Bölüm 3

İzlenecek yol ve yöntemde de ayrılan İlimciler ve Menzilciler'in çatışmasında yüzlerce insan öldü

Rant kavgası iç savaşı başlattı

Hizbullah'tan baskı gören çevrelere ve örgüt itirafçılarına göre Güneydoğu'da İran yanlısı şeriatçı Kürt devleti kurmak için birlikte yola çıkan İlimciler ve Menzilciler arasındaki kanlı savaşın en büyük nedeni rant. Kaçırılan insanlardan alınan milyarlık fidyeler buna örnek gösteriliyor. Edinilen bilgilere göre Hizbullah son 10 yılda Güneydoğu'da topladığı kurban derisinden 3.5 trilyon gelir sağlarken, ramazan aylarında fitre ve zekât adı altında topladığı 'haraç' ise 6 trilyonu aştı.

Menzil lideri Fidan Güngör ve İlim lideri Hüseyin Velioğlu 1992 yılında Yolaç köyünde bir araya gelerek anlaşmazlığı gidermeye çalıştılar. Güngör, ''Daha ılımlı ve soğukkanlı hareket edilmesi, yeterli kadro gücüne ulaştıktan sonra silaha sarılmak gerektiğini'' savundu. Velioğlu ise hemen silaha sarılmasında ısrar edince iki liderin tartışması anlaşmazlıkla sonuçlandı. Velioğlu, Menzilcilerin bölgeye girişini yasakladı ve Güngör'ü
kaçırtarak öldürttü.

PKK'nin Hizbullah'la savaşının şiddetlenmesinde önemli bir eylem unutulmamalıdır. Hizbullah PKK ile çatışmaya girerek karşılıklı olarak yüzlerce cinayet işledi. PKK, giderek büyüyen ve kendisi için tehlikeli boyutlara ulaşan örgütü etkisiz hale getirmek için Şırnak'ın İdil ilçesinde Hizbullah'ın önde gelenlerinden olduğu öne sürülen M. Şerif Karaaslan 'ın annesi Hayriye ile babası Sabri Karaaslan 'ı evlerini basarak öldürdü. İki örgüt arasındaki çatışmalar bunun üzerine daha da şiddetlendi. Bu çatışmalarda kimi kaynaklara göre 600 insan yaşamını yitirdi.

Peki ya diğer çatışma... Örneğin bu terör örgütünü birlikte kuran İlimciler'le Menzilciler'in iç çatışması?.. Güneydoğu'da korku saçan bu çatışma bir dönem öyle şiddetlendi ki, sıradan bir sempatizanın ihbarıyla bile Diyarbakır, Mardin, Batman ve Silvan sokaklarında yüzlerce insan öldürüldü. Sıradan bir bakkal, bir manifaturacı, fırıncı ya da başka bir küçük esnaf temsilcisi ya ''Menzilci'' ya da "İlimci'' olduğu gerekçesiyle katledildi. Batman'da, Diyarbakır'da, Silvan'da insanlar sokakta yürüyemez hale geldi. Saldırılar çok yakın mesafeden ve enseye sıkılan kurşunlarla gerçekleştirildiği için insanlar sürekli arkalarına bakarak yürümek zorunda kaldı. Ölümün gölgesi bölge insanının hep ensesinde oldu. O dönemde Diyarbakırlı bir gazeteci bu tedirginliğini şöyle yorumladı:

''Neredeyse omuzumuza dikiz aynası takıp yürüyeceğiz...''

Güneydoğu'da sokaklarda güpegündüz insanların öldürülmesi, suçluların yakalanmaması hep ''kontgerilla'' suçlamasını gündeme getirdi. Bölge insanına göre ''Tetikçileri devlek koruyor..'' TBMM Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu raporunda bu konudaki endişeler şöyle dile getirildi:

''Hizbullahçı olarak adlandırılan kişilerin eylem yapıp yakalanmamasından ötürü devlet zan altında kalmaktadır. Bu karanlık arkasında devletin olduğu propagandası yoğun olarak PKK tarafından körüklenmektedir...''

Rapora göre ''Batman'ın Gercüş ilçesine bağlı Seki, Gönüllü ve Çiçekli köylerinde Hizbullah kampları bulunduğu, devlet güçlerinin de bu kampa yardımcı olduğu'' öne sürülmektedir.

Çatışma nedenleri

Peki şeriatçı terör örgütünün iki kanadı arasındaki çatışmanın kökeninde ne vardı.

İlimciler'in PKK ile kavgasının sürdüğü dönemlerde, bu kanat karşıt grup Menzilciler'le de amansız bir savaşa girdi. Hizbullah'ı birlikte oluşturan Menzilciler'le İlimciler arasındaki çatışmalarda 300'den fazla kişinin öldürüldüğü belirtiliyor.

''Güneydoğu'da İran yanlısı şeriatçı Kürt devleti kurmak için'' birlikte yola çıkan bu iki kanadı kanlı savaşa iten nedenleri çeşitli yönleriyle irdelemek gerekiyor. Namlular sıradan sempatizanlardan sonra örgütün tepesindeki kişilere neden yöneldi.

Hizbullah'ta iki grubun hedefi aynı olsa da, izlenecek yol ve yöntemleri açısından büyük farklılık saptanmıştı. Derlenebilen bilgilere göre, iki kanat arasında geçmişten bu yana var olan ancak dışa vurmayan anlaşmazlığın çatışmaya dönüşmesi nedenlerinden biri, 1992 yılındaki basit bir olaya rastlıyor. Örgütün üssü konumundaki Silvan'ın Yolaç Köyü'nde (PKK bu köyü bombaladı) iki çarşaflı kadına müdahale edilmesi karşısında takınılan tutum çatışmayı başlatan nedenlerden biri olarak gösterildi. Bu konunun tartışılması sırasında yaşananlar iki kanat arasındaki iplerin kopmasına neden oldu. Aslında Hizbullahçıların tamamına göre ''çarşaflı kadın olayı bir bahaneydi.'' Amaç iki lideri yan yana getirmek, devlet, PKK ve diğer güçlere karşı takınılacak tutumu belirlemekti. Menzil lideri Fidan Güngör ve İlim lideri Hüseyin Velioğlu Yolaç Köyü'nde bir araya gelerek
anlaşmazlığı gidermeye çalıştılar. Güngör, ''Daha ılımlı ve soğukkanlı hareket edilmesi, yeterli kadro gücüne ulaştıktan sonra silaha sarılmak gerektiğini" savundu. Velioğlu ise ''Hemen silaha sarılıp mutlaka karşılık vermemiz şarttır. Ya dediğimiz olur ya da burayı size zindan ederiz'' dedi. Velioğlu daha sonra Fidan Güngör ve arkadaşlarının önüne bir bölge haritası koyarak sözlerini şöyle noktaladı:

''Bu bölgede çalışmanız yasaktır. Ya bize uyar dediğimizi yaparsınız ya da defolup gidersiniz..''

Hizbullah içindeki düşünce kaynaklı ayrılıklar ise şöyle özetlenebilir:

Menzil grubu açısından ayrılık nedenleri:

''Tebliğ-hicret-cihat: Bu grup, güçler dengesinin aleyhte olduğuna bakarak cihat, yani silahlı mücadele ve kalkışma için vaktin erken olduğunu, dini terminoloji ile açıklanırsa ''Hz. Muhammed'in Mekke'deki döneminin yaşandığını, dolayısıyla hicret adı verilen Medine'ye göçü, devlet kurma, kurtarılmış bölge ilan etme aşamasına gelinmediği için kabul etmemektedir.''

Bu yüzden ilk aşamada cihat değil, 'tebliğ ve davet' diye ifade edilen 'barışçıl, yarı legal' faaliyetler yoluyla halk arasında (cami, mescit, kahvehane, tarikat, cemiyet, esnaf, gençlik vs.) İslamcı propagandaya ve örgütlenmeye ağırlık verilmesi gerektiği vurgalanmaktadır.

Aşamalı devrim: Menzilciler'e göre, İslami hareketin 'merhalecilik' yani aşama aşama ilerlemesi ve geliştirilmesi kuralı esastır. Askeri faaliyetlere ağırlık verilirse vaktinden önce hareket edilmiş olur. İslam düşmanlarının (devlet, PKK, solcular, laikler, vs.) dikkatleri henüz olgunlaşma evresindeki örgütün üzerinde toplanır.

Ortam: PKK'nin varlığı ve yaygın eylemlerine ek olarak bölgedeki yoğun çatışmalar, halka zarar vermiş, bir çoğunu canından bezdirmiştir. Bu durum 'Hizbullah'a katılımı, kadrolaşmayı, yapılanmayı ve örgütlenmeyi kolaylaştırıcı bir etkendir.' Sabırlı hareket edilip, gizli ve yarı açık biçimde barışçıl yöntemlerle faaliyet gösterilirse, PKK'nin ideolojisinin olumsuz sonuçlarından mutlaka lehte puan toplanır.

Devlet: TC devleti milli, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olduğundan halkın egemenliğini kabul eder. Allah egemenliğinin ve şeriatın yürürlükte olmadığı böyle bir ülkede 'dar-ül harp' ilkeleri uygulanmalıdır. Sözgelimi devlete ait camilerde namaz kılınmaz, dini faaliyette bulunmak ise günahtır.

'Baş giderse gövde dağılır...'

İlim grubuna göre ayrılık nedenleri:

Cihat-hicret: Müslümanların yeterli gücü, kadrosu ve askeri vardır. Dini terimle dillendirirsek 'Mekke'deki zayıf dönem değil, Medine'deki güçlü hicret dönemi' başlamıştır. Müslümanlar 'kurtarılmış bölge' ilan edip devletin nüvesini kullanıp ilk adım olarak cihat etmeliler. Yani silahlı mücadeleye başlamalılar. Barışçıl propaganda ve örgütlenme anlamına gelen tebliğ ve davet yoluna başvurulmakla beraber esas yöntem ve ana çizgi silahlı mücadeledir.

Aşamalar ve PKK: Bu mücadelede ilk aşama, bölgede (Doğu ve Güneydoğu) faaliyette bulunan diğer illegal/yasadışı örgütleri (PKK veya sol) engellemek esastır. Bunun için izlenecek yöntem şudur: ''Lider kadrolara karşı eylem (suikast, öldürme) konulmak suretiyle ortadan kaldırma.'' Zira, baş kesilince, gövde fonksiyonlarını yitirir. Başsız ve lidersiz kalan bir örgüt/ cemaat dağılır. İlk aşamada Hizbullah, bölgede tek hâkim güç oluncaya kadar mücadelesini böyle sürdürmelidir.

Devlet: İkinci aşamada; ortada yasadışı örgüt kalmayınca, Hizbullah biricik etkin güç haline gelir. ''Sıra, devlet güçlerine karşı halk hareketi başlatmaya gelir.'' Halkı devlete karşı ayaklandırmanın yolu, yöntemi de silahlı eylemlerdir. Eylemi başlatmak 'askeri kanat' ın, sürdürmek ise bu kanat önderliğinde 'siyasi kanat 'ın görevidir.

Silahlı öncü kadro: Az sayıda iyi eğitilmiş, silahlı kişi ve gruplar; silahsız ve eğitimsiz çoğunluğa baskındır. Aynı 'öncü, eğitimli ve yetkin kadrolar' hazırlıksız yakalanan güvenlik güçleri ile devleti gafil avlayabilirler.

Düzenden faydalanma: Her durumda, halk kalkışması başlayıncaya kadar, resmi kurum ve kuruluşlara karşı herhangi bir eylem konulmamalı; 'devletin yanında olduğumuz izlenimi verilmelidir.' Bu arada devletin birimlerine sızılmalı; çalışma, işleyiş ve biçimleri öğrenilmeli, buralarda ileride düzenlenecek eylem provaları yapılmalıdır. Özetle, mevcut rejimden yararlanmak gerekir.

Menzil ve İlim liderleri arasındaki anlaşmazlığın diğer nedenleri arasında İran'la ilişkilerin boyutlarının ne olacağı konusu da vardır.

Menzil grubu önemli oranda İran'ın etkisindedir. Ülkenin rehberi Ayetullah Humeyni' ye bağlıdır. Grubun dini lideri Mansur Güzelsoy (Hastalanınca gittiği İran'da öldü) bu nedenle İran devrimini başından beri desteklemiş, bu ülkeye Sünni çevrelerden yöneltilen mezhepçi eleştirilere karşı çıkmıştır. Şiilerle Sünnilerin İslam Ümmeti için (Dar-ül takrib) çabalamıştır. Menzil grubu İran içindeki görüş ayrılıkları ve devlet kanatlarından etkilendi. Bu grup İran'daki anti Amerikancı çizgiyi temsil eden radikal kanadın önderi ve ülkenin dini lideri Ayetullah Ali Hamaney 'in çizgisini benimsiyor.

İlim grubu ise daha reformcular olarak bilinen, önceleri Haşim Rafsancani tarafından temsil edilen, daha sonra da Muhammed Hatemi 'nin politikalarında ifade bulan Batıyla uzlaşmacı çizgiyi uygun buluyor.

'Rant' kavgası

Hizbullah'tan baskı gören çevrelere, örgüt itirafçılarının mahkemelerde verdiği ifadelere göre aslında iki kanadın arasındaki en büyük kavganın nedeni rant... Aynı çevreler kaçırılan insanlardan alınan milyarlık fidyeleri de buna örnek gösteriyorlar. Türk Hava Kurumu'nun örgütün tehditleri nedeniyle faaliyet gösteremediği Güneydoğu'da, Hizbullah son 10 yıl içinde sayısı milyonlara varan kurban derisi topladı. Güvenlik birimlerinin raporuna göre bunun son 10 yıldaki parasal değeri 3.5 trilyon. Yine örgütün son yılda ramazan aylarında fitre ve zekât adı altında topladığı ''haraç'' ın tutura dı 6 trilyonu aşmaktadır.

1994 tarihli Diyarbakır DGM Savcılığı'nca hazırlanan bir iddianamede yer alan bir analize göre, ''İlim ve Menzil kapışmasının ardında yatan asıl etken, yurtdışından gelen ama kaynağı tespit edilemeyen paranın bölüşülmesi, kimin aslan payını alacağı meselesi'' dir. İki grubun da camilerin bölüşülmesi ve buralarda ''yardım'' adı altında toplayacağı para da çatışmanın nedenlerinden biridir. İki kanatta da yardım yapmayan kişilere yönelik kaçırma eylemlerinin ardında geçmişte milyarlara varan fidyeler aldığı mahkeme tutunaklarına yansıyan gerçeklerdir. Buna örnek vermek için, Diyarbakır DGM'nin bazı itirafçıların anlatımlarını yansıtan belgelerine bakmak kaçınılmazdır.

Hizbullah'ın arşiv sorumlusu olan ve Diyarbakır DGM'de idam istemiyle yargılanan Abdülaziz Tunç , polise verdiği ifadelerde bu konuda şunları anlattı:

''1993 yılında Edip Gümüş 'üntalimatı ile Batman'da Cevdet Soysal isimli şahsın evindeki sığınakta tutulan PKK'li Servet kod adlı Mecit isimli şahsı sorgulayarak edindiğim bilgileri yine Edip Gümüş'e aktardım. Yine aynı tarihlerde birçok sorgu olayına katıldım. Batman'da örgüt tarafından kaçırılarak Nedim Karadeniz isimli şahsın evindeki sığınakta tutulan Fahrettin Tan isimli şahsı sorguladım ve bu şahsı, ağabeyi Hasan Tan 'ın örgüte verdiği 1 milyar 500 milyon karşılığında serbest bıraktım....

...1993 yılında Batman'da değişik tarihlerde l4 PKK'li ve PKK yanlılarının sorgularında bulundum. 1994 yılında Batman'ın Hürriyet Mahallesi'nde ikamet eden Salih Ulutaş 'ın evinin bodrum katında PKK örgüt mensubu Nuhat kod ve Menzil grubundan Melle Behçet ve Kızıltepe ilçesinden getirilen ve MİT görevlisi olduğundan şüphelendiğimiz Hüseyin isimli bir şahsı sorguladık. Nuhat, sığınakta Abdülselam kod adlı Sait Ketme tarafından silahla vurularak öldürüldü. Yine 1994 yılında Batman'da örgüt tarafından kaçırılarak bir sığınakta rehin tutulan Devran Ticaret'in sahibinin oğlu olan Rojan 'ı sorguladık ve bu şahsı 2 milyar lira para karşılığında serbest bıraktık...''

Bölüm 4 | Anasayfa | Hizbullah haberleri | Islam ve siddet | Islamiyet Gerçekleri |

Polisin Hizbullahçı çocuğu

Batman'da İslam Kitabevi'nin (Hizbullah-Menzil yanlısı) sahibi Ardahanlı Akın Uygur 3 kişiyle birlikte 18 Mart 1998'de SSK Caddesi'nde bir giyim mağazasından çıkarken bir otomobilden çıkan dört kişi tarafından tarandı. Akın Uygur ve Mehmet Dal öldü, iki kişi de yaralandı.

Yaralılardan Davut Kersin 'in Batman'da görevli bir polis memurunun oğlu olduğu ortaya çıktı. Polis memuru olaydan sonra kenti terk etti. Diğer yaralı Faruk Kardeş 'in de bir 'emniyet bekçisi' nin kardeşi olduğu anlaşıldı. Saldırıda Hizbullah'ın da kullandığı Takarov marka tabancalar kullanıldığı saptandı. Saldırganlar yakalanmadı, ancak olayın örgüt içi hesaplaşma olduğu kaydedildi. Bu saldırıdan sonra Hizbullah'ın beyin kanadı tek tek öldürüldü.

Örneğin Batman Özürlüler Derneği Başkanı Cesim Maslak da (Menzil kanadının önde gelenlerinden-kolunda hafif sakatlık vardı. Aynı zamanda tetikçi) 1 Aralık 1998'de SSK Caddesi'nde öldürüldü. Bu kişiden sonra Şevket Başak Camii müezzini Nurullah Atılgan Batman GAP Caddesi'nde evine 50 metre uzaklıkta akşam karanlığında öldürüldü. (İlim grubunun önde gelenlerinden.) Batman'da 2 yıllık sürede her gün bir faili meçhul cinayet işleniyordu. Bu sürede yalnızca bir gün cinayet işlenmemişti.

O tarih, bir gün sonraki Batman gazetesine şöyle yazılmıştı:

''Batman'da dün faili meçhul cinayet işlenmedi...''

Haberi yazan gazeteci, ''Bülent Dikmener Haber Yarışması'' jürisince ödüllendirildi.

24 Ekim 1994 tarihinde Diyarbakır DGM'ce yargılanmakta olan İlim grubunun 1992-94 arasında 66 öldürme ve yaralama olayına karıştığı belirtildikten sonra, örgüt şeması şöyle sunuldu:

Askeri kanat: Mustafa Demir, Sıddık Kurt, Mustafa Kaya, Mehmet Duman, Şahin Yapıcı, Sedat Şaran, Mehmet Ali Eneze, Halil Askan, Mehmet Selçuk, Bayram Kınay, Abdulgafur Batmaz, Güro Adem, Kasım Erkan, M. Zeki İnal, Ramazan Elaltuntaş, Mustafa Sevim, Mahsun Nazlı, Murat Börü, İskender Tutar, Veysi Ülsen, Seyfettin Kınay.

Siyasi kanat: Mehmet Tahir Dedeoğlu, Fırat Doğan , Reşat Ekici. Bunlar siyasi kanattan askeri kanada geçiş aşamasında satıcılar adı verilen alt birimde görev aldılalar.

Karşılıklı 'ajan' suçlaması

Hizbullah'taki iç hesaplaşmanın önemli nedenlerinden biri de, bu kanatların birbirlerini ''Devletle ilişkiye geçmekle'' suçlamasıdır.. İlimciler, 1993 yılında PKK ile ateşkes imzalayan Menzil kanadını ''TC'ye hizmet etmekle'' suçladı. Menzilciler ise ''İlimciler'in
devletin kontrolünde olduğunu'' iddia etti. İki kanat arasındaki çatışma, İlimciler kanadının 1992'de Menzil grubunun ileri gelenlerinden Ubeydullah Dalar 'ı öldürmesiyle alevlendi. 1993 yılında ise iki kanat arasındaki ipler tamamen koptu. Menzilciler, aynı yıl dağıttıkları bir bildiride İlim kanadının ''Hizbul-zulüm'' (Zulüm partisi-zalimler) diye adlandırdı. Menzilciler, eylemlere karşı koyacaklarını ve misillemede bulunacaklarını açıkladılar. Ancak çatışmada en fazla kayıp veren kesim Menzilciler oldu. 1993
itibarıyla çoğu Menzilciler'den olmak üzere her iki kesimden en az 300 kişi öldürüldü. İlimciler Menzil kanadının kurucu lideri Fidan Güngör 'ü kaçırıp öldürdü.

İtirafçı Abdülaziz Tunç'un bu konudaki açıklamaları olaya ışık tutuyor.

''... 1995 yılında yine Edip Gümüş'ün talimatıyla Hizbullah'ın Menzil grubu lideri Fidan Güngör ile Sabahattin isimli bir şahıs kaçırıldı. Sabahattin daha sonra öldürüldü. Bu olayın ardından İstanbul'un Güngören ilçesinde 'Dede' kod adlı örgüt mensubunun evine gittik. Burada bir süre kaldıktan sonra Batman'a geri döndük.''

Güngör'ün, öldürüldükten sonra Adapazarı yakınlarında bir yere gömüldüğüne ilişkin iddialar bugüne kadar aydınlatılamadı. Menzilciler'in yayın organı ''Hira'' dergisi Güngör'ün öldürülmesinde hem İlimciler'i suçladı hem de bunu sorgularken ''Devlet, Fidan Güngör'e hangi yüzünü gösterdi'' başlığını kullanarak ''Devlet-İlimciler kanadının ilişkisinden'' söz etti.

Menzilciler'in 'Fecir grubu' Batman'da 'Fecir Kitabevi' çevresinde cemaatleşip örgütlendi. Grubun dini lideri İhsan Yeşilırmak ve siyasi lideri Giyasettun Uğur 'un da İlimciler tarafından öldürüldüğü öne sürüldü.

PKK, kendisine savaş açan Hizbullah'a misilleme olarak etkin olduğu Yolaç köyüne baskın düzenledi. Bunun üzerine köydeki korucu sayısı arttırıldı.

Devam | Anasayfa | Hizbullah haberleri | Islam ve siddet | Islamiyet Gerçekleri |

İslamiyet Gerçekleri (yedek link)


 





Free Web Hosting