Giderek daha çok siyasete bulaştırılmak istenen İslam, ilk olarak Türklere ne şekilde ve hangi şartlarda gelmiştir pek bilinmez, sanki bilinmesi de pek istenmez. Ancak, bir çoğumuzun bilmediği, yada bilmek istemediği bu tarih, en çok bilmemiz gereken konuların başında gelmektedir..
Aşağıdaki döküman tamamen İslami kaynaklardan, Taberi ve Zekeriya Kitapçı gibi İslami tarihçi ve yazarlardan düzenlenerek hazırlanmıştır.
Türklerin ilk Müslümanlaştırılmaları ile ilgili 670 li tarihlere dayanan bilgiler maalesef okullarda bizlere hiçbir zaman verilmemiş, verilen bilgiler ise, Türklerin Müslümanlığa geçişleri kendi istekleri ile olmuş gibi gösterilerek, 740 lara kadar ki tarih atlanarak verilmiştir.
İslam'ın Türklere zorla kabul ettirilmeleri ile ilgili 670 lerden başlayarak 740 lara kadar uzanan tarihin bize okullarda anlatılmamasının nedenlerini, bu kısa tarihi öğrenince biraz daha anlamak mümkün olabilecektir. Şimdi, bu atlanan 70 senelik tarihe bir göz atalım..
Müslüman Arapların Türklere İlk Saldırıları
Seyhun ve Ceyhun nehirleri arasında bulunan bölge tarihi ipek yolu üzerindedir.. Türk beylikleri, bu bölgedeki, Buhara, Semerkant, Talkan, Baykent gibi şehirlerde yerleşmiş yaşıyorlar, deri imal ediyor ve pamukdan kağıt üreterek bunları satıyor ve iyi de para kazanıyorlardı.. Bu üretimlerinin yanı sıra Altın madenleri çalıştırıyorlardı..Özellikle adı zengin şehir manasına gelen, Semerkant’ın zenginliğinin o devirde dillere destan olduğu söylenir.. Bu zenginlik ötedenberi Talancı Arapların iştahını kabartıyorduysa da, Türklerden çekiniyorlar ve araya sınır olarak koydukları Ceyhun nehrini geçmeye pek cesaret edemiyorlardı.. Çünkü daha önce Halife Osman zamanında, Muhammed bin Cerir komutasındaki Araplar İslamı yayma bahanesiyle oraları talan etmek için 2700 kişilik bir ordu ile Fergane’ye kadar girdiysede Türkler tarafından yok edilmişlerdi.. Ancak daha sonraları Muaviye tarafından, Ceyhun nehrinin altında kalan Horasan’ın tamamiyla işgal edilmesi ile o bölgede ilk Araplaştırma ve İslamlaştırma girişimleri başlamış oldu..
Buhara'nın Talan Edilmesi
Horasan’ın kendileri tarafından tamamen işgal edilmesinden cesaret alan Araplar, Muaviye’nin ilk Horasan valisi olan, Ubeydullah bin Ziyad 673 yılında bu sefer ilkinden çok daha kalabalık 24000 kişilik bir ordu ile Ceyhun nehrini geçerek Kibac Hatun yönetimindeki Buhara’yı kuşatır. Kibac Hatun diğer Türk beyliklerinden yardım istersede bu yardım kendisine gelmez ve Araplar verdikleri kayıplardan dolayı Buhara’yı işgal edemezlersede tam anlamıyla talan ederler.. Daha sonra, Muaviye’nin ikinci Horasan Valisi, Halife Osman’ın oğlu Said’de Buhara’ya saldırmaya hazırlanır.. Kendisine diğer Türk Beyliklerinden yardım gelmeyeceğini anlayan Kibac Hatun, Said’le anlaşma yapmak zorunda kalır.. Bu anlaşmaya göre, Kibac Hatun, Said’e diğer Türk Beyliklerine yapacağı saldırılarda önüne çıkmayacağına dair güvence ve bu güvencenin teminatı olarak da Buhara’daki Türk asilzadelerinden rehinler verir.. ( Bu sayı kimi tarihcilere göre 50 kimine göre de 80’ dir... ) Bu anlaşmanın verdiği rahatlıkla Said, zenginliğini öteden beri duyduğu Semerkant’a saldırır.. Semerkant’ı baştan aşağı talan eder ve topladığı binlerce Türk gencini, köle pazarlarında satmak için Horasan’a getirir.. Said daha sonra Kibac Hatun’dan aldığı 80 kadar rehine tarafından bir punduna getirilmiş ve hançerlenerek öldürülmüştü....( Said’i öldürdükten sonra dağa kaçmayı başaran rehinlerin orada açlıktan öldüğü söylenir ) Said’den sonra, Horasan Valisi Salim bin Ziyad olur. Horasan’da Muaviye’nin oğlu Yezid’e bağlıdır.. Ziyad’da ayni şekilde 680 yılında Türkleri İslamlaştırmak ve şehirlerini talan etmek için saldırır fakat püskürtülerek geri çekilirler.. Bu sefer, kendi orduları Türkler tarafından talan edilerek silahları alınır.. Daha sonra Araplar daha güçlü bir orduyla tekrar saldırır ve Türkleri gene talan ederler.. Bu talandan her Arap 2400 dirhem alır.. ( Bir kölenin satış fiyatı 300 ile 500 dirhem arasında olduğu düşünülürse, bu durumda aldıkları ganimet adam başına 7 veya 8 köleye eş değerdedir..)
Haccac ve Rutbil
İslam’da ilk asimilasyon 685 yılında Abdülmelik ile başlar.. Abdülmelik, etrafını İslamlaştırmaya adı İslam tarihine kandökücü zalim olan Haccac’ı kendisine yardımcı seçerek başlar.. Abdülmelik önce civar halkların dillerini Arapçalaştırdı.. Harac karşılığı önceden bazı hakları kabul edilmiş olan gayri müslimlerin bütün haklarını geri aldı.. Bu arada Haccac’ı Irak genel valiliğine atadı.. Haccac’ın Irak’a genel vali atanmasından sonra Türklerin kaderinde ilk köklü değişikler başlamış oldu.. Haccac ilk olarak Ubeydullah ibni Ebi Bekri’yi Sicistan’a, Muhalleb ibni Ebi Sufra’yi da Horasan’a vali yapar.. O tarihte, Sicistan’ın Türk Hükümdarı Rutbil’dir ve Araplara vergi vermektedir.. Haccac, bununla yetinmez ve Ubeydullah’ı Rutbil’in üzerine göndererek ondan tam olarak teslim olmasını ister.. Rutbil önce bu teklifi kabul etmek istemez.. Bunun üzerine Ubeydullah Rutbil’in üzerine yürür.. Rutbil 18 fersah geriye çekilerek Ubeydullah ve ordusunu kuşatma altına alır..Ubeydullah, Rutbil’den kurtulmak için 700000 dirhem teklif ederse de Rutbil kabul etmeyerek Arap ordusunu büyük bir bozguna uğratır.. Buna çok kızan Haccac 40000 kişilik büyük bir ordu toparlayarak, Abdurrahman ibn Esas komutasında Rutbil’in üzerine gönderir.. Rutbil’i yenemiyeceğini anlayan Esas, bu sefer onunla anlaşır.. Bu olay karşısında çılgına dönen Haccac, Esas’ı yakalatmak üzere bir birlik gönderirse de, Esas’ın ordusu bu birliği yenilgiye uğratır ve geri kalanları da Basra’ya kadar sürer. Ancak burada yenilen Esas’ın ordusu dağılır ve Esas Rutbil’e sığınır.. Bunun üzerine Haccac, Esas’ı kendisine vermesi için Rutbil’i tehdit eder.. Vermediği taktirde çok büyük bir ordu ile üzerine yürüyeceğini ve bütün Türk şehirlerini harap edeceğini, verirse de kendisinden 7 sene hiç vergi almayacağını söyler.. Türk şehirlerinin tekrar bir savaşa girmesini istemeyen Rutbil, 7 sene haraçtan muaf tutulacağını da düşünerek Haccac’ın bu teklifini kabul eder ve Esas ve yakınlarını Haccac’a teslim eder.. Ancak, Rutbil Haccac’a güvenmekle hata yaptığını daha sonra anlayacaktır.. Haccac Rutbil’den Esas’ı teslim aldıktan sonra derhal yeni bir ordu düzenleyerek 699 yılında Muhelleb bin Ebi Sufyan komutasında Türk şehirlerinin üzerine gönderir.. Hocente, Kes, Sogd ve Nesef’i ele geçirirsede Türkler direnirler.. Horasan valiliğine Muhelleb’in oğlu Yezid gelir.. Yezid ibni Muhelleb’de Türk şehirlerini talan eder.Yezid’in savaşçıları, Harzem’den ele geçirdiği Türkleri boyunlarına damga vurarak köle pazarlarında satarlar.. Bu tarihlerde, Araplar Türklerin yurtlarını devamlı olarak istila edip şehirlerini talan ettilersede kalıcı bir üstünlük sağlayamamışlar, elde ettikleri yerleri sonunda tekrar Türlere geri vermek zorunda kalmışlardı..
Kuteybe ibni Müslim
705 yılında Abdülmelik öldüğünde
yerine oğlu Velid geçer.. Ve Türk tarihini önemli şekilde etkileyecek olay,
Kuteybe ibni Müslim’in Horasan’a vali atanması olur.. Bu zamana kadar kalıcı
bir başarı elde edemeyen Araplar onun zamanında Türk yurtlarında kalıcı
başarılar elde etmişlerdir.
Türklerin gerçek anlamda
kılıç zoru ile Müslümanlaştırılmaya başlamaları Kuteybe zamanında olmuştur..Vali
olduğu andan itibaren, Türk Beyliklerinin toptan işgal edilerek İslamlaştırılması
için çok güçlü bir ordu kurmaya başlar.. Merv’de askerleri toplayarak,
Allah kendi dininin aziz olmasi için size bu toprakları helal kıldı der..
Sanki, Bakara suresi 193’ü .... “Yalnız Allah dini kalana kadar
onlarla savaşın...” yada “8.Enfal /.39’u “din tamamen Allah'ın
oluncaya kadar onlarla savaşın!” . ayetlerini savaşçılarına hatırlatarak
Arap ordusunu Türklerin üzerine sürer.. Kuteybe ilk olarak Baykent’i kuşatır..
Diğer Beyliklerden Türk Savaşçılar Baykent’in savunmasına yardıma gelirler..
İki ay süren bir savaş olur. Kuteybe tam bir zafer kazanamazsa da, Türkleri
haraca bağlayan bir anlaşma yapmaya zorlar.. Şehir yıkımdan kurtulur ama,
şehre giren Araplar anlaşmaya rağmen şehrin bir kısmını yağmalarlar ve
şehirden ayrılırlarken arkalarında bir de askeri garnizon bırakırlar..
Başlarına gelecekleri anlayan Türkler ayaklanmaya başlarlar ve kendi aralarında
silahlanarak karşı bir mücahit birliği kurarlar, Baykent’de karışıklıklar
başlar.. Bunun üzerine Kuteybe Baykent’e tekrar gelerek nekadar silahlanan
Türk varsa hepsini öldürtür.. Kadınları ve çocukları esir alır ve şehri
tekrar baştan aşağı yağmalar..
Taberi’nin anlatımlarına göre, Kuteybe’nin aldığı ganimetlerin haddi hesabı yoktur.. Taberi, bütün Horasan’ı işgal ettiklerinde dahi bu kadar ganimet toplayamadıklarını söyler..
Şehrin yağmasından sonra, daha önce Horasan’da Merv’e getirilmiş olan Arap aileleri, Merv’den getirilerek Baykent’e yerleştirilir.. Muhafız birlikleri oluşturulur.. Valilik den vergi tahsildarlığına kadar bütün denetim organları Araplar’dan oluşturulur.. Türklerin Budist ve Zerdüşt inançlarını simgeleyen bütün heykeller toplatılır, taş olanlar kırılır, altın olanlar eritilerek ganimet olarak Araplar tarafından alınır.. Bunlar, Enfal suresinde yazdığı gibi, sanki Araplara Allah’ın verdiği ganimetlerdir.. Daha sonra esir edilen kadın ve çocuklar kocalarına ve babalarına geri satılır.. Müslümanlar, Baykentli Türklerin neleri var neleri yoksa almışlar, şehrin onarımı da gene Türklere kalmıştır..Bundan sonra sıra gelir Buhara’nın tamamen işgal edilip Müslümanlaştırılmasına..
Buhara'nın Tekrar Kuşatılması ve İlk Türk Katliamı
Kuteybe Merv’de büyük bir
hazırlık yapar.. Bu arada Vardana ve Buhara beylikleri
arasında çatışmalar vardır.. Müslümanlara karşı mücadele etmek için bu
çatışmalar derhal durdurulur ve Vardan Hudat, Kuteybe’ye karşı Türklerin
başına geçer.. Kuteybe önce, Numiskent
ve Ramitan’a saldırır ve buraları kolayca istila eder.. Demirkapı önlerinde
Vardan’la çarpışırlar.. Vardan savaşı kaybeder ve Buhara’ya doğru çekilir..
Ancak Kuteybe’de, savaştan yorgun düştüğü için Buhara’yı alamadan Merv’e
geri döner.. Haccac bunu başarısızlık
olarak kabul eder ve, Buhara’yı mutlaka almasi için Kuteybe’ye emir verir..Kuteybe
büyük bir hazırlık yaparak bir sene sonra tekrar Buhara’yı kuşatır.. Türkler
direnir ve Kuteybe başarılı olamaz, ordusu dağılmaya başlar.. Bunun üzerine
Kuteybe her bir Türk başı için askerlerine 100 dirhem vaad eder.. Para
hırsı ile gayrete gelen Araplar, şehri istila ederler..Bütün direnen Türkler
kılıçtan geçirilerek tam bir katliam yapılır, Araplar Türk kadınlarına
tecavüz ederler, beğendikleri kadınları ya cariye olarak kullanmak yada
köle pazarında satmak üzere alıkoyarlar.. Erkeklerden de binlerce kişiyi
köle olarak satmak üzere beraberlerinde götürürler.. Araplardan oluşan
yeni bir idari kurumlaşma yapılır.. Diğer beyliklerden tepkiler gelmeye
başlayınca da, Buhara Melikesi Hatun’un
oğlu Tuğ Sad kukla hükümdar yapılır.. Tuğ Sad tarihe hain bir işbirlikçi
olarak geçer.. Daha sonrada Müslüman olarak oğluna da, efendisi Kuteybe’nin
ismini vererek bağlılığını kanıtlar.. Etkili bir kolonizasyon yapmak
isteyen Kuteybe bunun için öncelikle yerli halkı İslamlaştırmaya başlar..
Buhara halkı önceleri Müslüman olmuş gibi görünselerde bu dini kabul etmek
istemezler..Kuteybe Türklerin aslında Müslüman olmadıklarını, evlerinde
İslami kuralları tatbik etmediklerini anlar ve yeni bir yöntem geliştirir..Bu
yönteme göre Türkler evlerini Araplarla paylaşmak zorunda bırakılırlar
ve bu şekilde bire bir kontrol altına alınırlar.. İslami kurallara uymayanlar
ise ağır cezalara uğratılırlar..
( Bugün, bazı İslami yazarlar
bu getirilen tedbirlerin İslam'ın Türkler tarafından kabul edilmesinde
çok yarar sağladığını açıkca ifade ederler..Bu yaklaşım da
üzerinde
düşünülmesi gereken bir konudur.. )
Kuteybe’nin bu zorlamaları
karşısında, halkdan bazı direnişçiler çıkar.. Gizlice silahlanırlar..Bu
durum karşısında Araplar camiye dahi silahsız gidemez olurlar..Kuteybe
baskıları arttırır, kendi aralarında örgütleşen Türkleri yakalattırıp öldürtür..
Bu arada yeni vergi yasaları getirir.. Yerli halk, halifeye senede 200000
dirhem, Horasan valisi Haccac’a da 10000 dirhem vergi ödemeye mecbur bırakılır..
Bunun dışında Arap askerlerinin atlarına yem temin etmeye, oraya getirilip
yerleştirilen Arap ailelerine odun temin etmeye ve onlara tahsis edilen
arazilerde çalışmaya mecbur bırakılırlar.. Kadınlar, kızlar Araplara cariye
yapılırlar.. Buhara Türkleri bu yıllarda dünyadaki çok az milletin yaşadığı
vahşeti ve ızdırabı yaşar.. Kuteybe’nin getirip Türk evlerine yerleştirdiği
Arap’lar, Türklerin o zamana kadar yaptıkları bütün birikimlerinin üzerine
konarlar, Türklerin tarlalarını alır ve Türkleri o tarlalarda çalıştırırlar..
İste Tek din İslam oluncaya kadar savaşın diyen ayet, Arapları Türklerin
sırtından geçimlerini sağlayacak ortamı yaratmıştır..Allah dini dedikleri
İslam, Ahzab Suresi / 50 de olduğu gibi, savaşta gasp edilen Türk kızlarınıda
ganimet olarak görür, ve Araplara cariye olmalarını helal kılar..Cuma namazı
zorunlu hale getirilir.. Genede Türkerden rağbet görmez. Bunun üzerine
Kuteybe, namaza gelenlere 2 dirhem vaad ederek önce fakirler üzerinde İslamın
etkili olmasını temine çalışır.. Bu uygulama nispeten başarılı olur.. Fakir
halktan para için camiye gidenler olur..
1. Büyük Katliam ( Talkan Katliamı )
Buhara’da olanlar diğer Türk
Beyliklerinde de etkilerini gösterir.. Aynı şeylerin kendi başlarına geleceğinden
korkmaktadırlar.. Sogd meliki Neyzek Tarhan şehrinin yıkıma uğramaması
için Kuteybe ile anlaşmak zorunda kalır.. Bu anlaşmaya göre Tarhan haraç
verecek ve tarafsız kalacaktır.. Ancak bu tarafsız kalmalar ve Türklerin
birleşememeleri Arapların işlerini kolaylaştırmış ve Türk beyliklerini
istedikleri gibi istila edip talan etmişlerdir.. İlk olarak saldırıya uğrayan
Kibac Hatun’a diğer beyliklerden yardım gelmeyince, o yardımı esirgeyenler
aynı akibete uğramışlardır.. Bu olaylarda
Türklerin belli bir şekilde organize olamamaları da onların Araplar tarafından
istila edilmelerini kolaylaştırmıştır.. Neyzek Tarhan daha sonra Kuteybe
ile yaptiğı anlaşmada hatalı olduğunu ve bu anlaşmanın kendisine hiçbir
güvence getirmeyeceği gibi diğer Türk
Beylerine de ihanet etmiş olacağını anlar.. Tohoristan’a dönerek bütün
Türk Beyliklerine birer mektup yazar ve onları ortak bir direnişe girmeleri
için uyarmaya çalışır.. İlk olumlu yanıt Talkan meliki Sehrek’den gelir..Tarhan’ın
planlarını öğrenen Kuteybe, buna karşılık Belh şehrinde hazırlık yaparak,
baharda büyük bir ordu ile Talkan şehrine doğru yürür.. O ana kadar bir
direniş hazırlığı yapamayan Talkan şehri meliki Sehrek, Kuteybe’nin gelişinden
önce şehri terkeder.. Şehre hiç savaşmadan
giren Kuteybe’nin adamları şehirde eli kılıç tutabilen nekadar erkek varsa
hepsini kılıçtan geçirirler.. Bu katliam o zamana kadar yapılanların en
büyüğüdür.. Kuteybe bu katliamı diğer beyliklere ibret olması için yapar..
Kuteybe’nin askerleri öldürebildikleri
kadar öldürürler, geri kalanları da, Talkan yolu üzerindeki ağaçlara asarlar..
Bu yolun 4 fersah ( 24 Km.) mesafelik
bölümü Türklerin ağaçlara asılan cesetleri ile doludur.. Talkan katliamı
tarihe, Arapların o güne kadar yaptıkları katliamların en büyüğü olarak
geçmiştir.. Halk, Müslüman Araplarla savaşmadığı halde, Kuteybe ve askerleri
sırf diğerlerine örnek olsun diye 40.000 kadar kişiyi kılıçtan geçirmiş,
ağaçlara asmıştır.. bütün bunlar hep İslam adına yapılmıştır..
Kuteybe, Talkan katliamından
sonra Suman’a girer.. erkeklerin pek çoğunu öldürterek, kadınlarını ve
kızlarını cariye olarak alıkoyar.. Daha sonra Kes ve Nesef’de aynı şeyleri
yapar.. Erkekler öldürülür, Türk kadın ve kızları utanç verici bir şekilde
Araplara cariye olurlar.. Daha sonra
Faryab’a yönelir ve Faryab’ın teslim olmasını ister.. Faryab halkı başlarına
gelecekleri bildiklerinden teslim olmaya yanaşmazlar.. Erkekleri dövüşerek
ölürler.. Bütün şehir yakılır.. Araplar bu şehre yakılmış şehir anlamında
Muhtereka derler.. Kuteybe, Faryab’dan
sonra, Tarhan’ın çekildiği kale Bazgis’i kuşatır.. 2 ay süreyle devamlı
olarak buraya saldırır fakat bir sonuç elde edemez.. Bu arada kış yaklaşır..Kuteybe’nin
kışın savaşacak gücü yoktur ancak, kale içindeki Türklerin de yiyecekleri
bitmiştir.. Her iki tarafta savaşın kendileri için kaybedildiğini düşünür..
Kuteybe son olarak bir hileye baş vurur.. Tarhan’ın yanına Muhammed bin
Selim adındaki adamını gönderir.. Muhammed ibni Selim Tarhan’ın teslim
olması durumunda kendisine hiç bir şekilde zarar gelmeyeceği güvencesini
verir.. Kalenin açlık içinde olmasından dolayı Tarhan’ın Kuteybe’nin teklifini
kabul etmesinden başka yapılacak bir şeyi yoktur.. Komutanları ile görüşüp
teklifi kabul ederler.. Silahlarını teslim ederek kaleden çıkarlar..
Tarhan kaleden çıkar çıkmaz yakalanır, etrafı hendek açılmış bir çadırda
zincire vurulur..Kuteybe bu arada Tarhan’ı hemen öldürmez.. Haccac’a haber
göndererek ne yapacağını sorar.. Haccac Tarhan için, “ O bir Müslüman düşmanıdır
hiç aman vermeden öldür” der.. Kuteybe
önce Tarhan’ın iki oğlunu, Tarhan’ın ve toplanan halkın gözü önünde öldürtür..
Arkasından 700 kadar Türk savaşçısının başlarını gene Tarhan’ın ve halkın
gözü önünde kestirir.. Tarhan’ı da bizzat kendisi öldürür.. Bütün kesilen
başlar Haccac’a gönderilir.. Kuteybe
sanki Kuran’daki ayetleri yerine getirmiştir..
9 Tevbe. 123. Ey iman edenler! Kâfirlerden yakınınızda olanlara karşı savaşın ve onlar (savaş anında) sizde bir sertlik bulsunlar. Bilin ki, Allah sakınanlarla beraberdir.
Tarhan’ın öldürülmesinden sonra, Kuteybe, Aral Gölü’nün altında bulunan Harzem bölgesine yürür.. Harzem’de Caygan ile Havarizat arasında taht kavgası vardır.. Kuteybe Caygan’la işbirliği yapar.. Önce Havarizat ile etrafındakileri öldürtür.. Arkasından Camhud melikini yenerek 4000 civarında esir alırlar.. Ancak, daha sonra bunlar Kuteybe’nin emri üzerine öldürülürler..
Bu olay, Ziya Kitapçı'nın,
İslam Tarihi ve Türkler adlı kitabında
aynen şöyle anlatılır ;
Bu harblerden birinde, et-Taberi'nin bütün tafsilatı
ile anlattığına göre, bir defasında
Abdurrahman b. Müslim, Kuteybe'ye, 4000 esirle gelmişti. Kuteybe, Abdurrahman'ın
böyle kalabalık Türk esirleri ile geldiğini görünce hemen tahtının çıkarılmasını
ve bir meydana kurulmasını istedi. Tahtının üzerine mağruru bir eda ile
oturan Kuteybe, bu Türk esirlerinden bin tanesini sağına, bin tanesini
soluna, bin tanesini arkasına ve bin tanesinide önüne dizilmelerini söylemiş
ve sonrada Arap askerlerine dönerek yalın kılıç bu Türklerin kafalarının
koparılmasını emretmiştir. Cebbar,
zorba, insafsız Arap komutanının etrafının bir anda bu Türklerin kafa kol
ve gövdeleri ile bir kan gölü haline geldiğinden hiç kimsenin şüphesi olmamalıdır.
Bu harblerde öldürülen Türklerin haddi hesabı yoktu. Nitekim bu vahşetten
adeta gururlanan bir Arap şairi Kaah el-Aşkari şöyle haykırmıştır,
Kazah ve Facfac önlerinde korkudan birbirlerine sarılmış zavallı Türkleri öldürdüğünüz geceleri hele bir hatırlayınız.
Herkesi kılıçtan geçirdiniz. Sadece ata dahi binmeyecek yaşta küçük çocuklar kaldı. Binenlerde o hırçın atların sırtında sanki bir yük gibiydiler. ( Sayfa 314 )
Harzem’de ayaklanan halk, Kuteybe ile işbirliği yaptığı için Caygan’ı öldürür..Bunun üzerine, Kuteybe bütün Harzem’i yakıp yıkar, halkı kılıçtan geçirir.. Harzemli ünlü Türk bilgini, Biruni Harzem’deki uygarlığın yok edilişini şu şekilde anlatır.. “Kuteybe, her çareye baş vurarak Harzemlilerin yazılı dilini bilenleri, geleneklerini koruyanlarını, bütün bilginleri öldürttü, böylece herşey karanlıklara gömüldü.. İslam Harzemlilerin içinde girerken, onların tarihi hakkında bilinenleri artık öğrenme olanağı bırakmadı..Harzem’i yıktıktan sonra Kuteybe, Semerkant üzerine yürür..Semerkant meliki Gurek üzerine gelen Müslümanlara karşı diğer Türk Beyliklerinden yardım ister.. Taşkent ve Fergane’den yardım gönderir, fakat gelen birlikler yolda Kuteybe’nin askerleri tarafından pusuya düşürülerek yok edilirler..Semerkant, kuşatılır.. Araplar mancınık ateşi ile saldırırlar.. Daha fazla dayanamıyacağını anlayan Gurek, Kuteybe ile anlaşmak zorunda kalır..Bu anlasmaya göre,
1.Semerkant Araplara hersene
2.200.000 altın ödeyecektir..
2.Bir defaya mahsus olmak üzere 30.000 Türk gencini esir
olarak verecektir..
3.Şehirde Cami yapılacaktır..
4.Şehirde eli silah tutan
kimse dolaşmayacaktır..
5.Tapınak ve putlardaki
tüm mücevherler Kuteybe’ye teslim edilecektir..
Daha sonra Kuteybe, altından
yapılan putları erittirerek alır ve Merv’e geri döner.. Dönerken kardeşi
Abdurrahman bin Muslim’i Semerkant’ın başına vali olarak bırakır..
Kuteybe’nin Merv’e dönüşünden
sonra, Türkler kendi aralarında işgalci Müslümanlara karşı bir direniş
birliği kurarlar.. Zaman zaman Ceyhun ırmağını geçerek Araplara pusu kurar
ve ciddi zararlar verirler.. Haccac Kuteybe’ye Taşkent ve Fergana’yi işgal
etmesi talimatını verir.. Kuteybe Taşkent’e gider fakat başarılı olamaz..
Bu arada Haccac ölür. Halife Velid, Kuteybe’ye Türklere karşı savaşları
devam ettirmesini söyler.. Kuteybe bu sefer Kasgar’a doğru yola çıkar..
Tam Kasgar’ı kuşatacakken Halife Velid ölür,
yerine Süleyman ibni Abdülmelik halife olur.. Bu yeni Halife ile arası
hiç iyi olmayan Kuteybe Kasgar seferini yarıda bırakarak ona karşı ayaklanır,
ancak kendi komutanları tarafından 11 yakını ile birlikte 716 senesinde
kafası kesilerek öldürülür.. Çünkü
Kuteybe’nin komutanları Halifeye karşı gelmek istememişlerdir..
2. Büyük Katliam.. ( Curcan Katliamı )
Kuteybe ve Haccac’ın ölümü,
Arapların Türkleri Müslümanlaştırmak ve Türk şehirlerini talan etmek politikalarında
bir değişiklik yapmamıştır.. Öncelikle, Araplardaki Türklere karşı olan
korku ortadan kalktığı için, Araplar, Kuteybe’den sonra da aynı şekilde
Türk yurtlarına saldırılarını sürdürmeye devam etmişlerdir.. Kuteybe’nin
öldüğü aynı yıl olan 716 da, Yezid ibni Muhelleb Horasan’a vali atanır..
İlk iş olarak Dağıstan’ı işgal eder.. Dağıstan meliki Saltekin, Yezit’e
karşı uzun süre dayanır.. Sonunda Dağıstan düşer.. Şehir yağmalanır ve
14000 kişi öldürülür..Dağıstan’dan sonra Curcan’a yönelir.. Curcan 300.000
dirhem karşısında savaşmadan teslim
olur.. Yezid, Curcan’a bir bölük asker yerleştirerek, Taberistan’ a doğru
yola koyulur.. Taberistan Meliki, İsfehbed, Deylem melikinden 10000 kişilik
bir yardım alarak savaşa başlar.. İsfehbed savaşırken, Curcan halkı da
ayaklanarak Esed ibni Abdullah komutasındaki
askerleri imha ederler.. Yezid öfkeye kapılır, Curcan’lı Türkleri yendiğinde
kanlarından değirmen döndürüp ekmek yiyeceğine dair Allah’a yemin eder..
Askerlerini toplayarak Curcan üzerine yürür.. Curcan beyi, şehirden çıkarak
Curcan kalesine çekilir. 7 ay süren
savaştan sonra, kale düşer.. Curcan beyi öldürülür.. Kaledeki askerler
esir alınır.. Araplar, daha sonra Curcan şehrine girerler.. Burada da aynı
şekilde Kuteybe’nin yaptiğı katliama benzer bir katliam yapılır.. Türkleri
öldürerek, 4 fersah boyunca sağlı sollu
ağaçlara astırır.. Allah’a verdiği sözü yerine getirmek için, esir aldığı
binlerce Türk’ü, Enderiz vadisindeki nehrin kenarına sürükler, orada askerlerine
korumasız Türkleri öldürtür.. Öldürülen Türklerin kanlarını nehire akıtır..
Nehrin suyuyla akan kanlardan, ilerideki değirmenden
un ve ekmek yaptırarak yer ve Allah’a verdiği sözü yerine getirir.. Katliamdan
geriye kalan kız ve kadınlardan beş de biri cariye olarak halifeye ayrıldıktan
sonra, geriye kalanlar askerler arasında ganimet
olarak paylaştırılır..
Kaynaklar Curcan katliamında
Talkan katliamında olduğu gibi yaklaşık 40.000 Türk’ün öldürüldüğünü söylerler..
717 yılından sonraki zaman,
Arapların kendi aralarındaki çatışmalarla geçer.. Buraya kadar dikkat ederseniz,
ilk Arap saldırıları başladığında Kibac hatun diğer Türk Beyliklerinden
yardım istediği halde istediği yardım kendisine verilmemişti.. Sonra o
yardımı göndermeyenler, yardıma muhtaç duruma düştüler.. Bu olaylardan
Türklerin daha o zaman da aralarında tam bir birlik ve beraberlik sağlayamamış
olduklarını görüyoruz.. 717 yılında Ömer ibni Abdulziz halife olur..İki
yıl sonra hastalanır yerine, 719 da, Yezid ibni Abdülmelik geçer.. Yezid
ibni Abdülmelik ile Yezid ibn Mehleb’in arası iyi değildir.. Yezid ibn
Mehleb hapse attırılır ancak, Yezid ibni Mehleb hapisten kaçarak, Basra’da
örgütlenir ve Yezid ibni Abdülmelik’e karşı ayaklanır.. 721’de Abbas ve
Mesleme adında iki komutan önderliğinde kurulan hilafet ordusu Yezid ibni
Mehleb ile savaşır.. Bu savaşta Abbas ve Yezit ibni Mehleb olur.. Yezit’in
kafası kesilerek halife Yezit ibn Abdülmelik’e yollanır.. Mesleme, Mehleb’in
yakını olan yaklaşık 300 kişinin daha kafasını kestirerek öldürtür. Yezid
ibni Mehleb’in oğlu olan, Muaviye ibni Yezid’de elinde bulundurduğu 32
kadar Mesmele taraftarının kafasını kestirtir.. Aralarındaki savaş, Mehleb
taraftarlarının tamamen yok edilmesi ile biter… Mesmele, Mehleb’den ele
geçirdiği aralarında Türklerin de bulunduğu cariyeleri Cerrah ibni Hakem’e
satar..Bu arada, Yezid ibni Mehleb’in yerine getirilen yeni Horasan Valisi,
Cerrah ibni Abdullah, Türkmenistan’ın iç kısımlarına bazı saldırılar yaparsada
başarılı olamaz..
Kuteybe’nin ölümüyle birlikte
Türk topraklarına yapılan akınlar eskisi kadar başarılı olamamışlardır..
Bu dönemde İslam yayılmacılığı bir duraksama içine girer.. Halife II. Ömer
ibn Abdülaziz, işgal altında bulunan yörelerdeki Arap egemenliğinin her
geçen gün biraz daha zorlaşır bir hale gelmesinden dolayı bu bölgelerde
yaşanan gerginliğin azaltılarak İslam’ın kuvvetlendirilmesine çalışır..
Kendisine bağlı yöneticilere, “ Bundan böyle Türk Beyliklerine saldırmayın,
hakimiyetiniz altında bulunan bölgelerde gücünüzü arttırarak İslamı yaymaya
çalışın” demiştir.. Ayrıca, II. Ömer, Müslüman olan halklardan cizye alınmamasını
istersede, Arapların gelirlerinde önemli ölçüde düşme olmasından dolayı
bu karardan daha sonra, Türklerin Müslümanlıkarında samimi olmadıkları
bahane edilerek vazgeçilmiştir.. Bu arada Horasan’da Cerrah ibni Abdullah,
yerine Abdurrahman ibni Nuaym atanmıştır..
Hakan Sulu'nun Göktürk Boylarının Başına Geçmesi
Türkler, Arapların istilasına
karşı direnişlerini Çin’den yardım isteyerek sürdürürler.. Daha önce Araplarla
işbirliği içinde olan Tugsad da, 718 yılında Çin imparatorundan yardım
ister.. Çin, Türklere yardım göndermez.. Turgis Kaani Sulu, Bati Göktürk
Boylarının başına geçerek, 720 yılında
Sogd’daki Türklerin Araplara karşı isyanını desteklemek için bir birlik
gönderir.. Sulu’nun, Kur-Sul adındaki
komutanı, Seyhun nehrini geçerek, Sogd’a gelir ve oradaki diğer Türklerle
birleşerek, Semerkant’a doğru yürür.. Arap Valisi, Said ibni Haris, Türkleri
durduramaz ve Semerkant’a çekilir.. Ancak Türkler Semerkant’ı kuşatamazlar..
Bu arada Said ibni Haris yerine 721 yılında Horasan’a Said ibni Harasi
atanır.. 722’de Hisam Halife olur, Said ibni Harasi’yi görevden alarak
yerine Müslim ibni Said’i atar.. Müslim
ilk olarak Afşin’i haraca bağlar.. Seyhun’u geçerek bütün ekinleri ve ağaçları
yakarak ilerler.. Bunun üzerine Turgis Hakanı Sulu, Müslim’in üzerine yürür..
Sulu’nun üzerine geldiğini ögrenen Müslim geri çekilmeye başlar.. Seyhun
nehri yakınlarında, bir başka Türk
birliği tarafından durdurulur.. Bir yandan yukardan Sulu’nun birlikleri
ilerlediği için acele eden Müslim, zayiat vermesine rağmen, Seyhun nehrini
geçerek Semerkant’a çekilir.. Bu yenilgi üzerine, Müslim görevden alınır,
yerine Esed ibni Abdullah atanır..Esed
ilk olarak Hoten şehrini ele geçirerek
yağmalar.. Ancak, Turgis Hakanının Müslim’i kovalamasından cesaret alan
halk Araplara karşı ayaklanır.. 726 yılında Turgis Hakanı Sulu kararlı
bir şekilde Esed’in üzerine yürür.. Huttal’da çarpışırlar.. Esed, Sulu
karşısında ağır bir mağlubiyet alır.. Bunun üzerine 727’de Esed’de görevden
alınarak yerine Esres ibni Abdullah atanır..
Esres halk üzerinde baskı
uygulayarak denetim kurabileceğini düşünürsede başarılı olamaz.. Bir kısım
halk Müslüman olduklarını söyleyerek vergi vermek istemezler ve Turgis’lerden
yardım isterler. Turgis Hakanı Sulu 728 yılında Buhara’yı zapteder.. Bu
arada Esres’in yerine Cüneyt ibn Abdurrahman geçer..Araplar Semerkant’a
çekilir..Hakan Sulu ve Kur-Sul idaresindeki Turgis kuvvetleri 729 yılında
58 gün süreyle Arapları Kemerce kalesinde kuşatma altında tutarlar.. Açlıktan
ölme noktasına gelen Araplar Kemerce’den çıkarak teslim olurlar, yapılan
anlaşma gereğince teslim olanlar Debusia’ya gönderilirler.. Daha sonra
Hakan Sulu, Semerkant’ı kuşatır.. Semerkant’ın işgal komutanı Savra ibni
Hurr, Cüneyd ibni Abdurrahman’dan yardım ister.. Cüneyd yardıma gelmeden
Savra ve Hakan Sulu Semerkant yakınlarında savaşırlar.. Araplar savaşı
kaybeder, Semerkant’ın Arap Karargah komutanı Savra bu savaşta ölür.. Halife
Hisam, Kufe ve Basra’dan 20000 kişilik ek bir kuvveti Cüneyd ibni Abdurrahman’a
gönderir.. Hakan Sulu 732’de Buhara’yı terk ederek çekilir.. 734’de Cüneyd
ibni Abdurrahman ölür, yerine Asım ibni Abdullah geçer, bir yıl sonra onun
da yerine Halid ibni Abdullah geçer..
Hakan Sulu'nun Ölümü ve Cuzcan Beyinin ihaneti
Hakan Sulu, 737 yılında Halid’in
üzerine yürür.. Araplar zayiat vererek Ceyhun’un güneyine çekilir.. Türkler
Ceyhun nehrini geçerek Arapları Belh’e kadar çekilmeye zorlar, ancak Cuzcan
önderi, Arap’larla birleşerek Hakan Sulu’nun ülkesine çekilmesine sebep
olur.. Göründüğü kadarı ile eğer Cuzcan önderi Araplarla işbirliği yapmamış
olsaydı Hakan Sulu’nun ordusu muhtemelen Arapları Türk topraklarından temizleyecekti..
Hakan Sulu ülkesine döndükten sonra bir zamanlar Araplara karşı beraber
savaştiğı Kur-Sul tarafından şahsi
nedenlerden dolayı öldürülür..
Bu gelişmenin birazda Çin
tarafından tezgahlandığı, ve tarihte Çin’in Türk Beyliklerini birbirine
düşürme siyaseti olarak görülür.. Hakan Sulu’nun ölmesi Araplar arasında
sevinçle karşılanır.. Öyleki Horasan Valisi Araplara Hakan’ın öldürülmesinden
dolayı şükür orucu tutulmasını ister.. Haberi Halife Hisam’a ulaştırırsa
da, Halife bu haberin doğruluğunu anlamak
için güvendiği adamlarını yollayarak haberin doğruluğunu öğrenmelerini
ister.. Hakan Sulu’nun öldürülmesinden sonra Türkler bir daha toparlanamazlar..
Arapların Türk yurtlarından temizlenmeleri ile ilgili umutları bir anda
söner.. Öncelikle Dikhanlar denen yerel
egemenlikler Araplara büyük tavizler verirler.. Müslümanlığı kabul eden
kişilere büyük ekonomik çıkarlar sağlanır.. Cizye olarak alınan vergilerin
miktarları düşürülerek önceki zorlamalara göre çok daha yumuşak bir sömürü
politikası uygulanır.. Buraya kadar
ki tarihte Türklerin zorla Müslümanlaştırılmalarına hizmet etmiş olan en
önemli 2 isim, Arap Komutanı Kuteybe ve Hakan Sulu’nun tam önemli bir darbe
indirmek üzereyken kendini Araplara satarak onlarla işbirliği içine giren
hain Cuzcan Beyi’dir.. Kur-Sul’da,
Turgis Hakanı Sulu’yu şahsi çıkarları uğruna öldürerek ister istemez Arapların
korkulu rüyasını ortadan kaldırmış, Müslümanlığın Türk topraklarında daha
rahat bir şekilde yayılmasına neden olmuştur..
Kur-Sul'un Ölümü ve Türk Ordularının Dağılması
Emevilerin son valisi, Nasır ibni Seyyar’ın valiliğe gelmesi ile birlikte Güney Türkistan’da Arap güçlerinde bir toparlanma başlar. Nasır, Arap hakimiyetinin yumuşak bir politika ile daha kolay bir şekilde yayılabileceği bilinci ile güçlü bir ordu kurarak Türk topraklarına yayılır. 739 yılında Araplar Semerkant’a tamamen yerleşirler.. Ancak, Seyhun nehrini geçmeye çalışırlarsada, Kur-Sul komutasındaki Türk ordusu tarafından durdurulurlar.. Sayı olarak Kur-Sul’un ordusundan daha kalabalık olmalarına rağmen, nehrin öte tarafına geçmeye cesaret edemezler.. Ancak bu arada Araplar için hiç beklemedikleri bir gelişme olur.. Araplara karşı saldırı düzenlemeyi planlayan ve bu nedenle nehrin etrafında keşif yapan Kur-Sul, Arap askerlerine yakalanır.. Nasır, Kur-Sul’u hemen öldürerek cesedini Türklerin görebileceği şekilde Seyhun nehrinin kenarına astırır.. Bu manzara çok geçmeden Türkler üzerinde beklenen etkiyi yapar ve Türk ordusu zaten sayıca üstün olan Araplar karşısında dağılır.. Taşkent ve Fergana da teslim olur.. Nasır,bundan sonra Arap hakimiyetini daha yumuşak politikalar uygulayarak sürdürür.. Yurtlarını terk ederek giden Türklerin geri dönmeleri halinde vergi borçları affedilir.. Halk içinden Müslüman olanlara bazı ekonomik ve sosyal çıkarlar sağlanarak, onların kendiliğinden Müslümanlığı seçmeleri teşvik edilir.. İslam’ın taraftar bulabilmesi için, gerek korkutarak, gerek teşvik ederek gereken her türlü tedbiri alınır.. Bu alınan tedbirler yavaşda olsa sonuç verir.. Türk topraklarındaki son Emevi Arap valisi Nasır ibni Seyyar Türklere İslam’ı kabul ettirtmeyi başarmıştır..
Bizi ilgilendiren tarih buraya
kadardır.. Bundan bir süre sonra Arap topraklarında, Emevi Hanedanının
egemenliği son bulur ve Abbasilerin devri kendini gösterir..
749’da Abbasiler Emevi Hanedanını
zorlamaya başlar.. Arap topraklarında başlayan iç savaş, Emevilerin dışarı
yayılmaları için gerekli olan kuvvetin bölünmesine yol açar.. Abbasilerle
birlikte, Müslümanlaştırılan halklar üzerinde daha uyumlu, onların örf
ve ananelerine uyan bir İslam uygulanır..
Emevilerden sonra İslamiyetin evrensel bir din olduğu şeklinde uygulamalar
yapılarak İslam'ın daha geniş kitlelere yayılmasına özen gösterilir.. Bu
şekilde önceleri Arap dini olarak kurulan din, giderek daha bir evrensel
görünüm kazanır.
Bu arada Araplar arası çatışmalar
da giderek şiddetlenir.. Araplar arası kavgada Mevaliler, yani azat edimiş
köleler de belli bir önem kazanırlar..
Bu çatışmaların içinde olan
Arap şefleri Mevali’yi kendi taraflarına
çekmek isterler.. Ancak, bütün Müslümanları eşit gören İslam karşısında
Mevali’nin durumu belirsizdir.. Mevali, eşitliği öngören İslam adına, Arap
üstünlüğüne karşı çıkar.. Ali tarafı ve Peygamberin amcası Abbas’ın soyu,
Emeviler tarafından kendilerinden hile ve zorbalıkla alınan iktidarlarının
asıl sahipleri olarak görünmeleri, beraberinde bir takım siyasal sorunları
da başlatır.. Bu arada, sınıfsal farklılıklar ve beraberinde yaşanan olumsuzlukların
nedeni olarak, ezilen sınıf tarafından İslamın kendisi değil, Emevi hanedanın
iktidarı sorumlu tutulur..
Müslüman Araplar Türklere Neden Saldırmıştır
Genelde, bu tarihi bilen
İslami çevreler, Müslüman Arapların Türklere saldırmasını, onları İslam
dinine davet etmek, gerekirse bu uğurda zor kullanarak, onları İslam'a
boyun eğdirmeye zorlamak şeklinde yorumlarlar.. Ancak tek neden bu değildir..
Bu konu da ayrıca Zekeriya
Kitapçı'nın Yeni İslam Tarihi ve Türkler adlı Kitabında anlatılmıştır..
Aşağıdaki pasaj, aynı kitaptan alınma bir bölümdür.
Değişen Arap Toplumunun Yeni Hayat Anlayışı
a-) Harbeden Askerlerin Servete Kavuşma İsteği
Arapları, Orta Asyayı fethe
zorlayan bir diğer faktörde harbeden askerlerin kısa zamanda büyük servet
ve zenginliklere sahip olmaları idi. Değil daha sonraki devirler, ilk devirlerdeki
fetih hareketlerinde bile sosyo-ekonomik nedenlerin çok önemli bir faktör
olduğu ortaya çıkmaktadır. Genellikle Bedevi, çölde yaşayan, fakru zaruret
içinde çok insafsız bir hayat mücadelesi
içinde yoğrulan Araplar, daha İslamın ilk devirlerinde harbedeb askerlerin
verilen yüksek maaş ve ganimetler dolayısıyla kısa zamanda büyük bir servet
ve zenginliğe kavuştuklarını görmüşlerdir. Mücahit gazilerin bundan sonraki
yaşantıları ve hayat seviyeleri bir
anda değişmiş ve harbe iştirak etmeyenlere nazaran çok daha iyi ve müreffeh
bir hayat sürmeye başlamışlardır. Bu kabil Arap bedevilerinin o zamanki
durumu, bugün Anadolu'nun iç kısımlarından kalkarak aynı sosyo-ekonomik
nedenlerle çalışmak için Almanya'ya
giden Türk köylüsünü ve onun sosyal hayatındada meydana gelen başdöndürücü
değişiklikleri hatırlatmaktadır. Bunun içindir ki Arap kabileleri çeşitli
cephelerde savaşmak için hata Hz. Ömer devrinde Medine'ye çok büyük kafileler
halinde akın akın gelmeye başlamışlardır. Daha sonraları bunları Bedevi
aileler takip etmiş ve dolayısıyla Arap yarımadasının dışına daha o devirlerden
itibaren çok büyük bir Müslüman Arap göçü L. Caetani'nin ifadesiyle tarihte
ilk defa Sami ırkının göçü başlamış
oluyordu.
Tarihte belki ilk defa vaki
olan bu Sami Arap göçü, Emeviler devrinde de bütün canlılığı ile devam
etmiş, sadece İran'a değil, Türkistan'ın Buhara, Baykent, Semerkant gibi
daha birçok büyük şehirlerine önemli ölçüda Arap aileleri yerleştirilmiştir.
Özellikle Buhara'ya yerleştirilen bu kabil muhacir Arap aileleri o kadar
çoktu ki, Kuteybe b. Müslim be yerleşik Arap nüfusu ve kesafetine dayanarak
bu büyük Türk şehrini nerede ise kolonize etmeye kalkışmış ve bunda önemli
ölçüde de muvaffak da olmuştur. Genellikle 25-50 bin arasında değişen ve
aile efradıyla birlikte yapılan bu göçler, bir taraftan İran ve Türkistan'ın
büyük şehirlerinin Arap nüfusuyla iskan edilmesine, diğer taraftan da siyasi
Arap hakimiyetinin bölgede daha kolay bir şekilde yerleşmesine ve hatta
İslam dininin gelişme ve yayılmasına da yardım etmiştir.
b-) Yaygın Geçim Sıkıntısı
Müslüman Arapları komşu ülkeleri ve bu arada Türkistanı fethetmeye zorlayan önemli sebeplerden bir diğeri de çok yaygın hale gelen geçim sıkıntısıdır..Nitekim, el-Mesudi'nin en güzel kitap olarak tavsif ettiği ve fetih hareketlerini çok daha objectif kriterler içinde ele alan ilk tarihçilerimizden Belazuri'nin Fütuhu'l Büldan adındaki kıymetli eserinde, Arapların geçim sıkıntısı yokluk ve mahrumiyetler içinde sürdürdükleri hayat mücadelesi nedeniyle komşu ülkeleri fethetmeye zorlandıkları ve bu ülkelerde çok büyük sayıda yerleştikleri hakkında sarih ifadeler vardır. ( Sayfa 299..)
Taberi Anlatımları
Aşağıdaki pasajlar doğrudan Taberinin anlatımından alınmıştır.
Tarih-i Taberi / Cilt 3/(Syf-343)
Her kim Türk’lerden baş getirirse yüz dirhem vereceğim. İmdi müslümanlar bir bir Türk’lerin başını kesip getirip 100 dirhemi aldılar.Ve Türk’leri dağıtıp hesapsız kırdılar ve mübaleğa ile mal ve ganimet alıp yine dönüp Merv’e geldiler.
Yaz gelince Kuteybe Horasan şehirlerine nameler gönderip asker topladı. Sonra göçüp Talkan’a vardı. Şehrek ki Talkan meliki idi. Neyzekle müttefik idi. Kuteybe’nin geldiğini işitince kaçtı. Kuteybe Talkan’a girdiği vakit hükmetti ki ahalisini kılıçtan geçireler. Nekadar kırabilirlerse kıralar. Bunun üzerine Kuteybe’nin askeri orada hesapsız adam öldürdü.
Rivayet ederler ki 4 fersenk yol iki taraftan muttasıl ceviz ağacı dallarına adamlar asılmış idi. Oradan göçtü. Mervalarüd’e kondu. Oradaki melik kaçtı. Kuteybe onun da iki oğlunu tuttukta kalan şehrin beyleri itaat edip istikbale geldiler.(Syf-344)
Kuteybe dedi: - Vallahi
eğer benim ömrümden üç söz söyleyecek kadar zaman kalmış olsa bunu derim
ki (Uktülühü uktülühü uktülühü). ( Hepsini öldürün, hepsini öldürün,
hepsini öldürün )
Bunun üzerine Neyzek’i ve
iki kardeşi oğulları ki biri Sol ve biri Osman’dır. Ve yine o kendisi ile
mahsur olanların hepsini öldürdüler.hepsi 700 adam idi. Buyurdu başlarını
kesip Haccaca gönderdiler.(Syf-347)
Kuteybe deve palanı demek
olur.(Syf-351)
Ganimet malının beşte birini Haccac’a gönderip Semerkant’ın fethini de ilan etti. Haccac da bu haberi işitip sevindi. Kuteybe tekrar Merv’e döndü. Kardeşi Abdullah’ı Semerkant’a emir yaptı. Askerlerinin bir miktarını onun yanında bıraktı ve lüzumu kadar harp aleti verip, Abdullah’a dedi: Kafirlerden hiç kimseyi Semerkant’a girmeye bırakma, ancak eline bir parça balçık ver ve o balçığın üzerine mühür vur.(Syf-353)
Kuteybe’nin Havarizem Şehrine Gitmesi Haberi
Havarizem melikinin adı Çaygan idi. Ondan küçük Havarizad adlı bir kardeşi vardı. Çaygan’ın üzerine galebe etmiş idi ve onun bütün işini tutmuş idi. İşitse ki Çaygan’ın eline güzel bir cariye girmiş, yahut bir nefis bir kumaş almış derhal adam gönderip aldırırdı.Yine işitse ki bir kişinin güzel kızı var yahut güzel bir avreti var derhal mecal vermez,çekip alırdı.Hiç kimse men edemezdi. Ve Çaygan’a ondan şikayet etseler ben ona bir şey diyemem,derdi. Çaygan da onun elinden bunalmış idi.Bu işi bu şekilde uzatınca Çaygan’ın tahammül etmeye takatı kalmadı.El altından Kuteybe’ye adam gönderdi. Havarizem şehirlerinden üç şehrin kilitlerini bile gönderdi.
Ve Kuteybe’ye dedi: Havarizem’e
gelip kardeşimi öldürürsen her ne dilersen vereyim,dedi.Lakin bu haberi
hiç kimseye bildirmedi.Bu haber Kuteybe’ye ulaşınca gaza vaktı idi.Kuteybe
kavmine Segat gazasına varırız diye bildirdi.Çaygan’ın adamını geri gönderdi.Havarizad’e
haber verdiler ki Kuteybe Segad’a gazaya gider. O da gayet sevindi. Ve
kavmine bildirdi ki bu yıl cenkten eminsiniz,zira Kuteybe segad’a gidermiş.Ve
bizde iş’e meşkul olalım dedi.Bilmedi ki Kuteybe kendi üzerine gelir. Bu
esnada Kuteybe ansızın bin atlı ile Medinetül Fil ki Havarizemin ulu ve
muazzam şehridir.Zira Havarizem ülkesi üç şehirdir.Ondan ulusu yoktur.Kuteybe
çıkıp geldi.Havarizem halkı Kuteybe’yi görüp korktular. Kuteybe doğru Çaygan’ın
yanına geldi.Ve Havarizad’a haber verdiler ki ne gafil durursun işte Kuteybe
erişip alemi fesada verdi.Havarizad anladı ki bu iş Çaygan’ın başı altındadır.Diledi
ki Çaygan’ı öldüre.Lakin fırsat ve mecal bulamadı.İmdi hazır bulunan sipahi
ile sürüp Medinetil Fil’e geldi.Çaygan o üç şehri Kuteybe’ye verip kendisi
de Kuteybe’nin yanına geldi.Ve Havarizad şaşkına döndü. Nihayet Kuteybe’ye
adam önderip aman diledi.
Kuteybe dedi: Amanı kardeşinden
dile eğer o aman verirse benden emin ol.Havarizad dedi: -İmdi bildim
ki benim ölmem lazım.Zira benim kardeşime boyun eğmem ölmek demektir.Belki
ölmek muti olmaktan iyidir,dedi. Bunun üzerine cenge koyuldu. Bir saat
cenk edip sonunda tutuldu.Kuteybe’ye getirdiler. Kuteybe dedi:Kendini nasıl
görürsün.
Havarizad dedi: -Ey emir,beni
melamet etme ki ben kılıca eli onun için vurdum ki seninle benim aramda
bir hüküm zahir ola.İmdi fırsat senin oldu,bana ne öğünmek gerek,ne dilersen
et. Bunun üzerine Kuteybe buyurdu.Dışarı çıkıp boynunu vurdular.Çaygan dedi: -Ey emir,henüz
gönlüm şifa bulmadı.
Kuteybe dedi: -Daha ne dilersin?
Çaygan Dedi: -Dilerim ki
onunla bile olan kimselerin hepsini öldüresin.
Kuteybe dedi: -İmdi sen
benim yanıma topla, ben öldüreyim. Çaygan da hepsini tutup getirdi.Kuteybe
cümlesini öldürüp mallarını aldı. Çaygan şöyle şart etmiş idi ki:Bin baş
esir ve nice bin kumaş vere. İmdi Kuteybe Medinetül File girip o malı Çaygan’dan
aldı.
Çaygan Kuteybe’den yardım diledi.Zira Camhüd meliki daima gelip Çaygan ile cenk ederdi.Ve Çaygan’ı gayet incitirdi.Kuteybe Abdurrahman’ı ona yardıma gönderdi.Ve Abdurrahman varıp muharebe etti ve o meliki öldürdü.Çaygan o yerleri fethedip dört bin baş esir aldılar. Kuteybe buyurdu. Hepsini öldürdüler. (Syf-349-350)
-Şaş askeri bize gece baskın etmek dilermiş, imdi varın onların yolunda filan yerde pusuda durun.Ve onlar çıktığı vakit üzerlerine sürünüz.Ola ki bir fetih edesiniz,dedi.Muslih b.Müslim’I bunlara kumandan tayin etti.Muslih de gelip o 700 adamı üç bölük etti.Bir bölüğünü yolun sağ yanına,bir bölüğünü sol yanına koydu ve kendisi bir bölükle yolun üzerine durdu.Gece yarısı geçince Şaş askeri çıkıp geldiler.Muslih’i yol üzerinde görünce cenge meşgul oldular.Ve o iki bölük gaziler de iki taraftan hamle edip aç kurdun koyuna girdiği gibi kafirleri tarumar ettiler.Gazilerde Şübe adlı bir bahadır yiğit vardı.Kendisini Şaş güruhuna ve kalabalığına vurdu.Onların ortalarında bir melikzadeleri vardı.Yetişip Şübe onu kulağı tözünden kılıç ile çaldı.Öyle bir çaldıkı başı top gibi havaya uçtu.Şaş askeri bu heybeti gördüklerinde hepsi bozguna uğradılar.Müslümanlar ardına düşüp onları hesapsız kırdılar.Onlardan kurtulan pek az oldu.Ve onların ekserisi Melikzadeler idi.Ziynetli ve silahlı kimselerdi.Onların başlarını ve silahlarını ve elbiselerini hepsini aldılar geri dönüp Sürür ile Kuteybe’nin yanına geldiler. Ertesi gün Kuteybe hükmetti ki cenge atılalar.
Gavrek Kuteybe’ye adam gönderip dedi: -Bu ettiğin harbi öyle zannetme ki arapların kuvveti ile edersin belki acemden benim kardeşlerimdir ki sana yardım edip cenk ederler.Yoksa harbe arapları gönder.Gör ki biz de neler ederiz,dedi.Kuteybe bu sözü işitip gadaba geldi ve münadilere çağırttı.Müslüman mübarizleri toplanıp kafirlerin üzerine yürüyüş ettiler ve buyurdu ki mancınık kurdular ve bir burcu döğe döğe yıktılar.Ve Müslümanlar o yıkılan yerden hücum ettikte kafirlerden bir bahadır er gelip o gedikte durdu her kim ileri gelse mecal vermez öldürürdü.Müslümanlarda silahşörler çok idi.Kuteybe onları çağırtıp dedi ki:Sizden kim ki o şahsı ok ile vurursa ben ona on bin dirhem veririm.O silahşörlerden biri ileri yürüyüp ok ile o şahsı atıp gözünden vurdu ve ensesinden çıktı.derhal düştü.O kişi Kuteybe’nin yanına gelip on bin dirhemi aldı.(Syf-351-352)
Türkler
Müslüman Olamaz
İslamiyet Gerçekleri
İslamiyet Gerçekleri (yedek link)