Bolum 2
(Bolum 1'den devam)

Islam'a hizmet deniliyor, Tanri hosnutlugunu kazanmak amaci gudulup hadis uyduruluyor. Kârli - kazancli bir yol diye goruluyor, hadis uyduruluyor. Yalan soyleme bir aliskanlik durumuna gelmistir, hadis uyduruluyor. Su neden, bu neden... Ve sonucta binlerce onbinlerce uydurulmus hadis. Musluman hadis uzmanlarinin da belirledikleri boyle. Diyanet yayinlarinda bir kitaptan sundugumuz alintilarla da, bu acik secik gorulmustur. Bir nokta daha var: Hadis uzmanlarindan kimine gore, uydurma (mevzu) olan hadis, kimine gore hic de oyle degil. Karmakarisik bir durum. Kime, kimlere, ne olcude , nasil guvenilecegi kestirilemiyor. Yalan ustune yalan. Yalanlar dizi dizi, icice. Onca yalan icinde, gercek nasil bulunabilir, kesin olarak nasil bilinebilir ?

Musluman hadisciler, yani bu isin uzmanlari, "hadis"in saglamini curuk ya da uydurma olaninda ayirmak icin kendilerine yontem belirleyip benimseyegelmislerdir. Saglam diye niteledikleri hadis icin, yani bir hadisin boyle nitelenebilmesi icin kosullar koymuslardir. Bu kosullara bakalim:

Hadis uzmanlar, bir hadise saglam (sahih) diyebilmek icin uc kosul gosterirler :

1 - Adalet

Buradaki "adalet"le anlatilmak istenen "guvenilirlik"tir diyebiliriz. Ne var ki bu guvenirlilik de ozel bir guvenirliliktir. Cunku bunda, takva ve muruvvet (el murue) sahibi olmak kosulu aranir. "Takva"nin sozluk anlami korunmadir. Din dilindeki anlamiysa, ahirete zararli olan seylerden korunmadir. Az da olabilir, cok da olabilir. En az derecesi, Tanriya ortak kosmaktan sakinip korunmadir. En yuksek basamagiysa, kisinin, gonlunu, ic dunyasini mesgul edebilecek her seyden kesip uzak tutmasir. Takva sahibi olan kimse, Tanri'ya ortak kosmaktan uzaklasacagi gibi, haram islemek, bir farzi, vacibi yerine getirmemek turunden kotu tutum ve davranislarda da bulunmayacak; ayrica da, sapik sayilan mezheplerden birine bagli olmayacak. Adalet denen ozel guvenirliligin ikinci kosulu durumundaki muruvvete gelince: Muruvvet sahibi olabilmenin gerekleri de vardir : Dusuk (hasis) sayilabilecek tutum ve davranislardan, asagilik mesleklerden de uzak kalma kosullari aranir. Carsida-pazarda yiyen, icen herkesin gelip gectigi yolda iseyen kimse muruvvet sahibi sayilmaz. Ayak takimi durumundaki kimselerle arkadaslik etmek, soylesmek, cocuklarla oyun oynamak, guvercinle, kusla ugrasip eglenmek, cok gulmek de muruvvet sahibi olmaya aykiridir. Eger babadan kalma degilse kimi meslekler, zanaatlar da bagdasmaz muruvvetle. Dericilik, hacamatcilik, dokumacilik eden kimse muruvvet sahibi olarqak gorulmez. Eger kotu karsilaniyorsa, erkek bile olsa acik bas gezen kimse de muruvvet sahibi degildir. (Butun bunlar icin bkz. Davudu'l -Karsi, Serhun Ala Metni Usuli'l-Hadis Li'l-Birgivi, Istanbul, 1312, s.24-27; Ali el Kari, Serhu Nuhbeti'l-Fiker, Istanbul, 1327,s.51 ve ot.)

2- Zabt

Sozluk anlamiyla yakalama, ele gecirme, tutma, ezberleme demek. Din dilinde, hadis ezberleme ya da not alma anlaminda kullanilir. "Ravi" de yani hadis alip aktaran kimsede bu gucun bulunmasi da sart gorulur. Hadis iyi ezberlenmeli, iyi not alinmali (Bkz. Ayni kaynaklar)

Ne var ki, yukarida sunulan alintilardaki orneklerde de goruldugu gibi adalet icerdii takva ve muruvvet sahibi olmak, hadis uydurmaya engel olamamis; tersine, kimi insanlari da bu duruma suruklemistir. Kimi takva ve muruvvet sahibi kisiler, yani en koyu anlamiyla dindar insanlar, Tanri'ya daha cok yaklasmak amaciyla, Islam'a hizmet, adam kazandirmak dusuncesiyle hadis uydurma yoluna gitmislerdir.

3- Kesintisizlik

Hadisi kimin kimden aldigi belirtilirken, falanca filancadan, o da su kisiden, o ondan o ondan... adi denirken, Peygamber'e ya da sahabiye (Peygamberin arkadasina) degin hic kesinti olmadan gidilmesi de hadisin saglamligi icin sart. Sonuncu sartti bu. (bkz. Ayni kaynaklar)

Bu sartlardan her birinin yerine gelmis sayilmasi icin gerekli gorulenler icinde oyleleri var ki, saglam hadis elde etmeye varacagi yerde tersine sonuc veriyor. Ornegin takva ve muruvvet. Kimi yerde tersine sonuc verdigi belirtildi. Bunlardan murubvvet dusunun. Asagilik meslektendir denip muruvvete aykiri sayilarak; diyelim bir dokumacidan, bir komurcude, bir dericiden.... hadis almamak, yani bunu gerekli gormek buyuk bir sakatlik degil mi ? Ehli Sunnet disi olmak, yani sunni cigirin disinda kalan mezheplerden birinden olmamak da adaletin yani ozel guvenilirligin kosulu sayiliyor. (bkz. Ayni kaynaklar) Bu da bir baska sakatlik.

Kisacasi: Gercekler ortaya koyuyor ki, hadiscilerin, saglam hadise ulasabilme yontemi olarak satilagelmis gorundukleri yontem saglam degil, sakat.

***

Hadiscilerin, bir hadisin uydurma oldugunun nasil bilinebilecegine iliskin ileri surdukleri, pek net ve kesin olcu niteliginde degildir. Hadisin saglamligina iliskin koyduklari kurallari da gecen hafta gorduk; onlar da kesin sonuca goturecek nitelikte olmaktan uzak.

"Hadis Usulu" uzmanlarina gore, bir hadisin uydurma oldugu su durumlarda bilinebilir;

1- Hadisi uyduran , itiraf etmistir. Yani ikrar (sucu boynuna alma) vardir.

Ne var ki boyle bir durumda bile hadisin uydurma oldugu yargisina kesin olarak varilamayacagi da kabul ediliyor uzmanlarinca. (Bkz. Ali el Kari, Sehur Nuhbetu'l-Fiker, s.123)

2- Bir takim karineler (belirtiler, ipuclari) hadisin uydurma oldugu sonucuna goturmustur.

- Hadisi aktaranin durumundan, tutumunda anlasilmistir. Hadisi aktaran, kendi durumuna uyguun bir sey ortaya atma cabasindadir. Adam su ugras, bu ugras icindeyken hadis aktarmistir. Adam sapik sayilan bir mezhebe baglidir.

Ama bu, kesin bir olcut olabilir mi ?

- Hadis, Kur'an'in kendisine ters dusuyordur. Ornegin, Tanrinin bir cisim oldugunu anlatir gibi. Anlasilir ki bunu aktaran, "el Mucessime (Tanri'nin bir cisim oldugunu savunan) mezhebe baglidir. (Bkz. Ali el Kari, ayni kitap, s.125)

Oysa Kur'an'in da bir dedigi bir dedigini tutmuyor cogu kez. Ayet vardir ki "Tanri"nin benzerinin bulunmadigini anlatir (bkz. Sura:11.); ayet de vardir ki, "Tanri"nin iki elinden (bkz.Maide:64;Sad:75), yuzunden (pek cok ayet icinde ornegin bkz. Bakara:115.) soz eder. Yani Tanri'nin cisim olmadigini anlatan ayet bulundugu gibi, cisim oldugunu anlatan ayetler de var. Hangisi olcu alinacak ?

- Soz konusu hadis, "mutevatir (saglamliligin en ust basamagindan olan" bir hadise aykiridir. Oteki turden hadislere aykiri olmasi yetmez. (Bkz. Ali el Kari, ayni yer)

Ne var ki, tevatur basamagina ulasmis (mutevatir) hadis sayisi pek azdir. Dolayisi ile bu olcu de pek bir seye yaramaz.

- Soz konusu hadis, eldeki guvenilir hadis kitaplarinda bulunmaktadir. (Bkz.Kandemir, Mevzu Hadisler, s.179)

Guvenilir hadis kitaplarinda bulunmayan her hadise uydurma denemeyecegi acik.

- Soz konusu hadis, kesin hukum veren "sozlu Icma"ya aykiridir.

Bu turden icma bulmak da kolay olmayacagina gore, bu olcu de ise yarar durumda degil.

- Soz konusu hadis, acikca "AKLA AYKIRI"dir/ Ve bur aykirilik, yorumlarla da giderilememektedir.

Akil ve bilim olculeri baskadir; din olculeri baskadir. Dindeki konular akil ve bilim olculerine vuruldugunda isin icinden cikilamaz. Islam'in "amentu"sunde yer alan imanin esaslarini ele alalim. Hicbiri, akil ve bilim olculerine sigmaz. "Tanri'ya inanc" da, "meleklere inanc" da, "Tanri'dan inme kitaplara inanc" da, "ahiret gunune inanc" da, "kadere inac" da... Oyleyse akla ve bilime aykirilik da, hadisin uydurma olup olmadigini belirleyemez.

Bir konuda Muhammed'den aktarilan bir olcu var:

MUHAMMED'DEN AKTARILAN BIR OLCUYE GORE, KIMI ARKADASLARI YALANCIDIR, HADIS UYDURMACISIDIR.

Muhammed'in soyle dedigi aktarilir:

-Her isittigini aktariyor olusu, bir adamin yalanciligi icin yeterlidir.(Bkz.Muslim e's-Sahih, el Mukaddime/5, hadis no:5)

Muhammed'in arkadaslari icinde, kendisinden isittigini soyleyerek binden cok binlerce hadis rivayet edenler vardir. Bunlara cok rivatet edenler anlaminda muksirun denir. Bir Ebu Hureyre, 5374 hadis rivayet etmistir. (Bkz. Dr Subhi e's-Sahih, Hadis Ilikleri ve HAdis Istilahlari, cev. M.Yasar Kandemir, Ankara, 1981, Diyanet yayinlarindan, s.304.) Simdi bu Ebu Hureyre (Peygamberin ileri gelen arkadaslarindan), "Peygamberden her isittigini mi rivayet etmistir?" Muhammed'den aktarilan yukaridaki hadise gore, bu adamin, bu durumuyla yalanci sayilmasi gerekiyor. Kaldi ki bir insanin bu kadar hadisi ezberlemis olmasi kolay kolay dusunulemez. Boyleyken, Muhammed'in tum arkadaslari, aralarinda hic bir ayrim yapilmaksizin adaletli yani guvenilir sayiliyor musluman hadiscilerce. Yani guvenilmemesi gerekenler bile guvenilir gosteriliyor.

Ve bu durumda, hadislerden hangilerinin uydurma oldugunu belirlemis gorunen musluman hadiscilerin sozlerine belirlemelerine guvenilebilir mi ?

Demek ki hadisler alaninda yalandan kurtulus yok. Ya Kur'an'dakiler ?

Kuran Ayetlerindeki Yalanlar

Islam'in temel iki kaynagidan biri olan sunnetin yani hadislerin nasil uydurmalarla, yalanlarla dolu oldugunu, Islam'in kendi kaynaklarindanki belgelerle gorduk. Simdi obur temel kaynaginda, Kur'an'da -ki Islam'in birinci temelidir- yalan var mi , yok mu onu gorecegiz;

Kur'an'in anlattigina gore; Kur'an'a inanmayanlar, Muhammed'in "Tanri'dan indirilmedir. Tanri'dan gelmedir." diye sunduklari icin genellikle soyle demislerdir:

- "Bunlar eskilerin masallari, eskilerin uydurmalaridir."

Inanmayanlarin boyle diyerek, Kur'an'in Tanri'dan gelme olduguna inanmadiklari Kur'an'da 9 yerde anlatilir. (Bkz. En'am: 25; Enfal:31; Nahl:24; Mu'minun:83; Furkan:5;Neml:68;Ahkaf:17;Kalem:15; Mutaffifin:13.)

Kur'an'da kissa denen pek cok oyku vardir. Bunlarin pek cogunu da, cok eski toplumlarin soylencelerinden kutsal kitaplara gecmis olan soylenceler olusturur. Kur'an inanmazlarinin, yukaridaki sozu soylerken bu nedenle soylediklerine kusku yok.

Kur'an'in aktardigina gore, inanmazlar, Muhammed icin; "yalan uyduruyor!" (Bkz.Sebe:8 ; Sure:24) demislerdir. Kur'an benzer suclamalarin baska peygamberler icin de yapildigini belirtir. Kamer suresinin 26. ve 27. ayetlerinin Diyanet cevirisindkei anlamlari soyle:

- "'Kitap, aramizda ona mi verilmis? Hayir. O pek yalanci ve simarigin biridir' dediler. Yarin kimin pek yalanci ve simarik oldugunu bileceklerdir." "Semud" toplumundan soz edilirken anlatiliyor bu.

Inanirlara goreyse peygamber yalan soylemez ve Kur'an'da da yalan yoktur.

Gercekten de, Kur'an eger Tanri sozuyse, icinde, gercek diye sundugu hic bir seyin yalan olmamasi gerekir. Bur turden bir sey yok mudur Kur'an'da ?

Eger; yoktur denirse nasil bir durumun meydana gelecegine bakalim;

Kur'an'in her anlattigi icin gercektir denirse, ayetlerinde, mucize olarak gerceklestigi anlatilanlari da gercek saymak gerekir. Ornegin:

- "Bir adam, esegiyle birlikte olmus, yuz yil olu olarak kaldiktan sonra dirilmistir." Bakara suresinin 259. ayetinde acikca anlatiliyor bu. Ayetin anlami daha onceki yazilarda bu kosede yer almisti.

Peki mumkun mu? Boyle bir sey olabilir mi ? Bir insan, bir hayvan olecek, yuz yil olu kalacak, sonra dirilecek. Bunun olabilecegi dusunulebilir mi?

Kesinlikle biliyoruz ki, bilimin hic bir dali buna "evet!" demez.

Paramparca edilen dort kus, parcalari alinip daglara konulduktan sonra, Ibrahim'in cagirmasiyla dirilmisler, ucarak onun yanina gelmislerdir. Bu da ayni surenin, 260;. ayetinde anlatiliyor. Yorumu morumu yok, acikca... "Ayet"in anlattigini gercek sayarsak bunu da gercek saymamiz gerekir. Ne var ki, bilim hic bir daliyla buna "evet!" demez. Tum bilim verileri, bu tur seyler icin "hayir!" der, "olamaz!" der.

-"Isa, mucize olarak oluyu diriltmistir."

Ayetlerde bu da anlatildigina gore (bkz. Alu Imran: 49; Maide: 110). Kur'an'in her anlattigi gercektir." dendiginde, bunun da gercekten oldugunu, yasandigini kabul etmek gerekir. Gelin gorun ki, hangi dali olursa olsun, "bilim"in kabul edebilecegi turden olmadigi ortada.

- "Nuh, toplumu icinde tam 950 yil kalmistir."

Kur'an'in Tanri'si anticerek bunun gerceklestigini bildiriyor. (Bkz.Ankebut: 14) Kur'an'in anlatmasina gore, Nuh, en az bu kadar yil yasamistir. Yani fazlasi bile var. Olabilir mi bu ?

Hic kusku duyulamaz ki tum bilim dallari, buna da "hayir!" der.

- "Islam oncesi donemde, Araplar, kiz cocuklarini diri diri gomuyorlardi."

Yorumculara gore, Tekvir suresinin hangi gunahtan dolayi oldugu gomulene(disi) soruldugu zaman anlamindaki 8. ve 9. ayetlerinde anlatilan budur. (Bkz. Tefsirler, ornegin, F.Razi, e't-Tefsiru'l-Kebir,31/69.)

Bunun da gercek olamayacagi kesin. Bu gercek olmus olsaydi, Araplarda kadin bulunmazdi. O zaman o yorede insanlar ureyemezlerdi bile. Tersi dusunulebilir mi ? Gercege baktigimiz zaman goruruz ki, Araplarda kadin yoklugu soyle dursun, kadin coklugu, nufus yogunlugu vardir. Yani kiz cocuklarinin diri diri gomuldugu, inanirlara suregelmis ve yutturulagelmis olan bir yalandan baska bir sey degil.

Ornekler daha da siralanabilir.

Ama gerek var mi ?

Sonuc:

Islam'in ana temellerine baktigimiz zaman bir dolu yalan goruruz. Ancak bir seyi gorebilmek icin isik gerekliyor. Karanlikta bir sey gorulemez ve kolay kolay bulunamaz. Ele aldigimiz konularin isigi da kaynaklar ve belgelerdir. Bu isik tuttugu zaman her sey aciga cikar. Elverir ki isik kaynaginin onune engel konulmasin.

Kaynak: Turan Dursun, Din Bu 3

Bu metni elektronik yaziya donusturen "S"e tesekkürlerimle…

Ilgili Linkler:

Bir onceki sayfa (Bolum 1)

Kuran'daki akildisi ve bilimdisi ayetler

Contradictions in Quran

Akildisi ve bilimdisi hadislerden ornekler

Islamiyet Gercekleri Anasayfası

Free Web Hosting