Semavi din adıyla tanınan üç adet önemli din var: Musevilik, Hristiyanlık ve Islamiyet.
Bu üç din de aynı Tanrı'ya (Allah)-varsa eğer- inanır. Ama, nedense, aynı Tanrı (Allah)-varsa eğer-, üç farklı din göndermiştir. Tesadüf(!) bu ya, bu üç din de aynı coğrafi bölgede çıkmıştır. Sanki, dünyanın diğer bölgelerinde yaşayan insanların "malum" Tanrı'ya (Allah)-varsa eğer- inanan bir dine ihtiyaçları yokmuş gibi..
Şu tabloya bakın:
Musevi:
Hıristiyanlara düşman. Çünkü Tevrat'ı reddedip yeni bir dini (İsa dini) benimsediler. Benimsemekle kalmadılar, bu kutsal
kentte hak iddia ediyorlar. Oysa bu topraklar, bu kent Yahudilere vaat edilmiş. Tevrat bunu böyle buyuruyor. Burası
Yahudi kenti ve salt Yahudi kenti.
Müslümanlara düşman. Çünkü Tevrat'ı reddedip yeni bir dini (Muhammed dini) benimsediler. Önceki iki kitabı (Tevrat ve
İncil) ilga ettiklerini açıkladılar. Dahası Yahudi halkına vaat edilmiş bu kutsal topraklardan ve kutsal kentten çekip
gitmiyorlar, zor kullanıyor, suikastlarla, gerilla savaşı ile, ''intifada'' ile direniyorlar.
Hıristiyan:
Yahudilere düşman. Çünkü İsa'yı Romalılara onlar ihbar etti. İsa'nın çarmıha gerilmesinin baş suçlusu Yahudiler.
Müslümanlara düşman. Çünkü o kutsal toprakları -sonradan- Müslüman barbarlar işgal etti ve hâlâ büyük bölümünü ellerinde tutuyorlar. Koskoca Haçlı ordularını geri püskürten, kutsal toprakları kirleten hep onlar.
Müslüman:
Hıristiyanlara düşman. Kılıç zoruyla, Kuran buyruğuyla (cihat) fethettikleri bir kenti onlardan geri almak için taa Avrupalardan kopup gelmiş Haçlı ordularıyla çarpıştılar. O günlerde serpilip boy atan düşmanlık eksilmeksizin -belki
artarak- sürüp gidiyor.
Musevilere düşman. Kılıç zoruyla kazanılmış kutsal kenti (Kudüs) hile ve desise ile geri aldılar. Çağın en ileri teknolojisiyle ve ABD
ve Avrupa'nın Yahudi lobilerinin bitmez tükenmez parasal destekleriyle Müslümanları yendiler. Kenti geri almakla
kalmadılar, şimdi de Müslümanları bu kutsal kentten kovmanın hesapları içindeler. Üstelik onlar varlıklı ve güçlü.
Müslüman Filistinli ise artık yoksul ve çaresiz.
Tarihin ne tuhaf cilvesi. Musa dinine inanmış Yahudi kavmi ile Muhammed ümmeti
Araplar ''amcaoğlu'' . Hepsinin kökü Sami ırkı. Buna Tevrat da tanık, Kuran da. Aynı soyun çocukları, amcaoğulları bugün ölümüne düşman.
Bu durumda, Tanrı (Allah)-varsa eğer- ne yapıyor? Hiç.. Göndermiş farklı dinleri, farklı dinlere inanan farklı fikirlere sahip farklı insanların birbirleriyle didişmesini, hatta savaşmasını seyrediyor..
Ayrıca, Islamiyet kitabı Kuran'daki bilimdışı, şiddete yönelten, ve çelişkili ayetler için de kimi imam/hoca/ilahiyatçı/mümin'in dediğini diğer imam/hoca/ilahiyatçı/mümin yalanlıyor. En basitinden, "İslamiyette kadının örtünmesi şart mı değil mi" konusunda bile islamcılar bir türlü anlaşamıyorlar. Örneğin, Prof.Dr. Zekeriya Beyaz, Kuran'a göre kadının örtünmesinin şart olmadığını ileri sürerken, diğerleri, bunun tersini iddia ediyorlar. Tüm islam ülkelerinde de kadının bilinen çağdışı durumu giyiminde bile açıkça sergileniyor. İslamcılar, kendilerine Kuran'daki çelişkileri ve bilimdışılıkları gösterenlere, "Bunun anlamı böyle değil, sen okudun mu anlamazsın, bilgin yeterli değil, senin okuduğun yanlış tercüme; "falanfilan hoca" nın tefsirini okuyacaksın ki anlayasın " diyorlar.
Tanrı (Allah)-varsa eğer- demiyor ki, "Yeni bir peygamber göndereyim, hem bu peygamber eskilerinden daha bilgili, daha kültürlü olsun, üniversite bitirmiş olsun, dünyanın çeşitli dillerini knuşuyor olsun, bir de yeni kitap göndereyim, ama öyle bir kitap olsun ki tercüme hataları ve farklı anlamlara yol açmamak için, dünyanın tüm dillerine yazdığım bir kitap olsun, insanlar da okusunlar, aynı şeyi anlasınlar.. Hepsi de iyi insan olsunlar, cennetlik olsunlar.. Bu arada şu kötü melek şeytanı da yok edeyim, kullarımı azdırmasın, kötü yola düşürmesin.."
Tanrı (Allah)-varsa eğer-, bunları demiyor. Son peygamberi olduğu iddia edilen Bay Muhammed'i gönderdikten sonra-gönderdiyse eğer- üzerine bir tembellik çökmüş.. Çalışmıyor.. farklı dinleri gönderip-gönderdiyse eğer- insanların birbirine düşman olmasına neden olması yetmiyormuş gibi, önlem de almıyor, bu hatasını tamir etmiyor.
Tanrı'yı (Allah)-varsa eğer- göreve davet ediyorum.
Yoksa, boşuna mı bu istek? Yoksa, Tanrı (Allah) yok mu? Yoksa, bu dinleri Tanrı (Allah) göndermedi mi?
Ayrıca, Allah'ın-varsa eğer- sözü olduğuna inanılan ve 1400 yildir dokunmadigi Kur'an'i yeniden yazmasi gerekiyor... Kuran'da kadinlarin aleyhine olan, kadinlara miras hakkinda yari pay taniyan, kocalari tarafindan dovulmeye yol acan, kocalarinin baska kadinlarla da evlenmesine musaade eden, mahkemelerde erkeklerle esit sahitlik hakki bile vermeyen ayetleri degisitirip, tercume ve "meal" farkiliklarina neden olmasin diye de dunyanin tum dillerine bizzat kendisinin cevirerek Cebrail ile dunyanin tum ulkelerine gondermesi gerekmez mi?
Eger bunu yapmazsa o zaman iki ihtimal var: Ya Allah yok ki bunu yapsin, ya da Kuran Allah'in gonderdigi bir kitap degil, bu nedenle de Kur'an'daki celiskiler, gunumuz etigine uymayan ayetler ve ayetledeki akildisi, bilimdisi ifadelerle ilgilenmiyor...
Gazeteci Sn.Necati Doğru da Allah'a-varsa eğer-
bir dilekçe yazmış:
Allahım Acı Bize!
Ulu Tanrım, ''Kirmetre'' adlı kendi halindeki köşeden bu kısa mektubu sana yazıyorum.
Oku...
Cevabını bekliyorum.
Türkiye'deki ilahiyat profesörleri, mollalar, nefesi keskinler, din araştırmacısıyım diyenler, 3 yaşımdan beri Kuran okuyorum diye övünenler aklımızı aldı.
Tanrım bunlar anlaşamıyor!
Kimisi ''Kuran'da sünnet olmak yok'' diyor. Öbürü ''var...'' diye Arapça ayet okuyor.
Kimisi cennette ''sadece erkeklere huri verilecek, kadınlara bir şey yok'' diyor. Beriki kadınlara da ''erkek huri gılman var'' diyor.
Kimisi ''Kuran'da kurban kesmek yok, Tanrı aciz biri midir ki kendine kurban istesin'' diyor. Beriki; ''Yeni kitap yazdım, açıklıyorum, namaz 5 vakit değil, 3 vakit kılınmalı'' diyor.
Bir başkası; ''Kuran'da Ay'a gitmek, füze yapmak dahil her şey var'' diyor. Öbürü; '' Yaşar Nuri Öztürk 3 yaşından beri Kuran okuyor, o zaman Ay'a gidecek aracı onun bulup keşfetmesi gerekirdi''' diyor.
Bir başkası ''Kıyamet vakti geldi. Hawking adlı İngiliz fizikçisi, Kuran'daki ayette sözü edilen Dabbet-ül-arz'dır'' diyor, öbürü; ''Kuran'da Debbet (kıyamet habercisi, uyarıcı) insan olarak tarif edilmemiştir'' diyor.
Ulu Tanrım acı içindeyiz!
Bunların hangisi doğru!
Senin kitabını hepsi farklı yorumluyor. Bizim gibi Arap milletinden olmadıkları için Arapçayı bilmeyenler de ''ne demek istediğinizi anlayamadığımız için'' bu adamların esiri oluyoruz.
Tanrım, büyük kirlenme var.
Bunu temizle! Ne demek istediğini, hepimizin anlayacağı şekilde, açık seçik olarak Beyoğlu Müftüsü İhsan Özkes 'e bildir. İhsan Özkes, bunların inanç sömürüsü yaptıklarını söylüyor; ''İnanç sömürüsü İslama en büyük engeldir''
diye kitap yazdı.
(Necati Dogru, Cumhuriyet, 24.10.2001)
Hangisi Doğru?
Islamiyet'tebirçok konuda neyin doğru neyin yanlış olduğu hâlâ bilinmiyor ki, günlük hayatta karşılaşılan olaylarda islamiyet konusunda uzman olduğu sanılan kişiler birbirlerine ters görüş bildiriyorlar. Bunun en yeni örneklerinden birisi de ABD'de ortaya çıkan "kadın imam" konusunda görüldü:
Kadın imam tartışması
ABD'de Prof. Amina Vadud'un dün (18.03.2005) New York'ta Cuma namazı kıldırması
din adamları arasında farklı yorumlara yol açtı. Bazı din bilginleri kadınların
erkeklere imamlık yapamayacağını belirtirken, kadının kadınlara imamlık
yapmasında sakınca olmadığı da ifade edildi. İşte din bilgillerinin
konuya ilişkin görüşleri şöyle (Hürriyet 19.03.2005) :
Caiz değil
Eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz: Kadınların erkeklere
namaz kıldırması caiz değildir. Kadınlar kadınlara imamlık yapabilir.
Uygulamada Peygamberimiz'den günümüzü kadar gelen uygulama böyledir. Eğer
dinde yeri olsaydı Peygamberimiz dönemindeki çok mümtaz kadın şahsiyetler
vardı. Sahibilerin kendisinden bilgi aldığı Ayşe gibi Fatma gibi. Onlara
imamlık yaptırılırdı. Hümmü Varaka rivayeti var, ancak bu çok istisnai
bir durumdur.
Sakınca yok
Eski Diyanet İşleri Başkanı Süleyman Ateş: Kadınların kadınlara imamlık
yapmasında görüş ayrılığı yok. Bence bir kadın imamlık yapma şantlarına
haizse, bilgi ve birikimi varsa Cuma Namazı kıldırmasında sakınca
bulunmuyor.
Özel amaçlı
Prof. Dr. Zekeriya Beyaz: İslam'da Cuma Namazı kıldıran kadın örneği
bulunmuyor. Kadınlar kadınlara imamlık yapabilir. Erkeklere yapamazlar.
ABD'de ortaya çıkan bu olay, özel amaçlı bir teşebbüstür, diye düşünüyorum.
Erkeğe zor
Dünyanın en üst düzey İslam alemlerinden sayılan, Mısır'ın başkenti
Kahire'deki El Ezher Camii şeyhi Seyid Tantavi, `Kadının vücudu özeldir.
Kadınlar, kadınlara imamlık yapabilir. Ama erkeklere yaptıklarında, arkasında
namaz kılanların imamlarının vücuduna bakması ve sadece ibadete odaklanması
zorlaşır' dedi.
Kabul olmaz
Ürdün'ün eski din işleri bakanı, Abdülaziz el Hayat ise, `Din büyükleri,
karışık cemaatlere imamlık yapmasına izin vermemiştir. Erkeğin yanında
bile namaz kılamazlar, arkalarında kılmalılar. O namazda bulunan erkeğin
duası kabul olmaz' dedi.
Vakit 21.03.2005
ABD'de bir bayan akademisyenin Cuma namazı kıldırmasının yankıları sürüyor. ABD'de yaşanan
ve Müslümanların gündemine oturtulan kadın imam tartışmalarının Büyük Ortadoğu Projesi'yle
bağlantılı olarak gündeme getirildiği belirtiliyor.
Virginia Üniversitesi profesörü Amine Vedud'un bir kilisede Cuma namazını kıldırmasını
Vakit'e değerlendiren ilahiyatçılar "İslâm'ı sulandırmak istiyorlar. Bu Büyük Ortadoğu Projesi'nin bir parçası. Dini siyasete alet ediyorlar. Bu kadın,
ABD'nin emellerine hizmet etmekle görevli bir ajan olabilir" diyerek tepki gösterdi...
Uzmanlar; ABD'de sıradan Müslümanlar bile ağır baskı ve işkencelere maruz kalırken,
Amine Vedud'a gösterilen bu ilginin oldukça düşündürücü olduğunu söylediler.
ÇELİK: İSLÂM'I YAPISINDAN UZAKLAŞTIRMAK İSTİYORLAR
ABD tarafından medya aracılığıyla Müslümanlara kabul ettirilmeye çalışılan kadınların
erkeklere imamlık yapabileceği düşüncesini "İslâm'ı orijinal yapısından uzaklaştırma
girişimi" olarak değerlendiren Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halil Çelik, Müslümanların bu tür yanlış eğilimlere papuç bırakmamasını istedi.
"Bu, birtakım kötü niyetlilerin İslâm'ı sulandırmak için modernist eğilimlerle İslâm'ı
şekillendirme çabasıdır" diyen Çelik, kadınların erkeklere imam olmasının caiz olmadığını
kaydetti. Çelik şöyle konuştu; "Bayan imameti dört mezhebe göre sadece bayanlara caizdir.
Bayan imametini ileri sürenlerin dayandıkları sadece bir hadis var. Bu hadisin de özel
şartları var. Dolayısıyla bu hadis dayanak olamaz. Dört mezhebe göre baktığımız zaman
bir kadının erkeklere imameti asla caiz değildir. Kadının erkeklere imamlığının caiz
olmaması kadının konumunu küçük düşürmekle bir ilgisi yok. İslâmiyet'te her şey fıtrata
göredir. Bizim dayanağımız kitap ve sünnettir. Buna göre hareket edilmeli."
ÖZTÜRK: BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİNİN PARÇASI
ABD'nin Müslümanlara dayattığı kadın imametini Büyük Ortadoğu Projesinin bir parçası
olarak gördüğünü ifade eden Prof. Dr. Osman Öztürk, İslâm'ın Hıristiyanlığa benzetilmeye
çalışıldığını söyledi. Öztürk, "Müslümanları, yüzyıllar boyu silah ve misyonerlikle
dinlerinden uzaklaştıramadılar. Şimdi İslâm adı altında dinimizi Hıristiyanlaştırmaya
çalışıyorlar. Malesef bizim içimizde de taraftar buluyorlar. Kadının erkeklere imam
olması caiz değil. Bu fıkhi bir meseledir. Biz de onlara ?Niçin kilisede veya havrada
kadınlar ayini yönetmiyor?' diye sormak isteriz... Müslümanların eliyle İslâm'ı beşeri
bir din haline getirmeye çalışıyorlar. Bizim dinimiz Kitabi bir dindir. Şifahî değil.
Biz dinimizi Avrupalılardan öğrenecek değiliz" diye konuştu.
KARAMAN: FEMİNİST AKIMIN DÂVÂSI
Prof. Dr. Hayreddin Karaman da, kadının erkeklere imam olmasını feminist ideolojinin
bir politikası olarakgördüğünü belirtti. Feministlerin dini siyasete alet ettiğini
kaydeden Karaman sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu Müslümanların bir ihtiyacından ortaya
çıkmış bir düşünce değil. Bugün kadına yönelik bir şiddet ve kadınların
hakkını vermemek gibi bir problem varsa, ki vardır. Bu problemler arasında kadına imamlık hakkını vermemek
yoktur. Kadına camide namaz kıldırma hakkı verilmedi diye kadınlar şikâyetçi değil.
Dünyada yüz kadına ?sizin şikâyet nedir?' diye bir soru sorulsa kimse erkeklere imam
olamamaktan şikâyetçi olduğunu söylemez. Dolayısıyla bu problem suni ve uydurma bir
problemdir. Burada kötü bir maksadın olduğu ortada. Dini siyasete alet ediyorlar.
Dünyada feminizm rüzgarının etkilemesi sonucu bir kadın hakları siyaseti ortaya çıktı.
Feminizmin talep ettiği kadın hakları bir dava ve ideolojidir. Bunun bir politikası var.
Bu politikaya birçok şey alet edildiği gibi şimdi de din alet ediliyor. Bu feminizmin uzantısıdır. İslâm'ın dâvâsı değil"