GÜYA BİR MUCİZE! GÜYA İLAHİ BİR CEZA!

Aşağıda görmüş olduğunuz resim ve resim altındaki yazı, islamcı misyonerler tarafından islamiyet propagandası malzemesi olarak kullanılmaktadır:

 

Bu mumya Firavun II Ramses mi?

Bu resim İsrailoğulları'nın başlarındaki zalim Mısır Firavun'u

II. Ramses'in cesedinin resmidir.

Resim, İngiltere - Londra British müzesinde bulunmaktadır.

Süveyş kanalı açılırken denizin kenarında küçük bir tepecikte bulunmuş ve Londra'ya getirilmiştir.

ALLAH (c.c) Resulu Hz. Musa'nın zamanında ilahlık iddasında bulunan Firavun'un ölümünden 3 bin sene geçmesine rağmen ALLAH (c.c), cesedini ibret olması için çürütmemiştir.

Saçlarının bir kısmı halen yerindedir.

Başının bazı azalarının etleri de halen yerlerindedir.

Alın kısmında et kalmamıştır.

Elleri ve ayakları secde eder vaziyettedir.

Dünyada ALLAH (c.c)'a secdesiz başları, ALLAH (c.c) bir gün mutlaka böyle secde etmeye mecbur edecektir!

ALLAH (c.c)'a karşı gelenleri, ALLAH (c.c), ibret olması için cezalandırmaktadır.


Acaba bu iddialar doğru mu?........ 

Hayır!... İşte Gerçek... 

Bu resim, güya II. Ramses’in resmiymiş ve Allah tarafından ceza olsun diye cesedi bu şekilde deniz kıyısında bir bir tepecike gömülüp kendisine inanmayan ve secde etmeyenlere ibret olsun diye çürümeden muhafaza edilmiş.. Bunu da “Allah’ın bir mucizesi” diye takdim ediyorlar..

Bakalım gerçek öyle mi?

Ikinci.Ramses, Mısır'ın 19 hanedanına mensuptur. Bu hanedan MÖ 1293 ve MÖ 1185 yılları arasında hüküm sürmüştür. Muhammed ise Kuran'ı MS 611 yılından sonra hazırlamıştır.

Yani, II Ramses, Kuran'dan neredeyse 1600 yıl önce yaşamış ve ölmüştür. Yazıda da zaten "Firavun"'un 3000 yıl önce öldüğünden söz ediliyor.

Ancak, Yunus Suresi 92 ayet, ikinci Ramses'in ölümünden 1600 sene sonra yazılmasına rağmen "Seni denizden yüksek yere atacağız" diyor.. Zamanlamasında bir çelişki var. .

Bu ayet yazıldığında, II. Ramses zaten 1600 yıl önce ölmüş, mumyalanmış ve mezarına insanlar tarafından gömülmüştü..

Demek ki bu ayette söz edilen kişi bir firavun ve de buy firavun ikinci.Ramses olamaz!

Bilindiği gibi, eski Mısırlılar Muhammed'den 1500-2000 sene önce insan organlarnı çıkarıp mumya yapıyorlardı. Bu yüzden tıp konusunda, anatomi konusunda son derece ileri bilgileri vardı. Dolayısı ile, gebeliğin evrelerini de öğrenmişlerdi. Bilirsiniz, Islamcılar, Kuran'ın "ne kadar da bilimsel" bir kitap olduğunu anlatmak için, Kuran’daki bir ayetin "embriyo"dan söz ettiğini söyleyerek, "O devirde, Muhammed bunu nasıl bilebilirdi? Demek ki Kuran gerçekten Allah’tan inmiş mucize bir kitaptır..” diye iddia ederler. Halbuki Muhammed, kendi hazırlamış olduğu Kuran'a bunun gibi "zaten önceden bilinen bilgiler"i koymuştur.. Bu konuları eski Mısırlılar, Kuran'dan 1500-2000 sene önce keşfetmişlerdi.  

Gelelim diğer önemli bir tespite: Peki ama, yukarıdaki resim sahiden ikinci Ramses’e mi ait?

Hayır!.. Resmi hiç benzemiyor gerçek 2nci Ramses'in mumyasına.. II.Ramses'in tarih kitaplarındaki resmini hatırlayamayanınız varsa, internette bir arama yapsın.. Daha da kolayı bu yazı sonunda vermiş olduğum linklere tıklasınlar.. Ayrıca, ikinci Ramses'in mezarı, yazıda denilenin aksine deniz kıyısındaki bir tepecikte değil, Krallar Vadisi denilen yerde bulunmuştur. Ayette denildiği gibi denizin kıyısındaki bir tepecikte değil. Ayrıca, ikinci Ramses’in mumyası bulunduğunda tahta bir tabut içindeydi..

Krallar Vadisi, Mısır'da firavunların mezarları ve mumyalarının bulunduğu bir yerdir. Mısırlılar ölüleri mumyalarlardı. 

Bununla birlikte, çöldeki mezarlarda bulunan  mumyaların bir kısmı da sıcak ve kuru çöl toprağı sayesinde ölü bedenin suyunu hızla kaybederek kuruması yoluyla oluşmuştur. (Doğal Mumyalanma) 

Nitekim, http://www.touregypt.net/featurestories/mummification.htm adresinde bu konuda açıklamalar bulunmakta ve islami misyonerlerin kullandıkları mumya resmine çok benzer bir resimle durum açıklanmaktadır.

doğal şartlardan mezarında mumya haline gelmiş bir eski Mısırlı  
Çöldeki mezarında doğal şartlardan mumyalaşmış bir eski Mısırlı 

Demek ki, Islamcı misyonerler, mezara kıvrık şekilde konan ve sıcak ve kuru çöl toprağıyla mumyalaşan bir ceset resmini; "Kötü Firavun ikinci Ramses’in Allah tarafından cezalandırılması" kılıfında sunmuşlardır.. Gerçeklere tamamen aykırı bir şekilde...

Ayrıca, bu konuda bizzat British Museum ilgilerine de sorarak kendilerinden bilgi aldım. Onlardan gelen cevapta aynen şöyle diyor:

"This body (EA 32751) is of a naturally mummified male dating to the Late Predynastic period. It comes from Gebelein in the Egyptian Nile Valley. There is no information as to the identity of the man and no reason whatsoever to consider him a Pharaoh. For further information see the publications below. 

The body is so well preserved because it was placed in the grave and covered with sand. The hot dry sand helped to quickly dry out the body before it could decompose.

W.R Dawson and P.H.K. Gray, Catalogue of Egyptian Antiquities in the British Museum. I. Mummies and Human Remains (London 1968), 1, pl. Ia, XXIIa, b. 

Conservation of body:

C. Johnson and B. Wills, 'The conservation of two pre-dynastic Egyptian bodies' in S.C. Watkins and C.E. Brown (eds.), Conservation of Ancient Egyptian materials (London, United Kingdom Institute for Conservation (UKIC), Archaeology Section, 1988) 

A. Rae, 'Dry human and animal remains - their treatment at the British Museum' in K. Spindler et al. (eds.), Human mummies: a global survey of their status and the techniques of conservation, vol. 3: The man in the ice (Wien, Springer, 1996), pp. 33-38" 

Türkçesi:

"Bu (EA 32751) dogal olarak mumyalasmis bir erkek bedenidir.. Mumyanin bir firavuna ait olduguna dair bir isaret yoktur. Mezara konulup, uzerine sicak kuru toprak atilinca ceset curumeden hemen kurumus ve boylece kalmistir. "  (Ve konuyla ilgili yayınların referansını veriyor..)

Tüm bunlardan anlaşılacağı üzere, islami misyonerlerin kullandıkları resim, bir firavuna ait olmayan Mısır'da kendi mezarında bulunan, eski Mısır inançlarına göre çanak çömlek gibi kişisel eşyalarıyla birlikte gömülmüş ama sıcak ve kuru çöl kumu etkisiyle mumyalaşmış herhangi bir doğal mumya resmidir. 

Daha fazla bilgi almak isteyenler için bu  konudaki bazı web sayfalarının adresleri aşağıda verilmiştir. Ziyaret edip bakabilirsiniz, II. Ramses'in mumyasının resmine, mezarının yerine ve mumyanın nasıl bulunduğuna... Doğal mumyaların nasıl oluştuğuna.. Ve, böylece, islami misyonerlerin dediği mi, yoksa bilimcilerin dediği mi doğru diye kontrol edebilirsiniz…

Ayrıca http://www.haber7.com/haber.php?haber_id=122648 adresinde yayinlanan Yeni Şafak gazetesi yazarı Ali Murat Güven'in "Firavun cesedi efsanesi de fos çıktı" başlıklı haberinde de durum açıklanmaktadır. Bu haberden yapılan alıntı sayfa sonunda verilmiştir. 

Aşağıda, Kahire Müzesi'nde sergilenen Firavun ikinci.Ramses'in iki farklı açıdan fotoğraflanmış mumyası görülüyor.

Firavun Ramses II - Kahire Müzesinde

Firavun Ramses II - Kahire Müzesin'de

Not: National Geographic ve Discovery TV kanallarında bu konularla ilgili çok güzel belgeseller yayınlanıyor. Eski Mısır ve Eski Yunan uygarlıklarının arkeolojik buluntuları, mumyalar, evrim teorisinin adım adım ispatlanması, insanlığın doğuşu vb. bir çok örnekleri tarih ve bilim meraklıları bu programlardan öğrenebilirler.

Ikinci Ramses 
http://www.touregypt.net/featurestories/mummification.htm

http://www.fruitofthenile.com/ramses.htm

http://www.kingtutshop.com/freeinfo/ramses.htm
http://www.secker.fsbusiness.co.uk/rameses2.htm
http://www.angelfire.com/journal2/ramsesII/ramsesII.html
Islamiyet'te Firavun niye sevilmez?
 
 

 

Budist Rahibin 75 yıldır çürümeyen cesedi

(Hürriyet 23.12.2004) - Rusya'nın Güney Sibirya bölgesinde 75 yıl önce ölen Budist Lama Daşi-Dorjo'nun çürümeyen bedeninin sırrı çözülemedi. Rus gazetelerine göre, 1852'de dünyaya gelen Dorjo, 1927'de "Lotus Duruşu" adı verilen poizyonda can verdi. 1955'de mezarı ilk açıldığında Daşi-Dorjo'nun bedeni eb ufak değişikliğe uğramamıştı. Son iki yıldır Rus tıp uzmanları bedeni incelemek istedi. Rus adli tıp uzmanı Dr. Viktor Zvagin, "Daşi-Dorjo'nun bedeni canlı bir organizma gibi doku sıvsını kaybetmiyor. Bunun yanısıra eklemler de deformasyona uğramamış. Kol ve bacakları rahatça hareket ettirilebiliyor. Lama'nın bedeninde mumyalanmış olduğuna işaret eden hiçbir kimyasal maddeye rastlanmadı" dedi.. 

İşte size bir örnek daha.. Bu Budist rahip de Allah-varsa eğer- tarafından güya cezalandırılmış mı oluyor? Eğer öyleyse niye kendisinden Kuran'da söz edilmiyor. Hem bu ceset kavruk kuvruk değil, eklemleri hareket eden  çok daha iyi korunmuş bir ceset..

Bu gününüz örneğinden de anlaşılyor ki, bazen doğa şartları (sıcaklık, nem, basınç ve ortamın kimyasal yapısı) organizmaları çürümeden koruyabilir. Bazen de bizzat insanoğlu kendisi cestleri mumyalayabilir. Islamcı misyonerlerişn müslüman olmayanları korkutmak için uydurdukları masalın gerçekdışılığı bir kez daha kanıtlanmış oluyor.


Firavun cesedi efsanesi de fos çıktı 

"Hz. Musâ'yı takip ederken Kızıldeniz'de boğulan firavun" olarak lanse edilen, hattâ Kur'an âyetleri eşliğinde kartpostallara dönüştürülen gizemli ceset gerçekte kime ait? (21 Kasım 2005 16:45) 

1980'li yılların başından bu yana ülkemizeki bazı dinsel cemaatler tarafından "Hz. Musâ ile yandaşlarını takip ederken Kızıldeniz'de boğulan firavun" olarak lanse edilen, hattâ fotoğrafları Kur'an'ın konuyla ilgili âyetleri eşliğinde hediyelik kartpostallara dönüştürülen bu gizemli cesetin gerçekten "firavun" olma ihtimali var mı? 

Yeni Şafak yazarı ve araştırmacı Ali Murat Güven, 80'li ve 90'lı yıllara damgasını vuran dinsel bir söylentinin daha içyüzünü din ve bilimin gerçekleri eşliğinde gün ışığına çıkarıyor. Güven, inanç alanındaki traji-komik söylentilerin en ünlüsü olan "firavun cesedi"nin ardındaki sırrı, Londra'daki dünyaca ünlü British Museum'da çözdü. 

Fotoğrafın ilk ortaya çıkışı 

Konuya yabancı olanlar ya da aslında bilip de sonradan unutanlar var ise hemen açıklayayım: Yüzyılı aşkın bir süredir Londra'daki British Museum'da korunan şu ünlü "bozulmamış ceset"ten söz ediyorum. Hani şu, Kur'an-ı Kerim'deki Yunus Sûresi 90-92. âyetlerin kanıtı olduğu ileri sürülen, ama gerçekte firavunlukla hiçbir ilgisi olmayan, bundan yaklaşık beş bin yıl önce Yukarı Mısır'da yaşamış zavallı bir köylünün mumyasından… 

Sözkonusu cesedi, "firavun" lansmanıyla ilk kez 1980'lerin sonlarına doğru tanıma şerefine nail oldum. Zafer Dergisi'nde yayımlanan malûm fotoğraf ve ondan çoğaltılma kimi dergi haberleri o sıralarda İslâmî kesimde elden ele dolaşıyordu. Günümüzle kıyas kabul etmeyecek düzeydeki o günkü kıt arkeoloji ve tarih bilgimle bile, fotoğrafı görür görmez "Bu işte bir terslik var" demiştim, "Yüce Allah, Yunus Sûresi 90-92 âyetlerinde inançsız Firavun'un cesedini ibret için yüksekçe bir yere atacağını buyuruyor. Oysa, bu cesedin müzede durduğu yer, tipik bir mezar formunda. Eğer bu tesadüfî bir arkelojik buluntu ise çevresindeki bütün bu ıvır zıvırlar, basit toprak kap-kacaklar nedir? Onu düzenli bir mezarda değil de rasgele bir noktada bulmaları gerekmez miydi? Ayrıca, Allah firavunu bir ibret vesilesi olarak koruyacağını söylüyor, ama bu ceset ise en az yüzde 50 oranında çürümüş durumda. 'Bir miktar korunmuş olmak' demek, 'mükemmelen korunmuş olmak'la aynı anlama gelmez. En azından bir 'Allah sözü' olarak aynı anlama gelmez. Ne yani, o hâlde Allah'ın Firavun'u kusursuz biçimde muhafaza etmeye gücü yetmedi de ceset zamanla çürümeye mi başladı?" 

Fakat ben ne düşünürsem düşüneyim nafileydi. Genç dindarlar, ellerinde -kimbilir kim tarafından- British Museum'da çekilmiş olan o eski püskü fotoğrafla çevrelerindeki "imansızlara" tebliğ yapmaya çoktan başlamışlardı bile. Ve fotoğrafın popülaritesi 1990'lı yıllar boyunca katlanarak arttı. 

Mumyayı ilk görüşüm 

"MUCİZE"YE (!) EV SAHİPLİĞİ YAPAN ÜNLÜ MÜZE: Türkiye'de ve İslâm dünyasında gayrıciddi söylentilere yol açan doğal mumya, 1900 yılından bu yana Londra'daki ünlü British Museum'da teşhir ediliyor. 

Yazılı basında geçirdiğim uzun çalışma yıllarından sonra Allah nasip etti ve 1990'ların ortalarında belgesel film yapımcısı oldum. Bu dönemde birçok ülkeyle birlikte yolum birkaç kez İngiltere'ye de düştü. 1997 yılında British Museum'da çekim yaparken, yıllardır kafamı kurcalayan ünlü mumyayı da dünya gözüyle görüp inceleme fırsatım doğacaktı. 

Müze'nin Eski Mısır Eserleri bölümüne geçip "firavun"un teşhir edildiği noktayı bulduğumda, ilk izlenimim derin bir hayâl kırıklığı oldu. Adamımız, piyasada yıllarca dolaşan soluk fotoğrafında göründüğünden çok daha perişan bir hâldeydi. Öyle ki üç kıtada belgesel filmler çekerken farklı kültürlere ait sayısız insan kalıntısı görmüş biri olarak, Peru'nun ünlü Nazca ovasında düzinelercesini yakından incelediğim, hem de bin yılı aşkın süredir açık arazide duran mumyalardan bile daha fazla yıpranmış olduğunu söyleyebilirim. O tarihte British Museum yetkilileriyle ayaküstü yapmış olduğum sohbette kendilerine malûm cesetle ilgili söylentileri anlattığımda, gülerek bana şu karşılığı vermişlerdi: "Müze envanterimizde bunlardan en az on-on beş tane daha kayıtlı. Hepsi de aynı bölgede ve İngiliz arkeologlarca bulunmuş doğal mumyalar. Ne yani, bunların hepsi mi firavun, hepsi mi dinsel mucize? Eğer bu adam kutsal kitaplarda anlatılan firavun olsaydı, onu zaten Müslümanlardan önce Musevîler kutsal bir ziyaretgâh noktası ilan ederlerdi!" 

BU DA PERU-NAZCA MUCİZESİ (!): 

Ali Murat Güven, Latin Amerika ülkelerinden Peru'nun yıl boyunca hemen hiç yağış yüzü görmeyen Nazca bölgesinde, aşırı kuru iklimin yardımıyla oluşan doğal İnka mumyalarından birinin yanında… Uzun süredir açık havada durmalarına karşın, buradaki mumyaların pekçoğunun saçları ve dokularının önemli bir bölümü sıcak nedeniyle korunmuş durumda… 

Doğrusunu söylemek gerekirse, o gün orada bütün hayatını arkeolojiye ve eski Mısır uygarlığına adamış uzmanlarla bu acıklı iddia üzerine daha derin bir muhabbete girip, bir Türk televizyoncusu olarak kendimi iyice madara etmek istemedim. Eğer o tarihte bu fırsatı değerlendirip dinsel duyguları coşturan bir haber yazsaydım, yanına da müzede o mumyayla yan yana çekilmiş, parmağımla zât-ı muhteremi işaret eden bir fotoğrafımı ekleseydim, nihayet ülkeye döndüğümde de bunu bizim manipülasyon yapmaya meyyal gazetelerimizden ya da dergilerimizden birine yayınlanması için verseydim, eminim ki bir sürü dindar insana "Destur ya Rab!" çektirir; dinibütün teyzeleri amcaları evlerinde gazete okurken hüngür hüngür ağlatırdım. Ama böyle bir ucuzluğa asla tenezzül etmedim ve tecrübemi kendime saklamak üzere o gün İngiliz yetkililere verdikleri bilgiler için teşekkür ettim. Sonra da (her nasıl bir ilâhi koruma altındaysa) yarı yarıya çürümüş durumdaki firavunumuza veda ederek müzenin diğer bölümlerindeki çekimlerimle uğraştım. 

Efsane iyice zıvanadan çıkıyor 

GERÇEK RAMSES KAHİRE'DE: 1881 yılında Mısır'daki Krallar Vadisi'nde bulunan ve o tarihten beri de Kahire Müzesi'nde sergilenmekte olan gerçek 2. Ramses mumyası… 

Ama tabiî, aklıselim birileri bu palavraya bilimsel bir ciddiyetle yaklaşıp dur demediği sürece, bizim efsane de ülke çapında yayıldıkça yayıldı. Hem de bir süre sonra işin içine "2. Ramses" iddiası karıştırılarak! Birkaç yıl önce bunu ilk duyduğumda, "Allah'ım, işte şimdi tam cıvıttılar" dedim. Çünkü, Kur'an'da Hz. Musâ'yı takip ederken Kızıldeniz'de sular altında kalıp boğulan kişinin 2. Ramses olabileceğine ilişkin hiçbir ipucu yoktu. Firavun, Kur'an açısından bakıldığında, daha ziyade soyut bir kişilikti, Mısır'daki tanrıtanımazlığı ve despotizmi simgeliyordu, Bu nedenle, Kur'an'daki kişi pekâlâ Hz. Musâ ve Hz. Harun'un dönemlerine denk düşen herhangi bir firavun olabilirdi, ama kesinlikle 2. Ramses değil! Çünkü 2. Ramses, Hititlere karşı giriştiği Kadeş Savaşı gibi askeri ve siyasî eylemlerinden dolayı tarihçilerce son derece iyi tanınan, Hz. Musâ ve Hz. Harun ile kesinlikle dönemdaş olmayan, hayatının başı ve sonu yeterince bilinen, onlardan daha uzak ya da daha yakın döneme ait bir firavundur. En önemlisi de bu hükümdarın mumyası 1881'de Krallar Vadisi'ndeki özel mezarında bulunmuş olup, günümüzde Kahire'deki Mısır Müzesi'nde turistlere on dolar karşılığında teşhir edilmektedir. Ve bu satırların yazarı 1999 yılı Eylül ayında onu da yakından incelemiştir (Sayfada 2. Ramses'in mumyasının da bir fotoğrafını görebilirsiniz.). 

Hâl böyleyken, anlı şanlı din âlimlerimizin kamuoyuna dinsel ve bilimsel açıdan doyurucu bir açıklama yapmamalarının sonucunda, British Museum'daki cesede ilişkin bu acaip iddia günümüze kadar ulaştı; hattâ müminler arası bayramlaşmalarda kullanılan bir de "tebrik kartı"na dönüştü. 

O kartı kitabevinde gördüğümde "Artık yeter" dedim kendi kendime. Ve bundan yaklaşık üç hafta önce Londra'daki British Museum'u aradım. Kendimi tanıtarak mumyanın bilimsel sorumlusu olan kişiyle görüşmek istediğimi bildirdim. Beni İngiltere'nin yetiştirdiği en büyük arkeologlardan biri olan, Eski Mısır uzmanı Derek A. Welsby ile görüştürdüler. Eğer boş bir zamanınızda bu kişinin adını internette sorgularsanız, Eski Mısır konusunda ne düzeyde biriyle temas ettiğimi çok daha iyi anlayabilirsiniz. 

Telefonda beni büyük bir ilgiyle dinleyen Bay Welsby, sorularımı yazılı olarak alıp yazılı olarak yanıtlamak istediğini belirtti. Bunun üzerine ben de konuya ilişkin sorularımı hazırlayıp kendisine gönderdim. Bu ünlü arkeologdan gelen cevabı yan sütunlarda bulabilirsiniz. 

Bundan yaklaşık iki yıl önce dünya sinemalarında Jim Carrey'nin bir komedi filmi gösterime girmişti: "Bruce Almighty" (Kutsal Bruce)… "Allah"ın ünlü siyahi aktör Morgan Freeman tarafından tasvir edilmesinden dolayı İslâm dünyasında büyük tepki toplayan, bizde de sınırlı gösterimi gündeme gelen ve benim de hakkında eleştirel bir haber yaptığım tartışmalı bir filmdi bu. "Bruce Almighty", yaratıcıyı bir fâninin üzerinden tasvir etmeye kalkışmasıyla çok ciddi bir etik hata yapıyordu; ama zaman zaman Freeman'ın ağzından sağlıklı bir dinsel inancın nasıl temellendirilmesi gerektiğine ilişkin kimi anlamlı mesajlar da veriyordu. Yazımızı onlardan biriyle bitirmek istiyorum: 

"Musa Peygamber'in Kızıldenizi'i yarması bir mucizeydi. Ama ondan daha büyük bir mucize ise evini geçindirebilmek için iki ayrı işte birden çalışan yoksul bir annenin, onca derdin arasında fırsat bulup da küçük oğlunu futbol kursuna götürmesidir." 

Arkeolog Derek A. Welsby (British Museum Eski Mısır Eserleri Bölümü Yetkilisi): 

'Firavun olduğuna dair hiçbir kanıt yok' 

Dünyadaki diğer bütün büyük müzelerde olduğu gibi, uluslararası üne sahip British Museum'da da her eser o alanda uzmanlaşmış küratörlere (sergi düzenleyicisi) zimmetlenmiş durumda. Saygın İngiliz arkeologlarından Derek A. Welsby de müze envanterinde EA 32751 kod numarasıyla kayıtlı bulunan bu mumyanın "bilimsel ve idarî hâmisi" konumundaki kişi… 

Bu tartışmalı buluntuya ilişkin olarak Welsby'den aşağıdaki bilgileri aldım: 

"Bana son derece ilginç bir başvuruyla geldiniz. Sizi ve değerli okurlarınızı doyurucu bir biçimde aydınlatmak için elimden geleni yapacağım. Sözünü ettiğiniz 'firavun' iddiasını daha önce de bir kez duymuştum. Ama, bilimsel açıdan ciddiye alınacak bir husus olmadığı için pek de üzerinde durmadım. 

Bu ceset, bizim 'doğal mumya' dediğimiz türden bir arkeolojik buluntudur. Yani, bozulmaması için eski Mısırlı uzmanlar tarafından derisine ve deri altı bölümlerine herhangi bir kimyasal madde sürülmemiştir. Bütün iç organları -kurumakla birlikte- yerli yerindedir. Ancak bu durum onun bir 'mucize' olduğunu kanıtlamaz. Çünkü, gerek bizim müzemizde, gerekse dünyanın diğer pekçok müzesinde bunun gibi daha yüzlerce 'doğal mumya' mevcuttur. Doğal mumyalar, iklim koşullarının uygun olduğu her bölgede kolayca oluşabilirler. Yeni ölmüş biri kuru çöl kumlarında açılan bir mezara uzatılır ve üzeri zaman yitirilmeksizin yine aynı kuru kum ya da toprakla sıkı sıkıya kapatılır. Böylelikle vücuttaki sıvılar yüksek sıcaklıkta kısa süre içinde buharlaşır ve ceset bir tür fosile dönüşür. Benzer görünümlü doğal mumyalara Mısır'ın daha birçok çöllük bölgesinde ve Peru'nun Nazca ovasında da rastlayabilirsiniz. 

Elimdeki resmî kayıtlara göre, Geç Hanedan Öncesi Dönem'e ait olan (M.Ö. 3500-3250 arası) bu ceset, Yukarı Mısır'daki Cebeleyn kasabasında yapılan resmî bir kazıda bulunmuştur. Öncelikle, kazı mahallinin Kızıldeniz'e olan aşırı uzaklığı -ki bu mesafe ortalama 300 km.'dir- bana aktardığınız iddiayı coğrafî açıdan geçersiz kılıyor. 

Öte yandan, aynı kazı sırasında, mezarda cesedin ayrıcalıklı kimliğini ele verecek hiçbir özel takı, giyisi ya da işarete de rastlanmamış. Eski Mısırlılar sevdiklerini gündelik hayatta kullandıkları eşyalarla gömmeyi âdet edinmişlerdi. Altından yapılma gündelik eşya ve mücevherat, bu kültürde bütün asillerin mezarlarında mutlak surette karşılaşacağınız çok önemli sınıfsal göstergelerdir. Bizdeki mumyanın çevresinde gördüğünüz kap-kacak, onun bulunduğu mezardan çıkan orijinal eşyalarıdır. Bunlar ise gayet sıradan, o çağda avamın kullandığı türden toprak malzemelerdir. Eğer ki bu kişi kutsal metinlerde sözü edilen 'lanetlenmiş firavun' ise o halde içi ve çevresi başka insanlarca düzenlenip süslenmiş olan nizamî bir mezarda bulunmasının hiçbir mantığı yok; gelişigüzel bir biçimde bulunması daha akla ve mantığa yatkın olurdu. 

Sözkonusu iddia, cesedin kimliği konusunda daha başka tutarsızlıklar da içeriyor. Bu kişinin 2. Ramses olduğunu ileri sürmek, tarihsel gerçeklerle tam anlamıyla alay etmek demek. Çünkü, Ramses 2'nin mumyalanmış bedeni Mısır'ın Krallar Vadisi'ndeki özel mezarından zaten yıllar önce bilim adamları eliyle çıkarılmıştı ve şu anda da Kahire Müzesi'nde koruma altında bulunuyor. 

Bütün bu gerekçelerin ışığında, gerçekliğini araştırdığınız iddianın hiçbir tarihî ya da bilimsel geçerliliği ve tutarlılığı bulunmadığını bilmenizi isterim. Böyle bir iddiayı destekleyecek en küçük bir bulguya sahip olsaydık, bu mumyayı müzemiz galerilerinde şu anki konumunda değil zaten, çok daha farklı ve görkemli koşullarda sergilerdik." 

 Müslümanlar Firavunu Niye Sevmez? |   Islamiyet Gerçekleri

Islamiyet Gercekleri

Free Web Hosting