Karaburun'da bikini ile denize
giren kıza dinciler saldırdı
Hurriyet 17-08-2006 - 'Vurun kahpeye'
Hurriyet’ten meslektasimiz
Gulden Aydin'la karsilastigimizda tepkiliydi; "Kizinin, İzmir
Karaburun'da, bikini giydigi icin 4 hasemali erkek, 10 tesetturlu mayolu kadinin
saldirisina ugradigini" soyledi.
Anlattiklari dehset vericiydi ve Turkiye'nin nereye
gittiginin acik bir gostergesiydi.
"Onlarin ruhlarinda demokrasi yoktu,
vicdan ve mertlik de..." diyen Gulden Aydin'i dinlerken irkiliyoruz:
"Yillik iznimde, universite
ogrencisi kizim Ceren'le birlikte ablamin İzmir-Karaburun'daki yazlik evine
gittik. İlk iki gun sahaneydi. Cakmacik mevkiindeki koyda yuzerken batik bir
kentin kalintilarini kesfetmistim. Ancak bu koya ablam ve komsulari gelmek
istemiyordu. Uc yildir tesetturlu mayolu kadinlarla hasemali erkekler,
Cakmacik'a geliyor ve mayolu, bikinili kadinlari sozleri ve bakislariyla
rahatsiz ediyorlardi. Her aksam arkalarinda biraktiklari copleri toplamak da
ablam ve komsularina dusuyordu. 9 Agustos Carsamba gunu, yine Cakmacik'a
gitmekte israr ettim. Bana neydi onlarin hasemasindan, tesetturunden. Koca koyda
herkese yer vardi. Hem aramizda yuzlerce metrelik mesafe vardi.
BİKİNİ GİYEN 'PİSLİKLERİ' İSTEMİYORUZ
Ablam, kizim ve komsunun lise ogrencisi
iki kiziyla indik Cakmacik'a... Dini butun grup, kaya golgesinde oturuyordu.
Kizim ve arkadaslari muzik dinleyip kagit oynamaya, ablam golgede uyumaya
basladi. Ben de basligimi, gozlugumu takip anfi tiyatroya benzettigim kalintiya
dogru yuzmeye hazirlaniyordum. Kizimin "Lutfen temizler misiniz" diye
seslendigini duydum. Basimi cevirdigimde bir kadinin alti yasindaki bir kiz
cocugunu 15 metre kadar yakinimiza getirip kakasini yaptirdigini gordum. Bir gun
once de kirli bebek bezini kaya oyuguna birakmislardi. Kadin, uyariya aldiris
etmeden kiz cocugunun elinden tutup gitti. Kizim yine seslendi. "Burasi
herkese acik bir alan. Lutfen o pisligi temizler misiniz?" Hasemali iki
erkek ve arkasindan birkac kadin, bizim bulundugumuz tarafa geldi. Erkeklerden
biri kizima "Sen buranin cevre saglik muduru musun?" dedi. Kalabalik
cogaldi. Ben saskin ve biraz sonra olacaklari aklimin ucuna dahi getirmeden
seyrediyordum. Adamin biri kizimin gogsunu avuclayip bagirmaya basladi.
"Bikini giyen pislikleri istemiyoruz. Gideceksiniz buralardan!" Kizim
gogsunden tutan eli itip "Burasi Turkiye Cumhuriyeti. Tabii bikini
giyecegim. Begenmiyorsaniz İran'a gidin" dedi. Ve pirhanalar gibi hep
birlikte kizimin uzerine abanip didiklemeye basladilar. Tam bir 'Vurun Kahpeye'
romanindaki gibi bir linc harekati basladi. Ben firladim. Kizimi ellerinden
almaya calistim. Siddeti oyle dogal, oyle siradan bir maharetle arz ediyorlardi
ki... Oysa benim yerden bir tas alip atmak aklima bile gelmedi. Ucar gibi
gittim, durun, dedim. O saniye ben de yerde, kizimin uzerindeydim. Kollarimdan
tuttu bir adam, kaldirdi, birkac kadin bana da vurmaya basladi. Dizlerimin bagi
cozuldu, basim dondu, yigildim. Ablam geldi, "Durun, Allah ilah askina ne
yapiyorsunuz? Kardesim gazeteci" dedi. Evet, sihirli ama beni utandiran
sozcuk buydu. Gazeteci! Olmasaydim ne olacakti? Ben mi yoksa onlar mi acizdi?
Elleri havada durdu. Linc halkasi gerileyerek acildi. Kizimin koluna girdik ve
havlusunun uzerine yatirdik.
Tacizci ve sakdirgan kaciyor
Cep telefonu bu koyda cekmiyordu. 156
jandarmayi aramak icin yukariya cikmam gerekiyordu. Liseli komsu kizlariyla
yokusu tirmandik. Ben jandarmayla konusurken kizlar saldirganlara ait uc
otomobilin plakalarinin fotograflarini cektiler. Tam bu sirada kizimi taciz eden
adamla iki kadin 34 HRC 66 plakali otomobile binip kacti. Jandarma, J.Ustcavus
Veli Sadik İsik ile birlikte on dakika icinde geldi. Karaburun Jandarma
Karakolu'na gittigimizde saldirganlarin sayisi dokuza inmisti! Daha sonra olayi
seyredenlerden, saldirganlarin bir kisminin kayaliklarin arkasina dolasarak
kactigini ogrendik. Saldirganlardan iki erkek A.G., M.G. ile iki kadin T.G.,
K.G. sikayetci, besi de tanik oldu. İfadelerinde hepsi de kizim Ceren'in
kendilerine hakaret edip tartakladigini soylediler. 13'e karsi 1!
İTU'lü Docant saldirgani korudu
Tacizci saldirganin kactigi ve İstanbul'daki bir
sirkete ait otomobilin bulunmasi icin israrci oldum. Kizimla birlikte hasemali
tacizci saldirganin eskalini verdik. 40 yaslarinda, kisa boylu, gogus kafesi
genis, ince kollu, beyaz sacli... 36 saat sonra otomobil bulundu. Karaburun C.
Bassavcisi Serkan Beyoglu'nun makaminda yuzlestik. "Buyrun, benim"
diyen kilolu ve daha yasli sahis ile yine kilolu ve yaslica esinin kacaklarla
uzak yakin iliskisi yoktu. Saldirgani gizleyerek sahiplenen ve kanunlari
yaniltmaya calisan bu sahsa, kizimi darp ve taciz etmeyi de ustleniyor musunuz,
diye sordum. Tabii ki reddetti. Savcilik kayitlarindan bu sahsin İTU'de docent
ama TSE Yonetim Kurulu'nda profesor unvanli İ.H.B. oldugunu ogrendim. Diger
saldirganlar Rize-İkizdere ve Samsun-Bafrali'ydi. Hepsi de İstanbul Fatih'te
ikamet ediyorlardi. Uc yildir, Karaburun'da emekli bir baskomisere ait kacak
oldugu iddia edilen bir pansiyonda kaliyorlardi. Adli sureci baslayan bu olayin
sonuna kadar takipcisi olacagim."
Ankara'da haremlik-selamlık ücretsiz belediye otobüs servisi
29.02.2000-Cumhuriyet Gazetesi- Deniz Som, Vaziyet Köşesi'nden...
Ankara'da sabahın erken saatlerinde belediyenin bazı otobüslerinde farklı
bir tablo sergileniyor. Yalnızca öğrenci taşıyan bu otobüslere kızlar ve
erkekler kapılardan biniyor ve otobüslerde kızlar ve erkekler farklı ayrı
yerlerde oturuyor. Öğrencilerin tümü, imam hatip liselerinin önündeki duraklarda
iniyor. Sanki, Ankara Büyükşehir Belediyesi, vakıf yurtlarında kalan imam
hatiplilere özel servis sunuyor ve haremlik-selamlık servisler ücretsiz
yapılıyor.
İstanbul'da Yeniköy Bağlar mevkiinde dinci baskı
ve gürültü kirliliği
29.02.2000-Cumhuriyet Gazetesi- Deniz Som, Vaziyet Köşesi'nden...
Yeni köyde bir cami hoparlörü vatandaşın adı bizde saklı, can güvenliği
olmadığı için açıklanmasını istemiyor:
"İstanbul'da Yeniköy Bağlar mevkiinde son birkaç yıldır inanılmaz bir
gürültü ve dinsel baskı yaşanıyor. Ezan dışında, Cevahir Camisi'nin hoparlörlerinden
sonuna kadar açık sesle verilen karamsar ve korkutucu vaazlar insanların
ruh sağlığını bozacak düzeye ulaşıyor. Bir yıldır şikayet etmediğimiz yer
kalmadı. Cevahir Camisi imamı Muzaffer Uzun, kime istersek şikayet edebileceğimizi
söyledi. Sarıyer Müftüsü, dinimizi sorup müslüman olduğumuzu öğrenince,
zındık olduğumuza karar verdi. İstanbul Müftülüğü'nden Ahmet Arıkan, Abidin
Zeynel Tambağ, Diyanet İşleri başkanlığı'ndan Rüştü İnan ve daha birçok
yetkiliyle görüştük ve her görüşmeden sonra, hoparlörün sesi daha da yükseldi.
2000 yılında Türkiye'nin en büyük kenti İstanbul'un en modern semtlerinden
biri olan Yeniköy'de şeriat manzaraları yaşıyoruz ve sorunu çözemiyoruz.
Ve en acısı, İzmir Karşıyaka'da Mevlana Camisi'nin gürültüsünden şikayet
eden bir arkadaşımızın evi taşlandığı, çocukları dövüldüğü ve mahalleden
taşınmak zorunda kaldığı için laik ve demokratik bir hukuk devletinde kimliğimizi
bile açıklayamıyoruz."
Dubai'de Hamile Kadına Recm Cezası
Cumhuriyet, 29.02.2000
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) şeriat mahkemesi, Endonezya uyruklu
hamile bir kadını zina suçundan taşlanarak öldürülme (recm) cezasına çarptırdı.
Hintli bir adamla zina yapan kadının, evlilikdışı ilişkiyle hamile kaldığı
ve suçunu itiraf ettiği bildirildi.
Taliban, "Anti İslami
Hareket"e yol açan Amerikan tarzı kaküllü saç kesen berberleri toplayıp
hapse atıyor
Sabah. 26.01.2001
AŞIRI dinci Taliban yönetimi altında
bulunan Afganistan'da kaçak olarak gösterilen Titanic filminin ardından
"Leonardo DiCaprio" fırtınası esmeye başladı. Genç Talibanlar,
ünlü oyuncuya özenip saçlarını onunki gibi kaküllü kestirdi. Ancak
gittikleri berberler, yakalanıp önce fişlendiler, sonra hapse atıldılar.
Taliban, öfke kustuğu 28 berbere 7 günlük hapis cezası verdi. Taliban yönetimi
yaptığı açıklamada, saçlarını "Amerikan tarzı" kestiren gençlerin,
ülkede, "Anti İslami Hareket"e yol açtıklarını belirtti.
Sinemalar Kapalı
TALİBAN yönetimi, Afganistan'da 1996'da yönetimi ele geçirdikten sonra ülkeyi
tamamen dıştan soyutladı. Müzik yayınını ve televizyonu yasakladı. Yüzlerini
örtmeyen kadınları, sakallarını kesen erkekleri sokak ortasında dövdürerek
hapse attı. "Batı zehiri" olarak adlandırdıkları sinemaları da
kapattı. Afganistan'daki bu durum İran'ın şimdiki Cumhurbaşkanı Hatemi'den
önceki İran'ı hatırlatıyor. İranlı genç kızların Barbie oyuncak
bebekleri Batı ile olan iletişimlerinin sembolüydü.
Cumhuriyet, 26.01.2001
Kâbil halkı, Taleban'ın din polisinin, saçları Di Caprio stili olan erkeklerin perçemlerini kestiğini belirtiyor. Adını açıklamayan bir berber, ''Artık bu tarz saç kesmeye
korkuyoruz. Zaten gençler de istemeye çekiniyor'' dedi. Kâbilli berber, saçını Di Caprio tarzı kestirmiş olan erkeklerin de artık korkudan saçlarını Taleban'ın askeri
saç stiline uygun olarak düzelttirdiklerini söyledi.
Şeriat hükümlerini uygulayan köktendinci Taleban hareketi, İslama aykırı olduğu gerekçesiyle müzik dinlenmesini, televizyon ve video izlenmesini yasakladı. Kadınlar
yüzlerini de kapatan çarşaf giymek zorunda bırakılırken erkekler de sakal bırakmak zorunda ve gömleklerinin kollarını sıvamaları da yasak. Sokaklarda devriye gezen
Taleban milisleri, İslami kurallara uymayanları sorguya çekiyor, dövüyor ya da hapse atıyor. İnsan ve diğer canlıların fotoğrafları yakılıyor.
Batı'nın ''günahkâr'' kültürünün ülkeye sızmasını önlemeye yönelik sıkı kurallara karşın pek çok kişi evlerinde gizlice video izliyor ya da komşu Pakistan'a geçip
sinemalara gidiyor.
Heykeller Islam'a Aykırı
(Cumhuriyet, 28.02.2001)
Afganistan'da köktendinci Taleban, binlerce yıllık heykeller için yıkım emri verdi
Buda için ölüm fetvası
Dünyanın en büyük Buda'larının da aralarında bulunduğu heykellerin yıkılması kararına tepki yağarken Taleban lideri ''bunun
sadece taşları kırmaktan ibaret bir iş'' olduğunu söyledi.
Dış Haberler Servisi - Köktendinci Taleban yönetiminin Afganistan'daki İslam öncesi döneme ait tüm heykelleri yok etme kararı
pek çok ülkenin tepkisini çekti. Dünyanın önde gelen Budist ülkelerinden Tayland, Taleban'ın, dünyanın en büyük Buda
heykelinin de aralarında bulunduğu heykelleri yok etme kararından büyük üzüntü duyduğunu bildirdi. Taleban ise kendisini
''Bunlar sadece taş'' diye savundu.
Tayland Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Pradap Pibulsonggram , ''Budist olmasa bile Taleban, sadece Buda heykelini yıkmakla
kalmıyor, aynı zamanda ülkesinin en büyük değerlerinden birisini yıkıyor. İnsanlık için bir kayıp'' dedi. Sri Lanka da Taleban'ın
kararına tepki göstererek şaşkınlık ve üzüntüsünü bildirdi. Sri Lanka yönetimi, tarihi iki büyük Buda heykelinin dinamitle ortadan
kaldırılacağını öğrendiklerinde şok geçirdiklerini belirtti. Sri Lanka Devlet Başkanlığı Sekretaryası'nın Genel Direktörü Ariya
Rubaşinge , ''Bu heykellerin dünya mirasının bir parçası olduğunu anlamaları gerek'' diye konuştu. Taleban'ın bu kararı,
Tayland'ın yanı sıra arkeoloji çevrelerinde de büyük tepki toplarken Taleban lideri Molla Muhammed Ömer , ülkedeki tüm
heykelleri imha etme kararını savunarak ''bunun sadece taşları kırmaktan ibaret bir iş'' olduğunu söyledi.
'Heykeller İslama aykırı'
Molla Ömer, Afgan İslam Ajansı'na yaptığı açıklamada, bu heykelleri tutmanın İslama aykırı olduğunu, İslamın bunların imha
edilmesini emrettiğini ileri sürdü. Bazılarının bu heykellere taptıklarını, dua ettiklerini ve yönetim olarak buna izin
vermeyeceklerini söyleyen Molla Ömer, ''Eğer insanlar böyle bir inancın söz konusu olmadığını söylüyorlarsa bize bunları
yıkmaktan başka yapacak bir şey kalmaz'' dedi.
Molla Ömer, bu konuda kendilerine yöneltilen eleştirilerle ilgili olarak da ''İslam dışında hiçbir şey beni ilgilendirmez. Görevim
İslamın emirlerini uygulamak'' diye konuştu ve bu kararı Afgan şeriat mahkemesi ve ulemanın fetvaları ışığında aldığını söyledi.
Afganistan'daki köktendinci Taleban rejimi, önceki gün ülkedeki, dünyanın en büyük Buda heykelinin de aralarında bulunduğu
tüm heykellerin yıkılacağını açıklamıştı.
BM Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü UNESCO da Taleban yönetimine bu kararından vazgeçme çağrısında bulunarak tarihi İpek
Yolu üzerinde bulunan Afganistan'ın, İran, Yunanistan, Hindistan gibi ülkelerle Budizm ve İslamın etkilerini taşıyan eşsiz bir
kültürel mirasa sahip olduğunu bildirmişti.
Taliban'dan genç sevgililere 100 kırbaç ve nikah
22 Mayıs 2001
Kabil - Evlenmeden aşk yaptıkları gerekçesiyle ''suçlu'' bulunan
genç bir çift, başkent Kabil'in en büyük stadyumunda binlerce kişinin
önünde meşru olarak nikahları kıyılmadan önce 100 kırbaçla cezalandırıldı.
Afganistan'da ''bilgeliğin ve saygının simgesi'' 3 yargıç, 2 Taliban
milisi tarafından getirilen Fazıl Rahman isimli üstü çıplak delikanlıyı
kırbaçlamaya başladı.
Genç adam, cellatlarının her vuruşunda kafasını acıyla geriye atarken,
kırbacın her darbesi sessiz stadyumda çınladı.
Kırbaç seansının ortalarında sendelemeye başladıktan sonra genç adamın
3 kere yere yıkılmasına karşın cellatlar, kurbanın vücudunun her tarafını
kırbaçlayarak ''görevlerini'' yerine getirdiler.
Sırası gelen Nadya'ya en azından acısını ve burada olmanın utancını
gizleyebilmesi için yüzünden ayaklarına kadar uzanan bir mavi ''burka''
giydirildi.
Genç kızı futbol sahasının ortasına oturtan ak sakallı cellat yargıçlar,
acımasızca infaza başladılar. Buna karşın cellatların kırbaçlarının
öncekine oranla daha daha yumuşak olduğu dikkati çekti.
Genç çiftin cezaları infaz edildikten sonra, nikahları da kıyıldı.
''Taliban usulü mutlu son''dan sonra izleyiciler stadı terketti.
Islamiyet esaslarına göre (şeriat) yönetilen Afganistan'dan
kaçan bir kadın gazetecinin anlattıkları
Taliban'dan kaçan kadın gazeteci anlatıyor
Afgan gazeteci Fehime, eşi ve çocuklarıyla Taliban'dan Pakistan'a
kaçtı ama kurtulamadı. Taliban kocasını öldürdü, iki kızını kaçırdı.
Taliban kocasını öldürdü. Kocasıyla birlikte kaçırılan iki kızının
akıbeti hálá meçhul. Bu felaketten sonra sağ kalan iki küçük çocuğuyla
ülkeden ülkeye kaçtı. Şimdi Van'da, BM'nin güvencesi altında. Çok
yakında yeni bir geleceğe doğru yola çıkacak.
1971 Kabil doğumlu Fahime Sali ülkesinde tanınmış bir gazeteciydi.
Babası Afgan Telekom'unun kurucusu, ablası pilottu. Sovyet döneminde
Taşkent Devlet Üniversitesi Radyo-Televizyon Bölümü'nü bitirdi, master
yaptı. Şükrullah Emdert de aynı üniversitede hukuk öğrenimi görüyordu.
1990'da okulu bitirir bitirmez evlenip Kabil'e yerleştiler.
Şükrullah, Taliban öncesi savcılığı bırakıp Kültür Bakanlığı'na
bağlı Sansür Kurulu Başkanı olmuştu. Fahime ise Ajans Bahter'de ve
Enis Gazetesi'nde yazıyor, Riyaset-i Akademi Ulum'da hocalık yapıyordu.
Maaşları iyi, mutlu ve umutlu genç bir çifttiler. Ama bir gün herşey
karardı. Şeriatçı Taliban yönetime geldi. Dört çocuğu ve eşiyle Pakistan'a
kaçtı. Taliban'a muhalefeti yazarak sürdürdü. Peşini bırakmadılar.
Evini bastılar, iki kızını, eşini götürdüler. Bir daha evine ayak
bile atamadı, saklandı. Sonra İran'a, ardından Türkiye'ye kadar kaçtı.
Birleşmiş Milletler'e başvurdu.
Şimdi BM'nin verdiği 96 milyon lira aylıkla Van'da yaşıyor. Toprak
damlı, mobilyasız evinde mutlu. Fahime Farsça ve Rusça biliyor. Upuzun
boylu, simsiyah saçlı güzel bir Afgan kadını. Taliban'ı, yaşadıklarını
anlatırken zaman zaman sesi titriyor ama gözyaşlarına izin vermiyor.
Çok gururlu. Onun yerine çevirmenimiz Humeyra ve ben ağlıyoruz.
Şimdi birinci elden, Fahime'nin hayatından düne, bugüne ve geleceğe
kastetmiş, cinnet geçiren bir idelojiye tanık olacağız. Yaşamı tüm
renkleri ve sevinçleriyle yok eden o kapkara zihniyete....
Benim ülkem artık yürüyen ölüler hükümdarlığı
Ve Taliban geldi... Bütün kadınlara ‘‘Evde oturun’’ talimatı geldi.
Radyo ve televizyondan yayın yaptılar: ‘‘Sovyetler'de okuyanların
hepsi dinden çıkmıştır. Kadın erkek bunların hepsini işten çıkardık.’’
Eşim ve ben de bu nedenle işlerimizden atıldık. Evimiz, hayatımız
çok iyiydi. Yılda iki, üç kez tatile giderdik. İki kızım kreşe gidiyordu.
Küçük kızımla oğlumu maalesef Taliban zamanında doğurdum.
Neden ‘‘maalesef’’ diyorsunuz?
- Taliban kürtajı, prezervatifi ve doğum kontrol hapını yasakladığı
için doğurmak zorunda kaldım. Gebeliğimde tanıdık doktorlara başvurdum,
'İki elini keserler' dediler.
Karıkoca işsizdiniz üstelik?
- Eşyalarımızı sattık önce. Üniversite mezunu eşim sokakta sigara
sattı. Sonra sebzecilik yaptı. Karnımızı böyle doyurduk.
Peki ya siz nasıl yaşamaya başladınız?
- Bu geçici hükümettir, yıkılır sanıyordum. Bu nedenle ilk zamanlarda
kendime çader (çarşaf) almadım. Sonra ben de giydim. Cin, şeytan gibi
çıkıyorduk sokağa. Birbirimizi tanıyamıyorduk. Erkekleri tanıyabiliyorduk
sadece. İşten alındığımda depresyona girdim. Karanlık hücreye kapatılmış
kuş gibiydim. Sabah işe gidip akşam eve dönmeye alışmıştım. Zaman
geçsin diye duygularımı, halimi yazmaya başladım. Eşime verdim, kendi
adına yayınlat dedim. Matbaacı, ‘‘sen gazeteci değilsin ki bunları
yazmış olasın’’ diye basmadı. Bütün o yazdıklarım saklı. Ev gezmeleri
bitti. Herkes can güvenliğini düşünüyordu. Nasıl yaşayıp doyacağını,
nasıl ülke dışına çıkacağını... Radyoları ev ev topladılar. Taliban
haberlerini ve din-mezheple ilgili programları yayınlayan televizyona
dokunmadılar.
Arkadaşlarınızla bir araya gelip görüşebiliyor muydunuz olan
biteni?
- Sadece bir kadın arkadaşımla görüşebiliyordum. O da aynen benim
gibi depresyondaydı. BM, ‘‘Kadınları işten almayın, maaşları biz vereceğiz’’
dedi ama Taliban kabul etmedi. Sadece bankalarda birkaç kadın memuru
yerinde tuttular. O da mecburiyetten. Bankadan para çeken kadınlar,
yüzlerini göstermek zorundaydı çünkü.
Kadının çader adabı nasıl denetleniyordu?
- ‘‘Emr bi Maaruf’’ yani dogmaları emredenlerle ‘‘Nehy-i es Münler’’
yani kötülüklerden uzak durmayı emredenler isimli gruplar dolaşıyordu.
Uygun bulmadığı bir davranıştan ötürü kadını olduğu yerde ve istediği
kadar kırbaçlama yetkileri vardı.
Hiç kırbaçlandınız mı?
- Bir gün eşim yanımda değildi. Dükkan sahibiyle konuşuyorduk.
Geldiler. ‘‘Senin mahremin değil, neden bu kadınla konuşuyorsun?’’
dediler. Eğer o görevli bana dokunsaydı sakalını çekecektim. Hiç tahammülüm
yoktu. Hiç konuşmadım, eve gittim.
Kadınlar nasıl cezalandırılıyor?
- Zina ya da hırsızlık yapanın yüzünü karaya boyuyorlar. Siyasi
muhalifleri zina suçlamasıyla recmediyor yani taşlayarak öldürüyorlar.
El arabasıyla bir yandan götürüp bir yandan bağırıyorlar, halkı taş
atmaya davet ediyorlar. Radyodan anonsla recme davet ediyorlar. Genellikle
el arabasının arkasından çocuklar ve serseriler koşar, küfreder. Kadınlar
mutlaka recmediliyor. Erkeklerin elini kesiyorlar.
Hiç tanık oldunuz mu?
- Hiç gitmedim. Dayanamazdım ki. Eşim Şükrullah giderdi. Ama el
arabasına bindirilip götürülenleri çok gördüm. Ojeli bir kızın tırnaklarını
kopardıklarını gözlerimle gördüm.
Taliban kadınlara başka neleri yasakladı?
- Hamamları, terzileri yasakladı. Kadın kuaförleri kapatıldı.
Taliban, erkeğin egemenliği demek. Perdeler bile kalın olacak. Evin
içinin görünmesi de büyük suçtu. Çader topuğa kadar olduğu için çıplak
ayaklar farkediliyor. Çorapsız yakalanan kadınlar, beyaz tenli ve
güzel ayaklıysa daha çok kırbaçlanıyordu. Taliban güzelliğe karşı.
Okula gitmesi gereken genç kızları evlere kapattılar. Terzilik okuluna
bile izin vermediler. Taliban, kadına karşı bir hükümettir.
Erkeklere uygulanan yasaklar nelerdi?
- Erkekler, longi (sarık) ya da külah takmaya mecbur. Eğer saçları
bunun dışında kalıp görünüyorsa, hemen kazınıyor. Sakalı avuçlayıp
ölçüyorlar. Avcun dışına çıkacak uzunlukta değilse dayak ve hapis
cezası var. Ezan sesi duyulduğu an herkes panikle camiye koşuyor.
Abdest var mı yok mu bakmıyorlar. Toplayıp namaza götürüyorlar.
Taliban sizde başka nelere mal oldu? - Mesleğimi özledim herşeyden
önce. Dondurma yiyerek yürümek gibi basit zevklerim bile elimden alınmıştı.
Dondurmayı, o kalın çarşafın altında yemek zorundaydık. Müzik, konser
yasaktı. Taliban, ölümün ta kendisi, yürüyen ölüler hayatıdır. Yaşamı
bilmedikleri için başkalarına yaşamı yasaklıyorlar. Bisikleti ve basketbolu
özledim.
Aydınların durumu ne?
- Aydınlar işsiz, ne yapacağını bilmiyor. Cahiller bu nedenle
daha da mutlu. En çok Afgan halkına zarar verdi. Kadınlara eğitim
yok, eğitim alabilen erkeklerin de eğitim kalitesini yok etti.
....
(Kaynak: Hürriyet, 22.07.2001)
İslam şeriatçışarından Taliban'ın ceza yasaları
Müziği bile haram sayan Taliban'ın yasak ve ceza kitapçığı bulundu. Uçurtma, sakalsız dolaşmak, şarkı söylemek en dikkat çekici yasaklar. Kuzey İttifakı'nın, Afganistan'da yönetimle birlikte birçok kenti ele geçirmesinden sonra,
islam yobazlığının inanılmaz boyutlarını ortaya koyan belgeler bulundu.
İsmail Han tarafından geri alınan Herat Kenti'nde, Taliban tarafından boşaltılan Fazileti Geliştirme ve Ahlakı Koruma Bakanlığı binasında ceza yasalarıyla ilgili ilginç bir kitap bulundu. Taliban Lideri Molla Muhammed Ömer tarafından yürürlüğe konan, Peştun ve Dari dilleriyle kaleme alınan kitap, yaşamı siyah ve beyaz gibi ikiye ayırırken, akla gelen herşeyi yasaklıyordu.
TALİBAN’IN VARLIK NEDENİ
Kitabın önsözünde, şu sözler yazılı: ‘‘Taliban'ın varlığının tek nedeni, ahlákı korumak ve Şeriat'ı yayıp uygulamaktır. Böylece yüce Allah, bizim nimetlerinden faydalanmamızı ve başarılı olmamızı sağlıyor.’’
Bakanlık binasının bodrumunda bir hapishane, ikinci katında da TV, resim gibi el konularak paramparça edilen ‘şeytan işi’ eşyalar sergileniyordu. Aynalı bir tuvalet masası üzerinde bir kadın çıkartması olduğu için parçalanarak cezalandırılmıştı.
DENETİM DİN POLİSİNDE
Yasalara uyup uyulmadığı Taliban'ın din polisince denetleniyordu. Mahkumlara dini sorular yöneltiliyor ve bilenlerin hapis cezaları kısaltılıyordu.
(Bu konuda Türkiye'de islami kesimi temsil eden RP ya da FP iktidarında
sorumlu bakanın yasa teklifi yapmak istediği duyulunca büyük tepki almıştı).
YASAK CENNETİ
Kadın, yüzü açık evden çıkamaz: Evi işaretlenir ve kocası hapse atılır.
Popçu gibi saç kesilemez: Tutuklanır ve kafası sıfır numaraya vurulur.
Namaz saati dükkan açılmaz: Üç günden bir haftaya kadar hapis ve falaka.
Namaza geç kalınmaz: Üç gün hapis. Tekrarı halinde ceza artıyor.
Güvercin yasak: Derhal hapse atılır. Kişi, güvercinler, yok olana kadar hapiste yatar.
Uçurtma satılmaz: Satıcı, üç gün hapisle cezalandırılır.
Kadınlar şarkı söyleyemez: Bir düğün ve kutlama esnasında evde şarkı söyleyen kadınların sesi dışarıdan duyulursa, ev sahibi hapse atılır.
Sakalsız gezilemez: Bir kişinin sakalı öngörülenden kısaysa, bir hafta hapisle cezalandırılır.
Topuklu pabuç giyilemez: Bu tip ayakkabı giyenin kocası hapsedilir. Ayakkabılar imha edilir.
İthal mala sansür: Dış ülkelerden şampuan veya benzeri maddeler geldiğinde, Taliban memurları, kutudaki kadın resimlerinin gözlerini oymakla görevlidir. Mal sahibi de kadın resimlerini siyah bantla bantlar. Aksine davranışın cezası, hapis ve dayaktır.
DOKTORA DOKUNMA YASAĞI
Erkek doktor, eğer bir kadın hastayı muayene etmek zorundaysa, sadece gereken yere bakabilir ve dokunabilir. Kadının diğer yerlerine bakamaz, dokunamaz. Aksi davranış, hapis ve dayakla cezalandırılır.
HARAM LİSTESİNDE YOK YOK
Fotoğraf veya resim, domuz ürünleri, sinema, müzik aletleri, bilardo, satranç, maske, alkol, her türlü kaset, video, TV, seksi çağrıştıran herşey, şarap, istakoz, tırnak cilası, havaifişek, heykel, dikiş katalogları ve yılbaşı kartları.
(Kaynak: gazeteler, 23.11.01)
İran'da Islam devriminden sonra 30 bin mahkum
fetva ile idam edildi
Sabah Gazetesi - 05.02.2001
İran İslam rejimi
liderlerinden Montazeri'nin yeni
kitabında, 1988'de 30
bin mahkumun Humeyni'nin fetvası
üzerine "katledildiği"
yazıyor
Küçük çocuklar
vinçlerle sallandırıldı... Aralarında 13 yaşlarında
olanlar bile vardı.
Ayetullah Humeyni'nin bizzat verdiği emirlerle
İran hapishanelerinde 2
ay süren barbarlıklar ve zulüm
yaşandı... Ve toplam 30
bin kişi idam edildi...
Dehşet veren bu
ifadeler, İran İslam rejimi liderlerinden
Ayetullah Hüseyin Ali
Montazeri'nin yeni kitabında yer alıyor.
Montazeri, "Büyük
Ayetullah Hüseyin Ali Montazeri" adlı
kitabında, 1988 yılında
30 bin mahkumun Humeyni'nin fetvası
üzerine "katledildiğini" yazıyor. Bu
rakam, tüm dünya basınında bomba etkisi yarattı.
Çünkü Montazeri, geçtiğimiz Aralık ayında
internetteki sitesinden yayınladığı anılarında,
idam edilenlerin sayısının 2 bin 800 ile 3
bin arasında olduğunu yazıyordu.
Geçtiğimiz ay gizlice yayınlanan
kitabındaki yeni bilgileri İran dışına kaçırılan
birçok gizli
belgeye dayandıran Montazeri, Humeyni'nin
idam fetvasının, 1988 yılı Ağustos ayında
rejime muhalif Halkın Mücahitleri'nin
faaliyetleri üzerine verildiğini belirtiyor. Irak'ta
bulunan Halkın Mücahitleri, İran rejimine
saldırı başlatınca sinirlenen Humeyni,
yargılanan, hapiste bulunan ya da serbest
bırakılan tüm mücahitlerin toplatılmasını
emretti. Ardından da fetva verdi.
Humeyni, İran-Irak savaşının bitiminden
kısa süre sonra verdiği fetvada şöyle diyor:
"Ülkedeki hapishanelerde bulunan ve halen
münafıklar (mücahitler) için desteklerini
sürdüren mahkumlar Allah'a karşı savaş
açmıştırlar ve hepsinin cezası idamdır." Ve bu
fetva ile mahkumların ve mücahit yanlısı
binlerce kişinin kaderleri, 3 kişilik "ölüm
komitesi"nin ellerine bırakıldı. Komitede,
bir şeriatçı yargıç, Gizli Servis Bakanlığı'ndan
bir temsilci ve bir de savcı bulunuyordu.
İlk iki haftada 3 bin 800 mahkumun idam
edildiğini yazan Montazeri, kitabında şöyle
diyor: "Her idam, Humeyni'nin ağır hasta
olduğu dönemde aşırı sağcılara verilmiş sus
payı olarak görülüyordu."
Aralarında İran'ın "Kartal"ı ünlü Evin
hapishanesinde görevli Kemal Afkami Ardekani'nin
de olduğu birçok cezaevi görevlisi, kısa
süre önce Birleşmiş Milletler'e teslim edilmek
üzere ifade verdi. Ardekani'nin ifadesi,
Montazeri'nin yazdıklarını doğrular nitelikteydi:
"Mahkumları, merkez binanın ortasında
bulunan 14 metre uzunluğundaki koridorda
topluyorlardı. Ve tek bir soru
soruyorlardı, 'Mücahit misin?.."
"Evet" cevabı verenler, binanın önündeki
otoparkın tam karşısındaki alanda vinçlerle
sallandırılıyordu... Sabah 07.30'dan akşam
17.00'ye kadar bir günde 33 kişi asılmıştı.
Mahkumları 3 kamyonun kasasına
doldurdular. 6 vinç onları bekliyordu. Vinçlerin
herbirinden sarkan 5 ya da 6 iple bu
mahkumları astılar. Ara vermeden birini asıp diğerini
aldılar. İki hafta içinde 8 bin kişi böyle
idam edildi. Benzer idamlar ülkenin heryerinde
gerçekleştirildi...
İran'da 35 yaşında kadın taşlanarak öldürüldü (recm)
21.Mayıs.2001
20 Mayıs günü Entekhab gazetesinin bildirdiği habere göre, 35 yaşında
bir İran'lı kadın porno filmlerde rol aldığı için İslam şeriat
mahkemesince ölüme mahkum edildi ve tahran'ın Evin hapishanesinsde
dirseklerine kadar toprağa gömüldükten sonra taşlanarak cezası infaz
edildi. 1996 yılında da bir kadın ile bir erkek zina suçundan dolayı taşlanarak
öldürülmüşlerdi.
İran'da recm cezası uygulanacak erkekler bellerine kadar toprağa gömülüp
taşlanıyorlar. Erkek eğer çıkıp kaçmayı başarırsa serbest kalıyor.
Recm cezasına çarptırılan bir kadın ise, taşlar göğüslerine isabet
etmesin diye daha derine gömülüyor.
İran'da yüksek mahkeme kocasını öldürmekten suçlu bulunan 38 yaşındaki
bir kadının da recm cezasını geçen hafta onayladı.
İran'da dükkânlarda müzik çalınmayacak, köpek satılmayacak,
vitrinlerde manken olmayacak
Molla sokaklara el attı
(Cumhuriyet, 19.08.2001)
**Polis, başkent Tahran'da, 'çürümüş Batı kültürünün yayılmasını
önlemek için' halkın sokaklardaki yaşamına yönelik sert kısıtlamalar
getirdi.
Dış Haberler Servisi - Reformcularla muhafazakârlar arasındaki
gerginliğin sürdüğü İran'da şimdi de ''sokaklardaki ahlaksızlıkları
temizleme kampanyası'' başlatıldı.
Başkent Tahran'da polis, halkın sokaktaki yaşamına yönelik kapsamlı
kısıtlamalar getirdi. İRNA'nın haberine göre, polis tarafından önceki
gün yayımlanan bildiride, ''Çürümüş Batı kültürünün toplumda yayılmasına
karşı polis, bu kültürün propagandasını yapanlara karşı sert önlemler
alacaktır'' denildi. Bütün işyerlerine ve mağazalara dağıtıldığı belirtilen
2 sayfalık bildiride, Batılı film ve müzik yıldızlarının resimlerinin
basılı olduğu giysileri satanların tutuklanacağı belirtildi. Kafe
ve restoranların aşırı makyajlı ve İslami hicab (örtünme) kurallarına
uymayan kadınlara servis yapmaları, alışveriş merkezleri ve mağazaların
''yasak'' şarkılar çalmaları ve bu şarkıların albümlerini satmaları,
mağazaların vitrinlerinde kadın iç çamaşırları ve giysisiz ''kışkırtıcı''
cansız manken sergilemeleri yasaklandı.
Bildiride, alışveriş merkezlerinin ve mağazaların izinli müzikleri
de dışarıdan duyulacak kadar yüksek çalmalarının yasak olduğu belirtildi.
Yasağa uymayanlara ceza
Maymun ve köpek gibi ''haram sayılan'' hayvanların satışı da yasaklandı.
Son yıllarda özellikle gençler arasında köpek ve maymun beslemek çok
yaygınlaşmıştı. Yasaklara uymayan restoran ve mağazaların sahiplerinin
tutuklanacağı ve bu işyerlerinin kapatılacağı ifade edildi.
Bu tür yasaklamalar, 1979 İslam Devrimi'nden sonra yasalaşmıştı
ancak reformcu Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi' nin iktidara gelmesinden
bu yana uygulanmıyordu. Polis, Tahran'dan önce de geçen perşembe günü
kutsal Kum kentinde
''Batı kültürünün yayılmasına karşı'' sert önlemler başlatmıştı. Kum'da
polis tarafından yayımlanan bildiride, ''Batı tarzı saç kesimi olan
erkeklere'' karşı da önlemler alınacağı belirtilirken Batılı film
ve müzik yıldızlarının yanı sıra başı açık, müzik aleti çalan insanlar
ve minyatürlerin basılı olduğu giysilerin giyilmesi de yasaklanmıştı.
Kum'da polis, ayrıca mağaza sahipleri ve çalışanlarının kravat takmalarının
da yasak olduğunu bildirmişti. Polisin Kum ve Tahran'da uygulamaya
başladığı yeni önlemler, son iki ay içinde Tahran'da bazı suçluların
halkın gözleri önünde kırbaçlanması uygulamalarının artmasının ardından
geldi.
Hükümet, kırbaç cezasının halkın önünde yapılmasını eleştirirken
muhafazakâr Yargı Erki Başkanı Ayetullah Mahmud Şahrudi , uygulamaları
savunmuş ve halkın kendilerini desteklediğini ileri sürmüştü. Geçen
haftalarda 200 genç, alkol kullandıkları
gerekçesiyle kırbaçlanmıştı.
İnanılmaz ceza
(Hürriyet, 21.08.2001)
Pakistan'da ‘Hz Muhammed sünnetli miydi?’ diye soran öğrencisine,
‘Peygamber 40 yaşında Müslüman oldu. Kabilelerinde sünnet geleneği
yoktu’ yanıtını veren bir öğretmen, peygambere küfrettiği gerekçesiyle
ölüm cezasına mahkum edildi.
‘Hz Muhammed sünnetsizdi’ diyen Pakistanlı öğretmen idam edilecek
Pakistan'da öğrencilerin sorularını yanıtlarken Hz Muhammed'in sünnetsiz
olabileceğini belirten bir öğretmen, peygambere küfür ettiği gerekçesiyle
idam cezasına çarptırıldı. Kararı temyize götürmeye hazırlanan Dr.
Yunus Şeyh'in kurtulma ihtimalinin fazla olmadığı bildiriliyor. Pakistan'da
her yıl yüzlerce insan dine küfür ettikleri gerekçesiyle tutuklanıyor,
cezaya çarptırılıyor. Dine küfür yasası genellikle azınlıklara uygulanıyor.
Ancak Yeni Delhi'deki bir kolejde psikoloji öğretmenliği yapan Yunus
Şeyh, bu yasa çerçevesinde suçlanan üçüncü Müslüman oldu. Dr. Yunus
Şeyh'i idamın eşiğine getiren olay, bir ders sırasında yaşandı. Öğrencilerden
biri öğretmene, ‘Hz Muhammed sünnetli miydi?’ diye sordu. Öğretmen
‘Hz Muhammed, 40 yaşındayken Müslüman oldu. Kabilelerinde sünnet geleneği
yoktu’ yanıtını verdi. Öğretmen, aynı şekilde koltukaltı kıllarının
temizlenmesinin de yaygın olmadığını ima etti.
Öğrenciler, Dr. Şeyh'in bu sözlerini aşırı dinci öğretmenlere
aktarıp, öğretmenin peygambere küfür etmiş olabileceğini öne sürdüler.
Bir grup aşırı dinci, hemen okulu ve bölge karakolunu çember altına
alarak, Dr. Şeyh'in yargılanmasını, aksi halde binaları ateşe vermekle
tehdit ettiler. Öğretmen, geçen ekim ayında tutuklandı ve geçtiğimiz
günlerde yargılanıp dine küfür ettiği gerekçesiyle idam cezasına çarptırıldı.
Ailesi ise Hz Muhammed ile ilgili söylediklerinin İslamiyet öncesi
dönemle alakalı olduğunu, bu nedenle küfür kapsamına giremeyeceğini
savundu. Öte yandan ülkede sözkonusu küfür yasasının yumuşatılması
gerektiği yolunda tartışmalar sürüyor. Yasayı destekleyenlerin başında
yer alan Dinişleri Bakanı Mahmud Gazi ise bu tür tartışmalara karşı
çıkıyor ve yargıya yansıyan vakaların çoğunun ‘kötü niyet ve kişisel
önyargı’dan kaynaklandığını söylüyor. Pakistan lideri General Pervez
Müşerref, geçen yıl yasanın uygulanmasıyla ilgili değişiklikler yapılmasını
önermişti. Ancak aşırı dincilerin sokaklara dökülüp protesto etmeleri
üzerine bu girişiminden vazgeçmişti.
|