Nisa/4:82. Hâla Kur'an üzerinde gereği gibi düşünmeyecekler mi? Eğer o, Allah'tan başkası tarafından gelmiş olsaydı onda birçok tutarsızlık bulurlardı.
Müslümanlara göre Kuran; Allah'ın kelamıdır. Yukarıdaki ayette de söylendiği gibi, Kuran, Allah tarafından gelmişse, Allah o sözleri söylemiş gibi okunmalıdır. Ayrıca, Kuran, Allah tarafından gönderilmiş ve Allah'ın sözlerini içeriyorsa, Kuran'da asla herhangi bir yanlış ve tutarsızlık bulunmamalıdır.
Halbuki, gerçek böyle değildir.
Ilk olarak, Kuran'ın bazı ayetlerine bakarak, bu sözlerin Allah değil, fakat Muhammed'in kendisi tarafından söylendiğini anlayabiliriz:
Fatiha/1:1-7: 1:1. Rahmân (ve) rahîm (olan) Allah'ın adıyla.
1:2. Hamd (övme ve övülme), âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.
1:3. O, rahmândır ve rahîmdir.
1:4. Ceza gününün mâlikidir.
1:5. (Rabbimiz!) Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden medet umarız.
1:6. Bize doğru yolu göster.
1:7. Kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yolunu; gazaba uğramışların ve sapmışların yolunu değil!
Bu ifadeyi okuyan her okur yazarın kolaylıkla anlayabileceği üzere, bu sözler Allah'a hitaben söylenmiştir.. Bir dua şeklinde Allah'a söylenmektedir. Bunlar, duacı olan Muhammed'din, Allah'a söylediği ve doğru yolu bulmak için Allah'tan yardım istediği sözlerdir. Kuran, böylece, Allah'ın değil, fakat Muhammed'din sözleriyle başlamaktadır.
Enam/6: 104. (Doğrusu) size Rabbiniz tarafından basiretler (idrak kabiliyeti) verilmiştir. Artık kim hakkı görürse faydası kendisine, kim de kör olursa zararı kendinedir. Ben üzerinize bekçi değilim.
Bu ifadede de, "Rab" ve "Bekçi" olarak iki özne bulunmaktadır. "Ben bekçiniz değilim" diyen herhalde Muhammed'dir, Allah değil..
Tekvir/81: 15. Simdi yemin ederim o sinenlere ,
Burada da yemin eden Muhammed'dir, Allah olamayacağına göre..
Inşikak/84:16-19 84: 16. Hayır! Şafağa, yemin ederim ki ,
84:17. Geceye ve onda basan karanlığa,
84:18. Dolunay olmuş aya ,
84:19. Ki,siz elbette halden hale geçeceksiniz.
Burada da yemin eden Allah olamayacağına göre Muhammed'dir.. Muhammed burada islam öncesi inanışlarını da ortaya koymaktadır. Güneş ve ay, islam öncesi Arap'larca kutsal sayılırdı.
Enam/6: 114. (De ki): Allah'dan başka bir hakem mi arayacağım? Halbuki size Kitab'ı açık olarak indiren O'dur. Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, Kur'an'ın gerçekten Rabbin tarafından indirilmiş olduğunu bilirler. Sakın şüpheye düşenlerden olma!
Tercümeye "de ki" diye bir ilave yapılmış.. Bu ilave Arapça Kuran'da bulunmamaktadır. Burada da sözlerin sahibinin Allah değil, Muhammed olduğu anlaşılıyor.
Kuran'daki Sayısal Hatalar:
Kuran'da bol miktarda sayısal hatalar da bulunmaktadır. Allah (varsa eğer), basit aritmetik işlemlerde bile hata yapamayacağına göre (ne de olsa kainatı yattığına inanılıyor, yani bilgisi her konuda yüksek olmalı..), bu hataları Kuran'ın yazarı olan ve hesap yapma kabiliyeti olmayan Muhammed'in yaptığı anlaşılmaktadır:
Araf/7:54. Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş'a istivâ eden, geceyi, durmadan kendisini kovalayan gündüze bürüyüp örten; güneşi, ayı ve yıldızları emrine boyun eğmiş durumda yaratan Allah'tır. Bilesiniz ki, yaratmak da emretmek de O'na mahsustur. Alemlerin Rabbi Allah ne yücedir!
Yunus/10:3. Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra da işleri yerli yerince idare ederek arşa istiva eden Allah'dır. Onun izni olmadan hiç kimse şefaatçı olamaz. İşte O Rabbiniz Allah'tır. O halde O'na kulluk edin. Hâlâ düşünmüyor musunuz!
Hud/11:7. O, hanginizin amelinin daha güzel olacağı hususunda sizi imtihan etmek için, Arş'ı su üzerinde iken, gökleri ve yeri altı günde yaratandır. Yemin ederim ki, (Resûlüm!): "Ölümden sonra muhakkak diriltileceksiniz" desen, kâfir olanlar derhal "Bu, açık bir büyüden başka bir şey değildir" derler.
Furkan/25: 59. Gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde yaratan, sonra Arş'a istivâ eden (ona hükmeden) Rahmân'dır. Bunu bir bilene sor.
Evet, yukarıdaki ayetlerin tümünde, yer ve göğün altı günde yaratıldığı söyleniyor. Halbuki, aşağıdaki ayetlerde ise, yer ve göğün sekiz günde yaratıldığı anlaşılıyor ki, bu ayetlerle yukarıdaki ayetler bir çelişki içindedir..
Fussilet/41:9. De ki: Gerçekten siz, yeri iki günde yaratanı inkâr edip O'na ortaklar mı koşuyorsunuz? O, âlemlerin Rabbidir.
Fussilet/41:10. O, yeryüzüne sabit dağlar yerleştirdi. Orada bereketler yarattı ve orada tam dört günde isteyenler için fark gözetmeden gıdalar takdir etti.
Fussilet/41:12. Böylece onları, iki günde yedi gök olarak yarattı ve her göğe görevini vahyetti. Ve biz, yakın semâyı kandillerle donattık, bozulmaktan da koruduk. İşte bu, azîz, alîm Allah'ın takdiridir.
Hesap edelim:
2 gün(yer)+ 4(gıdaların oluşumu)+ 2(gökler)= 8 Gün (6 değil!..)
Muhammed'in ya hesabı zayıftı, ya da Kuran'ı yazdırırken daha önce ne söylediğini unutuyor ve böylece çelişkili ayetler oluşturuyordu..
Kadinlarin cenaze namazi kilip kilmamasi konusunda bile büyük eksikliklere sahip olan Kuran'da, miras konularina nedense büyük yer ayrilmiş ve bu konuda çok detayli ayetlere yer verilmiştir.
Asagidaki ayetler, "miras" hukuku ile ilgilidir. Bu ayetlere göre hesap yapildiginda, mirasçilarda, "sona kalan dona kalmakta"dir, çünkü, mirasin paylari toplandiginda, toplam, mirastan "fazla" olmaktadir!
Önce ayetlere bakalim, sonra iki ayri örnek üzerinde mirasi paylastiralim ayetlere göre:
Nisa/4:11. Allah size, çocuklariniz hakkinda, erkege, kadinin payinin iki misli (miras vermenizi) emreder. (Çocuklar) ikiden fazla kadin iseler, ölünün biraktiginin üçte ikisi onlarindir. Eger yalniz bir kadinsa yarisi onundur. Ölenin çocugu varsa, ana-babasindan her birinin mirastan altida bir hissesi vardir. Eger çocugu yok da ana-babasi ona vâris olmuş ise, anasina üçte bir (düşer). Eger ölenin kardeşleri varsa, anasina altida bir (düşer. Bütün bu paylar ölenin) yapacagi vasiyetten ve borçtan sonradir. Babalariniz ve ogullarinizdan hangisinin size, fayda bakimindan daha yakin oldugunu bilemezsiniz. Bunlar Allah tarafindan konmuş farzlardir (paylardir). şüphesiz Allah ilim ve hikmet sahibidir.
Nisa/4:12. Yapacaklari vasiyetten ve borçtan sonra eşlerinizin, eger çocuklari yoksa, biraktiklarinin yarisi sizindir. Çocuklari varsa biraktiklarinin dörtte biri sizindir. Çocugunuz yoksa, sizin de, yapacaginiz vasiyetten ve borçtan sonra, biraktiginizin dörtte biri onlarindir (zevcelerinizindir). Çocugunuz varsa, biraktiginizin sekizde biri onlarindir. Eger bir erkek veya kadinin, anababasi ve çocuklari bulunmadigi halde (kelâle şeklinde) mali mirasçilara kalirsa ve bir erkek yahut bir kizkardeşi varsa, her birine altida bir düşer. Bundan fazla iseler üçte bire ortaktirlar. (Bu taksim) yapilacak vasiyetten ve borçtan sonra, kimse zarara ugramaksizin (yapilacak)tir. Bunlar Allah'tan size vasiyettir. Allah her şeyi hakkiyle bilendir, halîmdir.
Nisa/4:176. Senden fetva isterler. De ki: "Allah, babasi ve çocugu olmayan kimsenin mirasi hakkindaki hükmü şöyle açikliyor: Eger çocugu olmayan bir kimse ölür de onun bir kizkardeşi bulunursa, biraktiginin yarisi bunundur. Kizkardeş ölüp çocugu olmazsa erkek kardeş de ona vâris olur. Kizkardeşler iki tane olursa (erkek kardeşlerinin) biraktiginin üçte ikisi onlarindir. Eger erkekli kadinli daha fazla kardeş mevcut ise erkegin hakki, iki kadin payi kadardir. şaşirmamaniz için Allah size açiklama yapiyor. Allah her şeyi bilmektedir.
Varsayalim ki, bir adam öldü ve geride üç kiz evlat, bir ana, bir baba ve eşini birakti.. Yukaridaki ayetlere göre miras paylaşimi şöyle olacaktir:
Üç kiz evlata mirasin 2/3'ü, ana ve babanin her birine 1/6, karisina 1/8 kalacaktir.
Bu durumda, matematik yapalim:
(2/3)+(1/6)+(1/6)+(1/8)= 27/24 = 1,125 bulunur! (1,0 olmasi gerekirdi!..)
Yani, miras paylaşildigi zaman herbir mirasçinin aldiginin toplami, mirastan fazla çikmaktadir!..
Allah, miras paylaşiminda böyle büyük bir hesap hatasi yapamayacagina göre, ayet Allah'a ait olamaz, Muhammed'e aittir..
Hesap bilmeyen Muhammed'e..
Bir diger örnek verelim:
Bir adam ölür ve geride anası, karısı, ve iki kızkardeş kalır. Kuran'in yukarida verilen ilgili miras ayetlerine göre; ana'ya mirasin 1/3'ü, karisina mirasin 1/4 'ü, iki kızkardeşe de toplam 2/3'ü kalacaktir:
Hesap yapalim:
(1/3)+(1/4)+(2/3)= 15/12= 1,25 !..
Burada da, miras paylaşiliyor, paylar toplaninca, mirastan daha büyük, %25 daha büyük çikiyor!..
Allah-varsa eger- bu kadar hesap bilmez olabilir mi? Bu yanlış paylaşım oranları ile dolu ayeti Allah gönderemeyecegine göre,
Muhammed kendisi yazmiş olmaktadir..
Not: Okul önlerinde, Allah'in örtünme emri gerekçesi ile, "basörtüsü eylemi" yapan bayanlarin; inandiklari Allah'tan gelmis olduguna inandiklari Kuran'in bu ayetlerine göre, medeni kanunun miras haklarini kadinlarin aleyhine düzenlenmesi için eylem yapmalarini, bir erkek olarak çok arzu ederim..(:->>
(Malum, bu ayetlere göre erkekler daha avantajli da..)
Kuran'daki bazi ayetlerde Allah'in bir gününün kaç dünya yilina eşdeger oldugu konusunda da çelişkiler bulunmaktadir:
Hacc/22:47. (Resûlüm!) Onlar senden azabin çabuk gelmesini istiyorlar. Allah vâdinden asla dönmez. Muhakkak ki, Rabbinin nezdinde bir gün sizin saymakta olduklarinizdan bin yil gibidir.
Secde/32:5. Allah, gökten yere kadar her işi düzenleyip yönetir. Sonra (bütün bu işler) sizin sayageldiklerinize göre bin yil tutan bir günde O'nun nezdine çikar.
Yukaridaki ayetlerde, Allah'in bir gününün, dünyanin 1.000 yilina denk oldugu söyleniyor.
Halbuki, aşagidaki ayette ise, Allah'in bir gününün, dünyanin 50.000 yilina denk oldugu ifade ediliyor:
Mearic/70:4. Melekler ve Rûh (Cebrail), oraya, miktari (dünya senesi ile) ellibin yil olan bir günde yükselip çikar.
Peki, bunlardan hangisi dogru? Bu birbiriyle çelişen ayetlere göre, Allah'in bir günü, dünyanin 1.000 yilina mi, 50.000 yilina mi eşdeger? Bu hatayi Allah-varsa eger- yapmiş olabilir mi, yoksa, Kuran Muhammed'in mi kelamidir? Allah versa eger, boylesine bir hatayi yapmayacagina gore, Kuran'in insan elinden cikma bir kitap oldugu, Allah'in degil, Muhammed^'in kelami oldugu anlasilmaktadir.
Bir tane mi cennet var, yoksa, birden çok mu cennet var?
Muhammed, Kuran'i yazdirirken bu konuya pek dikkat etmemis.. Bazan tekil, bazan cogul ifede kullanmis..
Bu da, Kuran'in, Allah'in kelami degil, fakat Muhammed'in kelami oldugunu gösteriyor. Ayetlere bakalim:
Zümer/ 39/73. Rablerine karsi gelmekten sakinanlar, boluk boluk cennete goturulurler. Oraya varip da kapilari acildiginda, bekcileri onlara: "Selam size, hos geldiniz! Temelli olarak buraya girin" derler.
Fussilet/ 41/30-2. "Rabbimiz Allah'tir" deyip sonra da dogrulukta devam edenler, onlari, melekler, olumleri aninda: "Korkmayiniz, uzulmeyiniz, size soz verilen cennetle sevinin, biz dunya hayatinda da, ahirette de size dostuz. Burada, canlarinizin cektigi, umdugunuz seyler, bagislayan ve aciyan Allah katindan bir ziyafet olarak size sunulur" diyerek inerler. *
Hadid/ 57/21. Ey insanlar! Rabbiniz tarafindan bagislanmaya, Allah'a ve peygamberine inananlar icin hazirlanmis, genisligi yerle gogun genisligi kadar olan cennete kosusun; bu Allah'in diledigine verdigi lutfudur. Allah, buyuk lutuf sahibidir. Naziat/ 79/40-1. Ama kim Rabbinin azametinden korkup da kendini kotulukten alikoymussa, varacagi yer suphesiz cennettir.
Yukaridaki ayetlerde, "cennet", "tekil" olarak yazilmis.. Yani, bir "adet" cennet anlaminda..
Halbuki, asagidaki ayetlerde ise tam tersi yazilmis: Cennet degil, ama "cennetler"den sözediliyor:
Kehf/18/30-1. iyi hareket edenin ecrini zayi etmeyiz. Dogrusu, inanip yararli is yapanlara, iste onlara, iclerinden irmaklar akan Adn cennetleri vardir. Orada altin bilezikler takinirlar, ince ve kalin ipekliden yesil elbiseler giyerek tahtlari uzerinde otururlar.
Ne guzel bir mukafat ve ne guzel yaslanacak yer! *
Hacc/ 22/23. Dogrusu Allah, inanip yararli is isleyenleri, iclerinden irmaklar akan cennetlere koyar. Orada altin bilezikler ve inciler takinirlar. Oradaki elbiseleri de ipektendir.
Fatir/ 35/33. Bunlar, Adn cennetlerine girerler. Orada altin bilezikler ve incilerle suslenirler, oradaki elbiseleri de ipektir.
Nebe/78/31-4. Dogrusu, Allah'a karsi gelmekten sakinanlara kurtulus, bahceler, baglar, yasitlar ve dolu kadehler vardir.
Hangisine inanacaksiniz?
Kuran, Allah'in-varsa eger- kelami olsa idi, böyle yanlislar yapar miydi?
Ama, Muhammed'in kelami olunca, bu tip yanlislari yapmis Muhammed..
Tüm dünyada zaman zaman deprem oluyor. Müslüman olmayan topraklar, müslüman olan topraklar demeden, dünyanın belirli bölgelerinde depremler oluyor.
1999 yılınının 17 Ağustos ve 12 Kasım günlerinde de Türkiye'de olan depremlerde onbinlerce kişi öldü, milyarlarca dolar maddi kayıp oluştu.
08.10.2005 tarihinde islami şeriatla yönetilen Pakistan'ın dağlık Keşmir bölgesinde meydana gelen 7,6 şiddetindeki deprem, onbinlerce kişinin ölümüne neden olmuştur.
Peki, niye deprem oldu? Muhammed'in Kuran'inda, deprem olmasin, insanlar sallanmasin diye, Allah'in daglari yarattigi yazmiyor mu?
Bu bilimsel(!) gerçege ragmen, niye deprem oluyor?
"Enbiya/21/31. Yeryuzune, insanlar sarsilmasin diye sabit daglar yerlestirdik; rahat gidebilsinler diye aralarinda genis yollar varettik."
"Nahl/16/15-6. Yeryuzunde, sarsilmayasiniz diye, sabit daglar, nehirler ve belki yolunuzu bulursunuz diye yollar ve isaretler meydana getirmistir. Onlar yildizlarla da yollarini bulurlar."
"Lokman/31/10. Allah gokleri gordugunuz gibi direksiz yaratmis, sizi sallar diye yeryuzune sabit daglar koymus; orada her turlu canliyi yaymistir. Gokten su indirip orada her hos ciftten yetistirmisizdir."
İrdeleyelim: 1) Allah, yarattigi daglarda imalat hatasi yapmistir.. Daglar, yeterince agir olmamistir, onun için yerin sallanmasini önleyemiyor.. 2) Muhammed, bilmediği bir konu hakkında konuşarak, asırlar sonra haksız çıkmıştır ..
Her konuyu bilen(!), tüm zamanlara(!) hitabeden Kuran'in Muhammed'in kelami oldugu bir kez daha anlasiliyor..
İslamiyet ve deprem hakkında bilgilenmek için burayı tıklayınız.
Kuran'da yapılan bilimsel hatalardan birisi de, dünyanın yuvarlak olmadığının ima edilmesi ve güneşin balçık içinde batmasıdır. Kehf Suresi'nden ayetlere bakalım:
18/83. Sana Zulkarneyn'i sorarlar, "Onu size anlatacagim" de. 18/84. Dogrusu biz onu yeryuzune yerlestirmis ve her seyin yolunu ona ogretmistik. 18/85. O da bir yol tuttu. Kehf/18/86. Sonunda gunesin battigi yere ulasinca onu, kara balcikli bir suda batiyor gordu. Orada bir millete rastladi. "Zulkarneyn! Onlara azap da edebilirsin, iyi muamelede de bulunabilirsin" dedik. 18/87-8. "Haksizlik yapana azap edecegiz, sonra Rabbine dondurulur, onu gorulmemis bir azaba ugratir; ama inanip yararli is isleyene, mukafat olarak guzel seyler vardir, ona buyrugumuzdan kolay olani soyleriz" dedi. 18/89. Sonra yine bir yol tuttu. Kehf/18/90. Sonunda gunesin dogdugu yere ulasinca, gunesi, kendilerini elbise, bina gibi seylerle ortmedigimiz bir millet uzerine doguyor buldu.
Görülüyor ki, Kuran'a göre insan dünya üzerinde yürüyerek güneşin battığı yere ulaşabiliyor ve güneşin kara balçıklı bir suda battığını görüyor.. Bu ifadeden Muhammed'in dünyayı tepsi gibi düz sandığı anlaşılıyor. Dünyanın yuvarlak olduğunu bilseydi, kişinin dönüp dolaşıp yola çıktığı noktaya geleceğini söylerdi.. Ayrıca, gfüneşin batma yerinin de, günümüz astronomi bilgisine göre yanlış verildiği görülüyor.
Önce Gök mü yoksa Yer mi yaratıldı?
Kuran'daki çelişkilerden birisi de önce göğün mü yoksa yerin mi yaratıldığıdır. Bakara suresi 29.cu ayette önce yerin yaratıldığını yazarken, Naziat suresi 27-32.ayetler arasında önce göğün yarattıldıktan sonra yerin yaratıldığı yazmakta ve böylece apaçık bir çelişki ortaya çıkmaktadır.
Bakara 29. O, yerde ne varsa hepsini sizin için yarattı. Sonra
(kendine has bir şekilde) semaya yöneldi, onu yedi kat olarak yaratıp düzenledi
(tanzim etti). O, her şeyi hakkıyla bilendir.
Naziat 27-32: Sizi yaratmak mı daha güç, yoksa gökyüzünü yaratmak mı, ki onu
Allah bina etti, 28. Onu yükseltti, düzene koydu, 29. Gecesini kararttı,
gündüzünü ağarttı. 30. Ondan sonra da yerküreyi döşedi, 31. Yerden suyunu ve
otlağını çıkardı, 32. Dağları sağlam bir şekilde yerleştirdi.
Bu çelişki de Kuran'ın insan sözü olduğunu gösteren delillerden birisidir.
Kuran'a göre yildizlarin neden yaratildigi da, her zamanki "bilimsellik"(!) ile açiklaniyor. 1500 yil öncesinin Bedevi'si belki kanardi ama, 1998 yilinin insani için bir masaldan ibaret:
"Mulk/ 67/5. And olsun ki, yakin gogu kandillerle donattik, onlarla seytanlarin taslanmasini sagladik ve seytanlara cilgin alev azabini hazirladik."
"Saffat/ 37/6. suphesiz Biz, yakin gogu bir susle, yildizlarla susledik."
"37/7. Onu, inatci her turlu seytandan koruduk."
"37/8-9. Onlar yuce alemi asla dinleyemezler. Her yonden kovularak atilirlar. Onlara surekli bir azap vardir."
Kuran'a göre, yildizlar, şeytana atiş yapacak üsler olarak hazirlanmiş!.. Böylelikle şeytandan korunmuş olunacakmiş.. Bu ayetten de Kuran'in Allah tarafindan gönderilmedigini, Muhammed'in bir bilim kurgu yazari gibi hayal gücünü çaliştirarak yazdigini söyleyebiliriz. (Herşeyi dogru bilen Allah böyle komik gerekçeler göstermezdi..)
Kuran'daki ayetlerden Bakara/2:62 ve Maide/5:69'a göre "evet", gidebilirler.
Ama, yine Kuran ayetlerinden Maide/5:72 ve Aliimran/3:85'e göre ise "hayir", gidemezler.
Demek ki, bu konuda da Kuran'da çeliski vardir.
Diyanet tercümesinden ayetleri veriyorum:
"Bakara/2/62. suphesiz, inananlar, Yahudi olanlar, hiristiyanlar ve sabiilerden Allah'a ve ahiret gunune inanip yararli is yapanlarin ecirleri Rablerinin katindadir. Onlar icin artik korku yoktur. Onlar uzulmeyeceklerdir."
Maide/5/69. Dogrusu inananlar, yahudiler, sabiiler ve hiristiyanlardan Allah'a ve ahiret gunune inanan, yararli is yapan kimselere korku yoktur, onlar uzulmeyeceklerdir."
"Maide/5/72. And olsun ki, "Allah ancak Meryem oglu Mesih'tir" diyenler kafir oldular. Oysa Mesih, "Ey israilogullari! Rabbim ve Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin; kim Allah'a ortak kosarsa muhakkak Allah ona cenneti haram eder, varacagi yer atestir, zulmedenlerin yardimcilari yoktur" dedi."
"Aliimran/3/85. Kim islamiyet'ten baska bir dine yonelirse, onunki kabul edilmeyecektir. O ahirette de kaybedenlerdendir."
Nuh'un ailesinin tufanda başına gelenler, Kuran'in ayrı ayetlerinde ayrı şekilde hikaye edilmektedir. Kuran'ın Enbiya/21:76 ayetine göre, Nuh'un ailesi kurtulur. Saffat/37:77, soyunun devam ettiğini söyler. Halbuki, ayet Hud/11:42-43 ise Nuh'un oğlunun tufanda boğulduğunu söyler.
Hangisine inanacaksınız? Diyanet tercümesinden:
Enbiya/21/76. Nuh da daha onceleri Bize yalvarmisti, onun duasini kabul edip, kendisini ve ailesini buyuk sikintidan kurtardik.
Saffat/37/75. And olsun ki, Nuh Bize seslenmisti de duasina ne guzel icabet etmistik. Saffat/37/76. Onu ve ailesini buyuk sikintidan kurtarmistik. Saffat/37/77. Ancak onun soyunu surekli kildik.
Hud/11/42. Gemi, daglar gibi dalgalar icinde onlari otururken, Nuh, bir kenarda ayri kalmis olan ogluna "Ey ogulcugum! Bizimle beraber gel, kafirlerle birlik olma" diye seslendi. Hud/11/43. Oglu: "Daga siginirim, beni sudan kurtarir" deyince, Nuh: "Bugun Allah'in buyrugundan O'nun acidiklari disinda kurtulacak yoktur" dedi. Aralarina dalga girdi, oglu da bogulanlara karisti.
Insan, "yaratildi" ise, "ne"den yaratildi? Önemli bir soru.. Dinciler ile bilimciler farkli görüşteler.. Bakalim, Kuran'da bu konuda neler yaziyor? Okuyunca akliniz karişacak, çünkü Kuran bu konuda farkli farkli şeyler söylüyor. Diger bazi konularda oldugu gibi, bunda da çelişkili ifadeler var.
Ne kadar çok çesitli maddeden yaratildigini söylüyor insanin, Kur'an.. Bu kadar degisik ve akil karistiran ifadelerin, Allah'in -varsa eger-kelami olmasi mümkün mü? Yoksa, Muhammed'in kelami midir?
"Kan pihtisi"ndan (96:1-2), "su"dan (21:30, 24:45, 25:54), "toprak"tan (15:26, 3:59, 30:20, 35:11), "hiç"ten (19:67), sonra bunu "inkar etmek" (52:35), "nutfe"den (16:4) ve de "meni"den (75:37)
Diyanet tercümesinden:
Alak/96/1. Yaratan Rabbinin adiyla oku! 96/2. O, insani pihtilasmis kandan yaratti.
Enbiya/21/30. inkar edenler, gokler ve yer yapisikken onlari ayirdigimizi ve butun canlilari sudan meydana getirdigimizi bilmezler mi? inanmiyorlar mi?
Nur/24/45. Allah butun canlilari sudan yaratmistir. Kimi karni uzerinde surunur, kimi iki ayakla yurur, kimi dort ayakla yurur. Allah diledigini yaratir, Allah suphesiz herseye Kadir'dir.
Furkan/25/54. insani sudan yaratarak, ona soy sop veren O'dur. Rabbin herseye Kadir'dir.
Hicr/15/26. And olsun ki, insani kuru balciktan, islenebilen kara topraktan yarattik.
Aliimran/3/59. Allah'in katinda isa'nin durumu kendisini topraktan yaratip sonra ol demesiyle olmus olan Adem'in durumu gibidir.
Rum/30/20. Sizi topraktan yaratmasi O'nun varliginin belgelerindendir. Sonra hemen birer insan olup yeryuzune yayilirsiniz.
Fatir/35/11. Allah sizi topraktan, sonra nutfeden yaratmis, sonra da sizi ciftler halinde varetmistir. Disinin gebe kalmasi ve dogurmasi, ancak O'nun bilgisiyledir. Omru uzun olanin cok yasamasi ve omurlerin azalmasi suphesiz Kitap'dadir. Dogrusu bu Allah'a kolaydir.
Meryem/19/67. Bir insan kendisi onceden bir sey degilken onu yaratmis oldugumuzu hatirlamaz mi?
Tur/52/35. Onlar, yaratan olmaksizin mi yaratildilar yoksa yaratanlar kendileri midir?
Hud/11/61. Semud milletine kardesleri Salih'i gonderdik. "Ey milletim! Allah'a kulluk edin; O'ndan baska tanriniz yoktur; sizi yeryuzunde yaratip orayi imar etmenizi dileyen O'dur. Oyleyse O'ndan magfiret dileyin, sonra da O'na tevbe edin. Dogrusu Rabbim size yakin ve dualari kabul edendir" dedi.
Akraba Evliliği Kuran'da Onaylanmıştır
Bilindiği gibi akraba evliliği, sakat çocuklara neden olmaktadır. Teyze, dayı, hala ve amca çocukları arasında yapılan evliliklerden doğan çocuklarda kalıtımsal nedenlerden dolayı zeka geriliği ya da bedensel sakatlık meydana gelmesi ihtimali çok büyük olduğundan akraba evlilikleri tıbben uygun değildir. Akraba evliliğ sakat doğum ihtimalini dokuz misli arttırmaktadır. Kuzen evlilikleri tıbben son derece tehlikelidir. Günümüzün tıp bilimi akraba evliliğine onay vermez.
Halbuki, bu bilimsel gerçek, Kuran'ın Ahzab suresinin 50. ayetinde Muhammed'e akraba evliliği izni verilerek bilimdışı bir tablo sergilenmektedir. Kuran, bilime ters düşmektedir. Bu durum, Kuran'ın bilimdışı ayetlerine bir başka örnektir:
Ahzab 50. Ey Peygamber! Mehirlerini verdiğin hanımlarını, Allah'ın sana ganimet olarak verdiği ve elinin altında bulunan cariyeleri, amcanın, halanın, dayının ve teyzenin seninle beraber göç eden kızlarını sana helal kıldık. Bir de Peygamber kendisiyle evlenmek istediği takdirde, kendisini peygambere hibe eden mümin kadını, diğer müminlere değil, sırf sana mahsus olmak üzere (helal kıldık). Kuşkusuz biz, hanımları ve ellerinin altında bulunan cariyeleri hakkında müminlere neyi farz kıldığımızı biliriz. (Bu hususta ne yapmaları lazım geldiğini onlara açıkladık) ki, sana bir zorluk olmasın. Allah bağışlayandır, merhamet edendir.
Bu ayette, yakın akraba evliliğine onay verilerek bilimsel bir gerçeğe ters düşülmesi yanında, Muhammed'in zaten karı ve cariye olarak sahip olduğu kadınların sayısını daha da arttıracak bir bencilliktir. Başka erkeklere verilmeyen izinler kendisine bir erkek olarak serbest!...
Bunun cevabını Muhammed şöyle veriyor: Yaz sıcağının şiddeti cehennemin kaynamasındandır.. (Anlaşılan, cehennemde iyi bir izolasyon yok, içeride yanan odunların ve kaynar sıvıların sıcaklığı dışarı kaçıp dünyaya ulaşıyor, böylece de yazın hava bazan çok sıcak oluyor!)
Kışın ise, cehennemde ateş sıcaklığı düşmüş olmalı ki, (belki de tatil yapıyor ocakçılar) dünyada hava soğuyor.
Şimdi, bu yazıyı okuyanlar, "nereden çıktı bu?" diyecekler.. Benim iddiam değil bu, ama, islam peygamberi Muhammed söylemiş bunu... Güneşin kızgın olduğu zamanlarda öğle namazını serinliğe bırakması için söylediği hadisten alınmadır: "Sicak siddetlendigi vakitte salat (i-Zuhru) serinlige birakiniz. Zira sicagin siddeti cehennemin kaynamasindandir. Nar (i-cehennem) Rabbine arz-i sekva etti: "Ya Rab, beni ben yiyorum (izin ver)" dedi. Allahu Teala da iki defa nefes almasina izin verdi. Nefesin birisi kisin, digeri yazin. En cok maruz oldugunuz sicak ile sizi en ziyade usuten zemherir (iste budur)."
Goruluyor ki Muhammed'in soylemesine gore, mevsimlerin sicak ya da soguk oluslarinin nedeni, cehennimin "kaynamasindan" ve "nefes almasindan"dir; cehennemin kaynamasi siddetli sicaklara sebep olmaktadir. Ote yandan fazla kaynamaktan dolayi cehennem kendi kendini yemeye, kemirmeye baslar ve Tanri'ya sikayette bulunur: "Ya Rab" der, "Beni ben yiyorum!" Ve cehennemin bu sikayeti uzerine Tanri ona, iki kez nefes almasi icin izin verir, ki bu da sicak ve soguk mevsimleri olusturur!
Evet, bu sözler, Buhari'nin Ebu Hureyre'den rivayet ettigi bir hadistir ki, Diyanet isleri Baskanligi'nin Sahih--i Buhari Tecrid-i Sarih Tercumesi adli yayinlarinin ikinci cildinin 476-7 sayfalarinda 321 sayili hadis olarak yer almistir.
Islamiyet'in bilimdışı ve akıldışı temelleri, mevsimler ve cehennem konusunda bununla da kalmıyor. Meğerse, "cehennem konusuyor"mus da:
Muhammed'in soylemesine gore cehennem Cuma'dan gayri her gun parlatilmaktadir. Ve parlatildigi sirada gunes zeval vaktinde bulunmus olur. Gunes zeval vaktinde iken yeryuzunun sicak olusu, cehennemin o sirada parlatilmakta olusundandir. Ve cehennem, Cuma gununden gayri haftanin her gunu, gunes zeval vaktinde iken parlatildigi icin, o saatlerde namaz kilinmasi yasaklanmistir. Cehennem sadece Cuma gunu parlatilmadigi icindir ki Cuma gunu gunes zeval vaktinde iken namaz kilmak gerekir. (Bkz imam Gazali Kimya-i Saadet, ist 1979 s 107).
Ote yandan Kuran'da cehennemin Tanri ile sik sik konustugu ve Tanri'nin sorularini cevaplandirdigi yazilidir. Ornegin Kuran'in Kaf suresinde, gunahkarlar atese atildikca, Tanri'nin cehenneme "Doldun mu?" diye sordugu ve cehennemin de bu soruya "Hayir, dolmadim. Daha var mi?" diye cevap verdigi anlatilmistir. (Kaf suresi Ayet 30). Anlasilan cehennem insanlari yemekten pek hoslaniyor olmali ki bir turlu doyamamaktadir.
Bu arada aklıma da gelen sorulardan biri şu: Hani, kıyamet olacak da, kötü insanlar cehenneme gönderileceklerdi.. Kıyamet olmadığına göre, demek ki cehennem boş bulunuyor.. Kaf suresindeki olay ne zaman olmuş(!) peki? Ayrıca, daha kıyamet kopmadan cehennem boşu boşuna yanıyor ve parlatılıyor ise bu boşu boşuna enerji ve emek israfı değil mi?
Günümüzde bilimdisi ve akildisi hurafelere inanmayi kim bekleyebilir? "iman"i, "akil"a üstün tutanlar bu devirde nasil olabilir? insanlar bilgilendikçe, azalacak dincilerin sayisi dogal olarak..
Yukarida siralanan bircok akildisi ve bilimdisi ifadeler ile günümüz
bilim ve gerceklerine uymayan anlatimlar, Kuran'in 1400 yil onceki durumu
ile günümüzde kullanilamayacagini gostermektedir. Dahasi, eger var ise,
her seyi mükemmel yarattigina inanilan bir Tanri'nin, bu denli acik hatalarla
dolu bir kitap gonderdigini düsünmek mümkün olamayacagina gore, geriye
tek bir sonuc kaliyor: Kur'an,
Muahhammed ve arkadaslari tarafindan yazilmistir.
A'raf suresinin 27. ayetinde, "SEYTAN"dan söz edilirken: "...Sizin onlari görmeyeceginiz yerlerden,o ve toplulugundan olanlar, sizi görürler." deniyor.
Bundan su çikiyor açikça: - Seytan ve toplulugundan olanlar, insanlari görürler. - insanlarsa ne seytani, ne de onun toplulugundan olanlari görebilirler. "Seytan ve toplulugu ( huve ve kabiluhu )" anlatiminin kapsami içinde, Kur'an yorumculari, "cin"leri de görürler. ( Bkz. Taberi, Camiu'l-Beyan fi-Tefsiri'l-Kur'an, 8/113, F. Razi, e't- Tefsiru'l-Kebir, 13/54.) Böyleyken, Elmali Hamdi Yazir, "müfessirin (Kur'an yorumculari) demislerdir ki bundan, insanin seytani hiç göremeyecegi zannedilmemelidir..." diyor. (Bkz. Hak dini Kur'an Dili, 3/2147.). Oysa, ayetteki açik anlatim nedeniyle, "Kur'an yorumculari"nin tümü bu görüsü paylasmaz. (Bkz. Taberi, ayni yer; F. Razi, ayni yer; Celaleyn 1/132;Tefsiru'n-Nesefi, 2/50.)
Fahruddin Razi, su nedenlerle "cin"lerin, "seytan"larin insanlara görünmemesi gerektigini yazar: ( Bkz. F. Razi, ayni yer.) Baska kiliklara bürünerek bile olsa "cin-seytan" insana gözükür olsa: - insan örnegin karisinin, çocugunun, gerçekte "CiN" oldugunu düsünebilir. - insan her gördügü kimse için de bu saniya( cin oldugu sanisina) kapilabilir. - Ve böylece kimseye güven kalmaz.
-......... Gelin görün ki, Muhammed, "SEYTAN"i, "CIN"i, hem de somut bir biçimde
gördügünü söyler.
Nesei'nin Aise'den aktardigi bir hadise göre Muhammed söyle der: "Namaz kilarken seytan geldi. Hemen yakaladim, yere yatirdim, boguyordum onu. O denli ki, onun dilinin soguklugunu elimin üzerinde duydum.". ibn Teymiyye, bu hadisi saglamlikta Buhari'nin kosullarini tasidigini belirtir. (Bkz. Takiyyundin ibn Teymiyye, izahu'd Delale fi Umumi'r-Risale, Misir, 1369, s. 41. Bu hadis için ayrica bkz. Kamil Miras, TEcrid-i Sarih Ter., 288 no.'lu hadisin "izah"indaki 2 no.lu not.) Seytanin "yatirilmasi", "bogulmasi" ve "dilindeki sogukluk, bu soguklugun elde duyulmasi", "bes duyu" içine giren, somut durumlardir. Muhammed'in "seytani bogarken onun salyasinin eline bulastigini, elinde bunu duydugunu(hissettigini)" anlattigi da aktarilir. (Bkz. Ahmet ibn Hanbel, Müsned, 3/82. )
Ayni hadiste, Muhammed'in "seytani yakaladiginda, bir direge baglamak istedigini, buna güç yetirebildigini, ama bu tür seylerin Süleyman peygambere özgü kalmasi gerektigini düsünüp direge baglamaktan vazgeçtigini" anlattigi belirtilir. Yine bu hadiste Muhammed'in "...Direge baglardim ve Medine çocuklari onunla oynarlardi yoksa." dedigi de aktarilir.(Bkz. Ayni kaynaklar.) Bu hadis, Buhari'nin ve Müslüm'in e's-sahihlerinde de -biraz degisikliklerle- yer aliyor. Müslim'deki bir aktarmaya göre Muhammed söyle anlatmakta: -"Tanri düsmani iblis, yüzümü yakmak amaciyla, bir ates aleviyle geldi. Bu nedenle ben üç kez: "Senden Tanri'ya siginirim!" dedim. Sonra "Tanri'nin tam lanetiyle seni lanetlerim!" diye ekledim. Yine üç kez. Geriye gitmedi. Yakalamak istedim sonra. Tanri'ya antiçerek söylerim ki, kardesimiz Süleyman'in (bu tür seyleri yapmanin kendisine özgü kilinmasina iliskin) istegi olmasaydi baglanacakti o. Ve Medine halkinin çocuklari onunla oynayacaklardi." (Bkz. Müslim, e's-Sahih, Kitabu'l-Mesacid/40, hadis no: 542.)
Bir baska aktarmaya da, Buhari ve Müslim, birlikte söyle yer verirler: "Dün gece, CiNLERDEN iFRiT, namazimi bozdurmak içn bana ansizin saldirdi. Tanri, bana, onu yakalama olanagi verdi. Ve onu, Mescid'in direkelrinden bir direge baglamak istedim. Sabah olunca, tümünüz ona bakip seyredesiniz diye...Ne var ki, kardesim Süleyman'in:"Tanrim beni bagisla, bana benden sonra kimsenin ulasamayacagi bir egemenlik ver!"(Sad, ayet:35) biçimindeki sözünü animsadim ( ve onu direge baglamaktan vazgeçtim)." (Bkz. Buhari, e's-Sahih, Kitabu's-Selat/75; Tecrid, hadis, no: 288; Müslüm, e's-Sahih, Kitabu's,Selat/75; Tecrid, hadis no: 288; Müslüim, e's-Sahih, Kitabu'l- Mesacid/39, hadis no: 541.) "Cin-seytan" için, hadislerde baska somut seyler de anlatilir. Örnegin "Seytan"in "zart" diye "sesli olarak yellenmesi".
Muhammed'in söyle dedigi aktarilir: "Namaza çagrildiginda(ezan), SEYTAN geri geri gidip uzaklasir. VE ZART (zurat) diye sesli yellenerek gider. Ezan sesini isitemeyecegi yere degin uzaklasir... (Bkz. Buhari, e's- Sahih, Ezan/4; Tecrid, hadis no: 360; Müslim, e's-Sahih, Kitabu's-Selat/16-19 hadis no:389.) Kimileri bunun bir "temsil" oldugu görüsünde. (Bkz. Kamil Miras, bu hadisin "izahi"ndaki 2 no'lu not.). Ne var ki, "temsil" için "Seytan"in yellenirken ZART diye ses çikardigini" söylemeye gerek olmadigi düsünülebilir. Su da var: Muhammed, "cinin-seytanin, yemesinden-içmesinden" söz eder. (Bkz. Müslim, e's-SAhih, Kitabu'l Esribe/102-106; hadis no: 2017-2020.) ibn Melek de Nevevi'ye dayanarak "bu yeme- içmenin gerçek anlamdaki bir yeme içme oldugunu" savunur. ( Bkz. Mebakiru'l-Ezhar fi Serhi Mesariki'l-Envar, 1/100.)"Yemesi-içmesi" olanin, "sesli olarak yellenmesi" de dogal degil mi? Yani Muhammed'in sözlerini "tevil" etmeye gerek bulunmamakta.
(2000'e Dogru, 8 Nisan 1990, Yil 4, Sayi 15'ten alinmistir)
İslamcılar, Kuran'ın bilimsel bir kitap olduğunu , Kuran'da yazılı olan bazı bilgilerin o zamandan önce insanlarca bilinmediğini ve böylece Kuran'ın Allah'tan-varsa eğer- geldiğini iddia ederler. Muhammed'in Kuran'ı hazırladığı zamanda Muhammed'in de içinde bulunduğu Arap toplumunun bilimsel konularda cahil olduğu bellidir. Öyle ki, Kuran'dan önce diğer gelişmiş toplumlarca zaten bilinen bilgiler Kuran'da yer alınca ilk müslümanlar ve onları takip eden müslümanlar bu bilgileri yeniymiş gibi sanmışlar ve Kuran'ın insan elinden çıkamayacağına ancak ve ancak Allah'ın sözü olabileceğine kanaat getirerek büyük yanılgıya düşmüşlerdir. Kuran'dan önce yaşamış olan Vikingler dünya akarsuları ve denizleri arasında mekik dokuyarak değişik coğrafi bölgeleri tanıyorlardı. hangi denizin tuzlu, hangi denizin daha az tuzlu suya sahip olduğunu biliyorlardı. Sümerler, Asurlular ve Babilliler büyük şehirler ve medeniyetler kurmuşlardı. Romalılar o muhteşem Roma İmparatorluğpu'nu oluşturmuş, metal ve taş ilemesinin büyük ustalığıyla Roma'yı ve Roma ordusunun silahlarını mühendislik harikası olarak yaratmıştı. Mısırlılar, bugün bile nasıl inşa edildiği tartışılan muhteşem piramitleri mühendislik ve mimarlık bilimlerinin en üst seviyesindeki bilgilerle inşa etmişlerdi. Yine Mısırlılar, Muhammed'den yüzlerce yıl önce ölü insanları mumyalayarak insan bedeninin en bilinmez sanılan sırlarını ortaya çıkarmışlar, insanın üremesinin embriyodan bebek oluşumuna kadar olan safhaları resimlerle açıklar duruma gelmişlerdi. Şimdi de bazı somut örneklere bir göz atalım: YAZININ BİLİNEN İLK ÖRNEĞİ BASRA'DA Bilinen ilk yazı örneği yaklaşık MÖ 3300 tarihinden kalma Basra yakınlarında bulunan Uruk kil tabletleri üzerinde yer alıyor. Yazı bu tarihte bile 700'ün üstünde değişik işarete sahip bütünsel bir sistemdi. İlk tabletler, tahıl, bira ve canlı hayvan gibi malların alışverişine ilişkin kayıtları ya da yazmayı yeni öğrenen yazmanların kullandığı listeleri içeriyordu. 4 BİN YIL ÖNCE BİLEŞİK FAİZ HASABI YAPIYORLARDI Geometri Mısır'da cebir Mezopotamya'da doğdu. Mezopotamyalılar MÖ 2000'lerde olağanüstü bir matematik bilgisine sahiptiler. Çarpma ve ters sayı cetvellerinden başka kare, karekök, küp ve küp kök cetvellerini kullanıyorlar, bileşik faiz hesaplarını yapabiliyorlardı. Pi sayısını bulmuşlardı ve 3.125 olarak uyguluyorlardı. Hesaplarında iki tabanlı logaritma kullanıyorlardı. Klasik matematiğin esaslarını MÖ 700-600'lü yıllarda yaşayan Yunanlı Pisagor ve Tales'ten
1400 yıl önce biliyorlardı. Babilliler, ünlü Pisagor Teoremi'ni, ondan 1400 yıl önce 15 ayrı
çözümde bulmuşlardı. Mezopotamyalıların Tales teoremini Yunanlılardan önce bildiklerini
gösteren bir tablet halen Vatikan'da bulunuyor. Bugün "semavi dinler" olarak adlandırılan Yahudilik, Hristiyanlık ve
Islamiyet'in sanki dünyanın başka yerlerinde insanlar yaşamıyormuş gibi bu
bölgede ortaya çıkmasının nedeni de budur.
Semavi dinler,
eski çok tanrılı Sümer dininin değişmesi ile meydana gelmişlerdir. Kaynak: Hürriyet, 20.04.2003 Ku'ran, Sigara ve Uyuşturucular Günümüzde sigara ve uyuştucuların sağlığa ne kadar zararlı olduğu ispatlanmıştır. Modern toplumlarda, kapalı mekanlarda sigara içmek yasaklanıyor. Sigara ambalajlarının üzerine öldürücü olduğuna dair uyarı ibareleri konuluyor. Uyuşturucu maddelerin kullanımı yasaklanıyor, uyuşturucu içeren ilaçlar özel reçetelerle sayılıyor. Çünkü, tıbben sigara ve uyuşturucu maddelerin sağlık için bir felaket olduğu ispatlanmıştır. Hal böyle iken, Kuran'da, sigara ve uyuşturucu haram edilmemiştir. Domuz etini haksız yere haram eden Kuran, sigara ve uyuşturucuyu haram etmemiştir, yasaklamamıştır. Günde bir bardak içilen kırmızı şarabın sağlığa faydalı olduğu bugün tıbben ispatlanmışken, Kuran, sigara ve uyuşturucuyu haram etmemiştir, yasaklamamıştır. Kuran'ın ne denli "bilimsel(!) olduğu bu örneklerden de görülmektedir. Bu örnekler de göstermektedir ki, Kuran, Allah'ın-varsa eğer- sözleri değil, insan ürünü, Muhammed ve arkadaşlarının hazırlamış olduğu bir kitaptır. |
| Akıldışı ve Bilimdışı Hadislerden Örnekler | İslamiyet ve Deprem | Evrenin Genişlemesi ve Yaratılış Rivayeti |
islamiyet Gerçekleri (yedek link)