanları da gazeteci Hüseyin Deniz 'in öldürülmesi olayı nedeniyle daha önce tutuklanmıştı. 

Hizbullah Gaziantep'te 'Vasat' adı altında Şahmerdan Sarı 'nın liderliğinde yapılandı. 'Vasat', İncil satan bir kitabevine yönelik saldırıyla 
gündeme geldi. Olayda bir çocuk öldü. 'Vasat' grubu içersinde bir polis memuru da örgüte el bombası sağladığı gerekçesiyle tutuklandı. Vasatçılar daha sonra Urfa, Mersin ve Adana'da da örgütlendi. Ancak militanların büyük bölümü yakalandı. Son operasyon 1999'un son ve 2000 yılının ilk haftasında gerçekleştirildi. Bu operasyonlarda 23 militan yakalandı. 

Hizbullah batıya açılma çalışmalarında Gaziantep'ten sonra Mersin 'i de kullandı. Örgütlenme 1995'te arttı. Konca Kuriş 'in kaçırılması 
olayıyla örgütün yapısı ortaya çıktı. Mersin'de üç yılda 100'den fazla militan yakalandı, çok sayıda hücre evi ve sığınak bulundu. Güneydoğudan terör nedeniyle yoğun göç alan Mersin'de özellikle Kürt kökenlilerin yaşadığı mahallelerde büyük taban buldu. 

Hizbullah batıya açılmada muhafazakâr kesimin yoğun olduğu Bolu, Düzce ve Bursa'yı kullandı. Buradaki yapılanma aslında örgütün 
İstanbul'a açılmasında da etken oldu. Ancak örgüt buralarda fazla barınamadı. 

Düzce Hizbullahı, Recep Güler 'in önderliğinde yapılandı. ''İran Müslümanları'' adını kullanan grup İM Kitabevi ve İM Radyosu' nu kurdu. 
Aralarında Mısır El Ezher Üniversitesi mezunlarından bazı kişiler de yer aldı. Militanların camilerden çok sayıda antika eşya çaldığı saptandı. Güler burada 'Tevhit Okulu' adı altında militan yetiştirmekle suçlandı. Buradaki grup önemli ölçüde çökertildi. 

Bursa Hizbullahı İlim grubunun beyin takımından olup batıya kaçan militanlarca kuruldu. Hizbullah, 1997 yılında ''Hicret Grubu'' adı altında 
küçük esnaf içinde taban buldu, ancak kısa sürede etkisiz kılındı. 

Batman'dan İstanbul'a kadar 10 yıllık süre içinde ciddi bir örgütlenmeye giden Hizbullahçılar, tebliğ ve taban çalışmalarını tamamladıktan 
sonra özellikle güneydoğuda önce PKK yandaşları ve sempatizanları daha sonra da kendi yandaşları olan, ancak anlaşamadıkları 'Menzil' kanadına savaş açtılar. İşte Hizbullah bu savaşta akan ve 10 yıl boyunca durmayan kan nedeniyle hem korku saçtı, hem kaos yarattı. 

Kanlı hesaplaşma başlıyor 

10 yıllık sürede 20 bin kişilik bir militan ve sempatizan ordusunu hazırlamayı başaran Hizbullah artık ''Hizbulşeytan'' olarak tanımladığı 
hedeflere yönelebilirdi. 

Aslında ilk hedef karşıt grup Menzilcilerdi, ama örgütün saldırıları daha çok PKK'lilere yönelik eylemlerle duyuldu. Bu nedenle önce PKK ile 
çatışmayı vermek daha doğru olacak. Hizbullahçılara göre ilk hedef PKK'liler olmalıydı. Ancak PKK'lilerden önce, ''örgütün legal kanadını temsil ettikleri öne sürülen hedeflere yönelmek'' gerekiyordu. Örgüte göre bölgedeki ''HEP yöneticileri PKK'ye sıcak bakıyordu... İHD'liler onlara destek veriyordu. Kendini yurtsever olarak niteleyenler de gizli birer PKK'liydi...'' 

PKK militanları 1991 yılında, o sırada henüz Mardin'e bağlı İdil ilçesinde ''Nusaybin Hizbullahı'' nın sorumlularından birinin ailesinin evine 
baskın yapıp çevrede ''Mele Sebri'' diye bilinen baba ile eşini öldürdüler. Hizbullah, PKK yanlısı Mihail Bayro 'yu öldürerek misillemede bulundu. O tarihten bu yana Hizbullah-PKK çatışması tırmanarak ve çeşitli alanlara yayılarak sürdü. Sonuçta her iki taraftan sayısı binleri bulan insan öldürüldü. 

Olayın başka dikkat çeken yönleri de vardır. Bunun için 1994 yılında yakalanan bazı Hizbullah militanlarıyla ilgili Diyarbakır DGM 
Başsavcılığı'nca hazırlanan iddianameye bakmak gerekiyor. İddianamede Hizbullah'ın çıkışı da yorumlanıyor: 

''Hizbullah, PKK örgütünün bölgede hâkim olduğu dönemlerde yaygın olan şiddet ve terör olaylarına bir tepki olarak ortaya çıkan fiildir...'' 

Hizbullah ve özellikle İlimciler kanadı kendi stratejik planında ilk önce bölgede egemen olan radikal sol ve PKK örgütlerini ''baş tehlike ve 
tehlikeli rakip'' olarak gördü. Hizbullah bu nedenle devletle çatışmaya girmeden, dikkat çekmeden bu baş tehlike ile yoğun bir mücadeleye girişti. Örgütün amacı devletin dikkatini çekmeden, devlet birimlerini rahatsız etmeden ''önce PKK'yi yok etmek sonra da laik cumhuriyeti hedef almaktı.'' Aynı DGM dosyasındaki diğer bir ifadeyle, ''Hizbullah devletin güvenlik güçlerinin güvenini kazanma yollarını denemişti..'' 

Önce PKK, sonra devlet 

Örgüt stratejisine yer verilen belgenin bir bölümünde Hizbullah'ın hedefi bir başka açıdan şöyle yorumlanıyor: 

''PKK ve radikal örgütlerin temizlenmesinin ardından bölgedeki tek hâkim güç haline geleceğiz. İzleyen süreçte halkı da ayaklandırmak 
suretiyle devlete başkaldırarak iktidarı elde ettikten sonra İslami bir Kürt devleti kuracağız.'' 

Hizbullah'ın devlete yönelik eylemlere girişilmemesi konusunu ayrıntılandırmak gerekirse, bu konuda ''İlimci'' ve ''Menzilci'' kanattan örnekler 
vermek gerekiyor. ''Menzilci'' kanat devleti güçlü gördüğünden, ''resmi kurumlar ve kamu görevlilerine yönelik her eylemi tehlikeli ve riskli maceracılık'' olarak niteledi. Dolayısıyla ''barışçıl ve yarı gizli (tebliğ ve davet metodu) biçiminde'' örgütlenmeye çalıştı. 

İlim kanadı ise ''zamanı gelince devletle hesaplaşma'' taktiğini uyguladı. Bu nedenle resmi kurumlar ve kişilere saldırıda bulunmadı. 

Suse'ye operasyon 

PKK ile mücadelenin sürdüğü ve Hizbullah'ın faili meçhul olarak tanımlanan cinayetlere neden gösterildiği dönemde, devlet güçleri bu şeriatçı 
örgüte karşı bir operasyon başlattı. Güvenlik güçleri, örgütün en etkin olduğu Silvan'ın Suse (Yolaç) köyüne kapsamlı bir operasyon düzenledi. Çok sayıda militan gözaltına alındı, örgütün sığınak ve hücre evleri de ortaya çıkarıldı. 

1996'da Hizbullah militanları Diyarbakır'da ilk kez ''devlete silah sıktılar.'' Pirinçlik beldesine bağlı Hatuni köyüne operasyona giden özel tim 
elemanlarına köyde örgütlenen Hizbullah militanları ateş açtı. Ancak bu eylem Hizbullahçılar tarafından saldırı değil, savunma olarak tanımlandı. 

Hizbullah bölgedeki demokrat insanlara yönelik saldırılarını da yoğunlaştırdı. Bu eylemlerden ilki İslami Hareket 'in kurucularından Şefik Polat 
'ın evine davet ettiği İHD'li Sıddık Tan 'ın iki gün sonra ölü bulunması. 

Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Halil Tuğ' un 1992'de hazırlayarak MGK'ye sunduğu rapordaki belirlemelere göre, 
''Hizbullahi kesim, PKK örgütünü din ve İslam düşmanı olarak gördü. Bu örgütün komünist düzeni savunduğu, ateist bir insan yapısı oluşturmayı amaçladığı, aynı zamanda şovinistlik (Kürt milliyetçiliği) yaparak ümmeti böldüğü, Müslümanlara baskı yapıp katlettiği gibi gerekçelerle çatışma başlattı...'' 

Hizbullah'ın PKK ile çatışmasının önemli bir başka gerekçesi de ''Bu örgütün Ermenilerle işbirliği yaptığı, hatta Ermenistan'dan yardım 
gördüğü'' iddiası. 

'Kâfir' 

Hizbullah PKK için sürekli şu ismi kullandı: 

''Partiya Kâfirin Kürdistan" (Kürdistan Kâfirler Partisi). 

Yine istihbarat raporlarına göre PKK, Hizbullah ile şu nedenle çatıştı: 

''PKK, Hizbullah örgütünü bölgedeki amacına ulaşmada en büyük engellerden biri ve yok edilmesi gereken bir düşman olarak gördü.'' 

Yine PKK'liler, bölgede faaliyet gösteren Hizbullahçıları ''kontrgerillanın bir parçası'' olarak nitelediler. 

MGK'ye sunulan raporda, Hizbullah'ın ümmetçiliği de sorgulanmaktadır. Hizbullah'ın PKK ile çatışma nedenlerini de kapsayan bu analiz 
dikkat çekmektedir:

''İslamda inananlar ümmettir. Yani bir bütündür. Renk, din, kavim farklılığı önemli değildir. Milliyetçilik hareketleri ümmeti bölerek İslama 
zarar vermektedir. İslamda bir kavim diğer Müslüman bir kavime kesinlikle üstün değildir. Dolayısıyla kavmiyetçilik (millliyetçilik) esasına dayanan soyu, dili ve rengine göre muamele eden ve savaş açan kişiler aynı zamanda Allah'ın ayetlerine de savaş açmış olurlar. PKK ile en büyük fikir ayrılığımız buradan kaynaklanmaktadır...'' 

PKK Hizbullah çatışması bir DGM savcısının analizinde ise şöyle yer almaktadır: ''Hizbullah Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde, 
PKK'nin ağırlıklı eylem bölgesi içinde yaygın şiddet eylemlerine başvurmakta, sağ ve sol diğer radikal örgütlerden temizlemek suretiyle tek hâkim güç olarak kalmak istemektedir. Özellikle PKK'ye ve 'Menzil' kanadına karşı terör eylemlerinin nedeni budur...'' 

PKK - Hizbullah çatışmalarında en az 600 kişinin öldüğü tahmin edilmektedir. Devlet güvenlik güçleri ile mahkemelerdeki dosyalara yansıyan 
bilgiler bu doğrultuda. Hizbullah'ın PKK ile kavgası zaman zaman durdu, zaman zaman da yeniden alevlendi. Bazı iddialara göre kimi kentlerde alt gruplar arasında ateşkes bile ilan edildi. Kimi iddialara göre ise ''işbirliği bile yaptılar.'' 

Buna kanıt olarak Şırnak'ta yapılan bir operasyon sonrası güvenlik birimlerinin açıklamaları gösterilebilir. 

Şırnak'ta adam öldürme ve kaçırma olaylarına karıştıkları ve sansasyonel eylem hazırlığında oldukları belirlenen 59 Hizbullahçı, üç ay önce 
yakalandı. Militanların PKK ile işbirliğine girdiği de açıklandı. Yakalanan örgüt elemanlarının ''İlim'' grubuna mensup olduklarını belirten yetkililer militanların, ''ülkede kaos yaratmak için, güneydoğu bölgesinde bulunan illerde üst düzey bürokratlara ve güvenlik güçlerine karşı ses getirici eylemler yapmayı planladıklarını, bu amaçla polis ve askeri araçlardan devriye gezenleri takip ettiklerinin'' belirlendiğini söylediler. 

Yetkililer, Hizbullah militanlarının ''yine aynı amaçla PKK ile aralarındaki husumeti bırakıp savaşa son verme girişiminde bulunduklarının, 
İstanbul, İzmir, Konya, Adana gibi büyük kentlerde yerleşme ve üslenme planları yaptıklarının'' saptandığını da vurguladılar. 

Şırnak'ta daha sonra yapılan operasyonda yakalanan 27 kişinin sorgusu da zaman zaman birbirleriyle çatışan, bazen de işbirliğine giden PKK 
ve Hizbullah ile bunlarla mücadele etmesi gereken korucuların ilişkilerini de gözler önüne serdi. Diyarbakır DGM Başsavcılığı tarafından tutuklu olarak yargılanan Hizbullahçı sanıklar Mehmet Zeki Arslan, Emcet Yalçın, Salih Özer, Şükrü Uçar, Halit Tatar, Mehmet Tatar, Abdülmenaf Yalçın, Ali Serçik, Nurettin Atan, Abdülaziz  Bal, İsmail Bal, Şükrü Arıç, Mehmet Nuri Genç, Ramazan Zerey, Mahmut Bal, Sabahattin Küçükkaya, Salih Ertaş, Kamuran Osal, Sedrettin Keskin ile tutuksuz sanıklar Mehmet Sait Saka, Özcan Yıldırım, Abdülbari Serçik, İsa Özmen, Mehmet Şirin Akman, Nevzat Demir, Abdülkerim Küçükkaya ve Şerif Akyük için hazırlanan iddianamede, sanıkların Şırnak'ın İdil ilçesinde örgütün tebliğ grubu faaliyetlerini sürdürdükleri ve il şûrası oluşturmak için özel olarak görevlendirildikleri vurgulandı. ''Hizbullahi faaliyetler'' nedeniyle tutuklanan sanıklardan bazılarının ise daha önce ''PKK adına faaliyet yürütmek, örgüte güvenlik güçlerinin hareketleri hakkında bilgi  sızdırmak ve erzak
temin etmek'' iddiasıyla güvenlik güçleri tarafından gözaltına alındıkları belirlendi. Sayıları hakkında bilgi verilmeyen bu kişilerin, araştırmaların 
ardından serbest bırakıldıkları bildirildi. Bir başka örnek üst düzey görüşmelerdir. İddiaya göre, Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu' nun Kürdistan Hizbullah Partisi lideri Ethem Barzani aracılığıyla PKK'lilerle görüştüğü ve örgütün kırsala yayılmasında destek aldığı öne sürüldü. Nitekim Şırnak'ta yapılan Hizbullah operasyonlarında örgütün hücre evlerinde PKK'nin siyasi kanadı ERNK'ye ait yardım makbuzları, mühür ile PKK'lilerin kullandığı gerilla elbiselerinin bulunması dikkat çekti. 

Şeriatçı terör örgütü Hizbullah, özellikle Güneydoğu'daki eylemlerinden sonra halkı korkutmak için bulduğu her yere örgütün adını yazmaktan 
kaçınmadı. 

Hizbullah sözlüğü 



Hizbullah'ın hücre evlerine yapılan operasyonlar sonucunda elde edilen bilgilerde Hizbullah'ın kendine özgü bir dil oluşturduğu belirlendi. 
Hizbullah sözlüğünden bazı sözcük ve deyimlerin anlamları şöyle: 

Alim/Ulema : Din adamı, örgütün dini lideri. 

Amel : Eylem, iş davranış. 

Ameliyat : Eylem, öldürme, suikast. 

Biat : Lidere ve örgüte bağlılık yemini. 

Cahili Düşünce : Şeriat ve İslam dışı her türlü fikir akımı. 

Cahili Sistem : Şeriat esaslarına göre yönetilmeyen ve mutlaka mücadele edilmesi gereken geleneksel veya çağdaş rejimlerin tümü. 

Diyet : Cezalandırılan kişilerden alınan haraç. 

Emir : Örgüt başkanı, sorumlusu. 

Eh-li Cemaat : Şeriatçı topluluk mensubu. 

Fetva : Örgüt yöneticileri tarafından alınan eylem kararı. 

Hizbulşeytan : Şeytan partisi, şeytan yandaşı, özelde Hizbullah karşıtı herkes. 

Hicret : Kâfir sayılan diyardan göçmek, Müslümanlar için güvenilir sayılan kurtarılmış bölge kurmak, devlet oluşturma aşaması. 

| Geri (Bölüm 3) | İleri (Bölüm 5) | İslamiyet Gerçekleri | Hizbullah haberleri | Islam ve siddet

İslamiyet Gerçekleri (yedek link)


Free Web Hosting